Medyada gözümüzün önünde vuku buluyor bütün zibidilikler. Gazete denilen tomarların çoğu zibidiliğin hurufatla yapılanı

Üzerinde herkesin anlaşabileceği bir metin çıkarmak mümkün mü? Bu, bütünüyle retorik bir soru. Doğru soru şu olmalı. “Üzerinde herkesin anlaşabileceği bir metin çıkarmak gerekli mi?”

Üzerinde herkesin anlaşabileceği kaç durum vardır keza? Gerekli midir?

Tabii ki gereksiz. Herkes farklı herkes eşit. Dileyen dilediği metnin, kelamın, durumun, sorunun, insanın arkasında durur.

Zaten bu ülkenin birinci ihtiyacı da bu değil mi? Herkesin en azından bunu yapabildiği bir ortam. Bu ortamın yokluğu bence bu ülkede herkesi taraf olmaya çağıran şey.

Can Dündar, Erdem Gül yahut akademisyenlerin metni. Üretilen sözden bütünüyle bağımsız olarak konuyu ele aldığınızda herkesin taraf olmasını gerektiren durum işte bu. Zulüm söz konusu. Zulüm söz konusu olduğunda içerik önemsizleşir. Önce mazlumun yanında saf tutulur.

• • •

zibidiligin-hurufatla-yapilani-107048-1.Taraf olmak da -genel olarak- dünyanın en kolay şeyi değil. Hatta bizler, yani sıradan insanlar için bu memleketin en büyük problemlerinden birisinin taraf tutmak olduğunu düşünüyorum. Herkes oturduğu yere sıkı sıkı yapışmışken poposunda yapışkan olmayan birisi ne tarafı tutabilir ki? Hele ki gözünün önünde sadece sunulan seçenekler varsa.

Bakınız meyhanelere, mezelere nasıl bir örnekler… Gazeteler gibi.

Bakınız servis şekline, meyhaneden emlakçıya hepsinde bir “ne alırız?”, “ne bakmıştık?” hali… Ben buna birinci çoğul sahtekarlık diyorum. İşin içine kendisini de katarak samimiyet… Samimiyetlerin en laubalisi. “Ne alırız?” diye soran garsona sizin de “Ben maydanoz söğüş istiyorum sizi bilmem.” diyesiniz gelmiyor mu?

Ama tabii arada az da olsa harikulade meyhaneler ve servis elemanları yok mu? Yine gazeteler gibi. Hiç BirGün gazetesiyle penguenler bir olur mu?

• • •

Taraf tutmak için ihtiyaç duyulan şey kuvvetli bir muhalefet. Maalesef sendikalardan diğer STK’lara, sol gruplara ve CeHaPe’ye hatta Kürt hareketine durum çok iç açıcı değil. Muhalefetin etki düzeyi çok düşük. Tarih orada akıp giderken muhalefet laf ebeliği mertebesini geçemiyor.

Peki kuvvetli bir muhalefet için ne gerekir? Bana sorarsanız farkındalık. Farkındalık tek başına memleketin bütün muhalefet ihtiyacını çözmeye kafidir. Bu ülkede muhalefet yapmak için solcu olmaya da sola da teori yapmaya da ihtiyaç yok. Sıradan medeni kıymetlerin peşinde koşturmak zaten yeterince muhalif olmak anlamına geliyor. Farkındalık da hiç kuşkusuz sıradan medeni şeylerin kıymetini teslim edecektir.

Bu farkındalığın önündeki en büyük engel de hiç kuşkusuz medya.

• • •

Medyada gözümüzün önünde vuku buluyor bütün zibidilikler. Gazete denilen tomarların çoğu zibidiliğin hurufatla yapılanı. Medya içi kavgalarda da taraf tutabilmeye olanak yok. Medyanın makus tarihi o kadar berbat ki herkes birbirine edecek laf bulabiliyor.

İşin en kalp kırıcı kısmı da bunun hep böyle olmuş olması.

Murat Toklucu’nun İletişim Yayınları’ndan yayınlanmış Zihinler Altında 20.000 Fersah serisinin ilk iki kitabı var: Türk Erkeği ve Diğer Mucizeler ve Nurcihan’ın Çamaşırları ve Diğer Meseleler.

Murat Toklucu, pösteki sayar gibi arşiv kurcalayan, sınıflandıran bir entelektüel. Müthiş bir iş çıkarıyor bu seriyle. Aslında yaptığı malumun ilamı. Ama bunu o kadar kenardan köşeden ve o kadar isabetli yapıyor ki bu bildiğiniz şeylere hayret ediyorsunuz. Belli konu başlıklarıyla basın didikliyor. Ve özellikle bir yorum yapmasına fırsat kalmaksızın örnek zibidilikleri masanın üzerine koyuveriyor.

Pek çoğu eskinin ürünü olduğu ve bugün bize ucu dokunmadığı için ister istemez karnınız ağrıyarak gülüyorsunuz ağlanacak halimize. Tarih boyunca medyada üslupların, Türkçelerin kirli, yaklaşımların nasıl kirli, “erkek”, yaratıcılığa uzak ve yalancı olduğunu hüzünle görüyorsunuzar. Sıradan vak'alarda bile böyleler. Birbirlerine bakarak iş yapıyorlar ve yaptıkları işin arasına asla asıl işleri yani gazetecilik girmiyor.

Tabii medya genellikle kendisine sunulanı servis ettiği, o servis ettikçe kendisine sunan da kendisini daha fazla ciddiye aldığı için en azından Toklucu’nun ele aldığı bütün olaylar yılan hikayesine dönüyor. Örneğin onyıllar boyunca değişik kılıklarda süren bir Atatürk filmi çekme teşebbüsleri, temel atma seramonileri tarihi, Yeşilay tarihi var, şapkanız uçar.

• • •

Bugün geldiğimiz noktada tabii işin rengi çok farklı. Şu sular durulduktan sonra olacakları da kestirmeye olanak yok. Çünkü bu sefer işin rengi çok farklı. İnsanlar havadisi sadece konvansiyonel medyadan almıyorlar. Gazetecilik sadece BirGün gibi gazetelere, Can Dündar - Erdem Gül gibi gazetecilere kalmış değil. Bir de internet fenomeni var ki onun sayesinde -muktedirlerin bütün çabalarına rağmen iyi kötü pek bir şey gizli kalamıyor. Göreli, limitli, ve baskı altında da olsa bu açıklık önümüzdeki yıllarda olabilecekleri tahmin etmemizi pozitif anlamda güçleştiriyor.

Tabii ki internet de takip halindedir, internette de işler zordur. Ama manipüle etmenin, algı yönletmenin her geçen gün daha zor hale geldiği de ortada. Tabii bu kısa vadede çok umut vaad etmiyor.

Her durumda bu ülkenin başındaki bir numaralı problem medyadır. Diğer bütün problemler de medya kaynaklıdır. Bitti.