Zıplayan gözün gücü

8 Mart haftası, Netflix’te Türkiye’nin 8 Mart’ıyla fazlasıyla örtüşen bir film gösterime girdi. Akelarre/Kurtuluş Ayini adlı filmde, 1609 yılında İspanya’nın Bask bölgesinde yaşanan bir cadı mahkemesi olayı anlatılıyor.

Tarihe ‘İspanyol Engizisyonu’ olarak geçen bir zulüm makinesi var: Papalık tarafından görevlendirilen engizisyon ekipleri taşra bölgelerini dolaşarak köylerdeki cadıları tespit ediyor, kısa bir yargılamadan sonra genellikle yakarak cezalandırıyorlardı. Kurtuluş Ayini’nde, bazen dokumacılık bazen çobanlık yapan altı genç kızın bu zulüm makinesiyle karşılaşmasını izleriz. Yaşları 13-18 arasında olan bu kızlar, bazen ormanda yaktıkları ateşin etrafında şarkı söyleyerek dans ettikleri için cadı olabilecekleri düşünülmektedir.

Sorgulama sırasında yapılan işkencelerden kurtulmak isteyen kızlar, yaptıklarının bir ‘Şabat ayini’ (tanrıya küfreden cadıların şeytanla cinsel ilişkiye girdiği tapınma ayini) olduğunu kabul eder. Böylece, bir martının uçuşuyla ilgili masum bir Bask şarkısı şeytan çağırma duasına dönüşürken, ergen kızların neşeli dansları da 'mahkeme kararıyla' cadılık ritüeli haline gelir. Çünkü iffetli kızlar zıplayarak şarkı söyleyip dans etmez!


KIZLAR HEP AŞAĞIYA BAKMALIDIR!

Kızların tutuklanıp samanlığa kapatıldıkları andan itibaren özellikle bir uygulamayı defalarca görürüz: Cadıların bir bakışla insanı büyüleyebildiğine inanan askerler, kızların başlarını yukarı kaldırmasına, muhataplarına bakmasına izin vermez. Kızlar hep aşağıya bakmalıdır.

İki engizisyon yargıcı tarafından 1487’de yazılmış ve yüzlerce yıl cadı avına çıkan yobazların el kitabı olmuş Malleus Maleficarum/Cadı Çekici’nde bu durum şöyle ‘açıklanıyor’:

“Başkasınn üzerine uygulanacak bir etki genellikle gözler yoluyla meydana gelir çünkü gözlerin çok yoğun aldatıcı bir tesiri vardır. Öyle ki, gözler kimse farkına varmadan bakışlarını belli bir nesneye yöneltebilir ve görüntü her ne kadar açık olsa da, bir kirlilik söz konusu olur: örneğin adet dönemindeki kadınların gözlerinde sanki bir katışıklık vardır. Uyuma ve Uyanma Üzerine adlı eserinde Aristo bu konu üzerinde bahislerde bulunmuştur ve genellikle yaşlı kişilerde olduğu gibi kişi kötülük ve hiddetle yanıp tutuşuyorsa, dengesiz ruh halleri bireyin gözlerinden çıkar çünkü çehreleri son derece kötü ve zarar vericidir. Çoğunlukla çocukların aşırı duyarlı olduğu hassas dönemlerinde bu bakışlar onları dehşete düşürür. Tann'nin rızasıyla bunun son derece doğal olması olasıdır; öte yandan bu kötü bakışlar şeytanla gizli bir anlaşma yapmış olan yaşlı cadıların genellikle şeytanın garezinden ilham almalarıyla meydana gelir.

...Gözlerin büyük bir gücü vardır ve bu güç doğal şeylerde bile bulunur. Bir kurtla bir adam karşılaştığında önce kurt bakarsa adam donakalır. Basilikos'un (Şahmaran) bakışları öldürücüdür dolayısıyla önce bakan Basilikos olursa adam ölür.”” (Cadı Çekici, Çev: Aysu Polat, Artes Yay., 2018, S. 55, 58)

İTAAT ETMEZLER, DANS EDERLER

Tanrının oğullarının şarkılarından, danslarından ve bakışlarından ölesiye korktuğu kızlar, bu zulümden sadece o sırada açık denizde bulunan babalarının yardımıyla kurtulabileceklerine inanmaktadır. Bu yüzden, babalarının döneceği dolunay zamanına kadar mahkemeyi oyalamak için engizitörlerin duymak istediği her şeyi söyler, kim olduğunu bile bilmedikleri Lucifer’ı çağırmak için yapılan ‘Şabat ayini’ni kendilerince anlatırlar. Kızları ‘Tanrı baba’nın zulmünden kurtaracak babalar hiç görünmez.

Martının uçuşunu anlatan şarkıyı dinleyip dansları izlerken, Türkiye’nin 8 Mart’ında “Zıpla! Zıpla! Zıplamayan Tayyiptir!” sloganı eşliğinde ‘ritme uygun’ biçimde zıplayıp dans eden kadınları görebilirsiniz. 1609’da yaşayan kadınlarla 2021’de yaşayanlar aslında aynı suçlamayla (tanrıya/cumhurbaşkanına hakaret) evlerinden alınır. Ama ne olursa olsun, tektanrılı erkek-egemen yapıya itaat etmezler. Dans ederler. Zıplayarak, başlarını eğmeden, bakışlarını kaçırmadan dans ederler.