Yedi milyar insan yaklaşık 100 bin kuş, 25 bin balık, 400 bin bitki türüyle, monotremlerden yumuşakçalara milyarlarca canlı ile birlikte dünyamız üzerinde yaşıyoruz. Doğal döngünün uslanmaz unsuruyuz. İştahlı bir keyfiyetle gezegenimizin kaynaklarını tüketiyoruz. Diğer canlılarla aramıza perde çekip tabiatın tinsel ışığını kesmeyi seviyoruz. Thales’ten bu yana düşüncemizin temel meselesi doğayken dijital çağda soruna bakışımız oldukça karışmış görünüyor.

Dünya limit aşım günü adı verilen hüzünlü tarih takvimdeki yerini her yıl bir öncekinden daha da erken alıyor. 90’lı yılların sonunda Eylül ayına denk düşerken 2019 yılında Küresel Ayak İzi Ağı tarafından 2 Ağustos olarak açıklandı. Çocuklarımızın geleceğinden ödünç alarak yaşıyoruz. Bir dünyamız var fakat 1,7 dünyamız varmış gibi kaynak tüketiyoruz. Doğa üzerinde oluşturduğumuz baskı, küresel ayak izimiz, masallardaki devleri kıskandıracak ölçüde büyük. Üzerinde yaşadığımız toprak Göbeklitepe’nin keşfiyle tarihe bambaşka bir bakış armağan etmiş olan görkemli bir coğrafya. Sınırlarımızı biraz daha genişletip bakınca savaşlar, bilinçsizlik ve rant nedeniyle zeytinini, tahılını, su havzalarını, tohumunu kaybetmiş bir Mezopotamya çıkıyor karşımıza. Üç kıtayı birleştiren, kıyısındaki halkları zenginleştiren Akdeniz’in kirlilik tehlikesi altında olduğunu görüyoruz.

Anadolu efsanelerine konu olan Gökpınar, sosyal medya dekoru olarak kullanılan Salda rant ağına düşmüş. Ege kıyılarının zeytinlikleri, türünün Ortadoğu’daki kaderini yaşamak istemiyor. Gülpınar, Kirazlı halkları savunmada, destek arıyor. Kuzey Ormanları muhafaza ormanı ilan edilmeyi bekliyor. Endemik bitkileri ve arı popülasyonu gün geçtikçe azalıyor. Pandemi, ihtiyaca bağlı tüketim eğilimlerimizi olumlu yönde değiştirmek şöyle dursun hijyen kaygısıyla işlenmiş orman ürünlerini daha hoyrat bir şekilde tüketmemize neden oldu! Ömrü sınırlı olan gıdalar stoklandı. Tüketilemeden, sapı, kökü, çekirdeği toprağa karışamadan şehir çöplüklerine atıldılar. Poşet, ambalaj kağıdı gibi günlük atıklarımızın arasına koruyucu maskeler de katıldı.

Tasarruf ve geri kazanım çabası içinde olmak artık çok daha elzem. Dünyamıza karşı kendi iyilik hareketimizi nasıl başlatabiliriz? Bugünkü seçimlerimi tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmemize yardımcı olabilecek, coğrafyamızın güzelliğini bizlere yeniden hatırlatacak kitaplar arasından yapmak istedim. Hatırlayalım ki toprağımızı, suyumuzu, havamızı koruyabilelim, doğadaki ayak izimiz bir serçeninki kadar küçük ve narin olabilsin!

GERİ KAZANIM ATÖLYESİ. VKV Okulları’nın öğrencileriyle buluştuğum bir kitap okuma etkinliğinde Aileden Okula Eğitim Platformu kurucularından olan Bilge Öğretmen ile tanışmıştım. Bilge Öğretmen ‘Sıfır Atıkla Yaşa’ sloganıyla cam, plastik ve kağıdın geri dönüşümüne dikkat çeken dört kitap kaleme aldı. Bunlardan biri olan Geri Kazanım Atölyesi çocuklara, materyallerin geri dönüşüme gitmeden önce yeniden kullanılıp kullanılamayacağını soruyor. Soruyla birlikte Öykü harekete geçiyor. Kardeşiyle eski eşyaları topluyor ve yeniden kullanım için neler yapabileceklerini düşünüyor. Kitabın görselleri artık materyaller kullanılarak hazırlanmış. Plastik Bardak’ın hikâyesi plastik kolajlarla, Yeşil Şişe’ninki cam parçalarıyla resmedilmiş. Kitapta teneke kutular, botlar, kavanozlar yaratıcılıkla farklı eşyalara dönüşüyor. Peki eski battaniye ve çarşaflar ne şekilde değerlendiriliyor? İhtiyacın canlıdan canlıya değiştiği dünyada kitabı okuyan minikleri anlamlı bir son bekliyor! Çocuklarınıza süper kahraman olmadan da dünyayı kurtarabileceklerini göstermek ister misiniz?

zeytinimiz-denizimiz-dogadaki-ayak-izimiz-757601-1.

ZEYTİNE GÜZELLEME’de bitkinin simyası Ayla Çınaroğlu’nun tatlı diliyle sözcüklere bürünüyor. Zeytin dışında turunç, incir, elma ve orman için ayrı güzellemeleri olan yazar, kitapta yaşlı bir ninenin ağzından torununa zeytini anlatıyor. Binlerce yıl ötesinden başlayan anlatı zeytini yakından tanıtıyor. Tanımanın verdiği güvenle ona duyduğumuz saygı güçleniyor. Zeytinin yeryüzündeki ilk tohumu, göksel kitaplardaki yeri, güvercinin gagasındaki zeytin dalının anlamı, diğer ağaçların zeytine teklif ettikleri unvan ve daha pek çok simgesel anlam güzellemenin içinde yer alıyor. Kitaptaki saldırgan karaçalı neyi ifade ediyor? Topaz, kehribar, akik gibi değerli taşlar ne şekilde karşımıza çıkıyor? Zeytinin sınıf ayrımı yapmaksızın insanlara olan yakınlığını hissedeceksiniz. Mustafa Delioğlu’nun, zamanın derinliğinden süzmüşçesine kitaba aktardığı desenlerini zevkle inceleyebilir, Ra ve Athena’dan günümüze uzanarak “yoksul toprakların varsıl ağacı”nı kalemiyle onurlandıran yazara teşekkür edebilirsiniz.

zeytinimiz-denizimiz-dogadaki-ayak-izimiz-757602-1.

AKDENİZ SULARINI ALIR GİDERSE ne olur? Kitabı 2015’te çocuklarıma Ege’de okumuştum. Denizden yeni çıkmış, yorgun ama keyifliydiler. Deniz kadar berrak olan keyifleri yaşam boyu sürebilecek miydi? Bunun biraz da denize karşı tutumlarına bağlı olduğunu anlatarak kitabı okumaya başlamıştım. Doğru zamanlamaydı. Yalnız onlar değil çevremdeki diğer çocuklar da dikkat kesilmişlerdi. Kitap geçmişte Akdeniz’i bir anneymiş gibi seven, küçük bir çocuğu korur gibi koruyan insanların zaman içinde ona karşı sorumluluklarını kaybetmelerini anlatarak başlıyor. Akdeniz’in canlılığı azalıyor. Üzgün deniz, Okyanus’a içini döküyor, aldığı karardan bahsediyor. Akdeniz’i dinleyen Okyanus, kararın yaratacağı zorlukların farkında. Akdeniz’e, sonucu çok riskli olabilecek bir tavsiyede bulunuyor. Tavsiyeye uyan Akdeniz’e kimler yardımcı oluyor? Akdeniz kendisine kıyısı olan ülkelerin halklarına sitem dolu bir şiir bırakarak bulunduğu yerden ayrılıyor. İnsanlar “Nereye gitti uygarlığımız, nefesimiz” diyerek yakarıyorlar. Akdeniz bu yakarışı duyup geri dönecek mi? Kitabın sonunda Akdeniz’in karşı karşıya olduğu tehlikeler sıralanmış. Çevre gönüllüsü olmak isteyenlere yol gösterilmiş. Çöplerin doğadaki yaşam süreleri ve nesli tükenmekte olan Akdeniz canlıları ile ilgili oyunlara yer verilmiş. Etkinlik içeriği Vasiliki Nika’ya ait. İnsanlar çabuk üzülür, çabuk söz verir, çabuk unutur! Bu öyküyü, çabuk merak eden, çabucak yardım eli uzatan, kolay kolay da unutmayan çocuklar okur ise Akdeniz gülümser, geleceği kurtulur!

zeytinimiz-denizimiz-dogadaki-ayak-izimiz-757603-1.

Sisin Sakladıkları adlı romanında yazar “Günaydın demenin zamanı olmaz, eğer bir uyanış içindeysen günün hangi saati olursa olsun gün, aydın demektir” der. Bu yıl, bu ay, bugün, tam da bu an uyanmak için ne de uygun! “Dünyada bir yer kaplıyorsak faydalı bir şeyler yapalım” değil mi ama? Herkese GÜNAYDIN!