Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Özden Güngör: Kendi kendimize yetiyorduk bugün her şeyi ithal ediyoruz

MELTEM YILMAZ @meltemmmylmz

Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Özden Güngör, bu haftaki Pazartesi Söyleşisi’nin konuğu oldu. Geçmişte dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye’nin, bugün itibariyle 5 tarım ürünü dışında, tüm tarım ürünlerini ithal ettiğine dikkat çeken Güngör, “Türkiye’nin 2017 yılında gerçekleştirdiği toplam ithalat değeri yaklaşık 234 milyar doları bulurken, bunun yaklaşık 5 milyar dolarlık kısmını tarım ürünleri oluşturdu. 2016’da ise Türkiye toplamda 199 milyar dolara varan bir ithalat kapasitesine sahipken, tarım ürünlerinin bu kapasite içindeki değeri 4 milyar dolar seviyesinde idi. En son duyduğumuz Antep fıstığı. Biz 155 bin ton Antep fıstığı üretiyoruz, bunun 120 bin tonunu tüketiyoruz, yani 35 bin ton fazlalığımız var ama dışardan ithal ediyoruz. Akıl alır bir şey değil” ifadelerini kullandı.

»Her gün yeni bir zam haberiyle başlıyoruz güne. Hele ki geçmişte, tarımda kendi kendine yeten ülkelerden biri olarak bilinen Türkiye’nin tarım ürünlerinin geldiği nokta içler acısı. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hakikaten hangi alana elinizi atarsanız atın ülkenin durumu hiç iyi değil. Turizm, iç borç, dış borç, komşu ülkelerle ilişkiler, ABD ile ilişkiler hiç iyi durumda değil. Dolar ve Avro almış başını gitmiş. Doların yükselmesi, enflasyon demektir gelir seviyesinin düşmesi demektir. Tarım da 1980’de uygulamaya konan neoliberal politikalarla çöküş başladı. Birçok fabrikanın satılması, özelleştirilmesi o sürecin ürünüdür. Tohumumuzdan, tükettiğimiz ürünümüze kadar her şeyi ithal etmeye başladık, ithalatçı duruma düştük. Ama asıl enkazı AKP yarattı. AKP iktidarının başlangıcı olan 2002’den bu zamana kadarki 16 yıllık periyot içerisinde mal varlıklarımın büyük bir kısmı satıldı. Bizim izlenimimiz, hükümetin tarımı gözden çıkarmış olduğudur.

»Bu süreçte üretime dair tek bir adım atılmadı…
Elbette, tarımda üretimde bir gelişmenin olduğunu görmedim. Dahası, hayvansal varlığımız 16 yıllık periyot içerisinde çok büyük oranda düştü. İnek sayımız, koyun sayımız, keçi sayımız düştü. Ve bugün dışarıdan canlı hayvan ithal ediyoruz. Et ithal ediyoruz ama et fiyatlarını da bir türlü kontrol edemiyoruz, tutamıyoruz. Son beş yıldaki canlı sığır ithalatımızın %31’ini Urugay’dan, %15’ini Brezilya’dan, %10’unu Macaristan’dan olmak üzere 25 farklı ülkeden gerçekleştirdik. Aşırı ithalatımız nedeniyle artık yakın çevremiz ve Avrupa’dan hayvan bulamıyoruz, bu nedenle Güney Amerika’dan hayvan ithalatı ağırlık kazandı. 3 bin küsur endemik bitkimiz var. Biz her türlü tarımın yapılabileceği, her türlü bitkinin yetişebileceği ülkede yaşıyoruz. Ama son duruma baktığımızda pamuk, mısır, soya fasulyesi aklınıza gelebilecek buğdaydan tutun da aklınıza gelebilecek her türlü ürünü biz ithal ediyoruz.

»Hangi ürünü ne kadar ithal ediyoruz, son rakamları paylaşır mısınız?
Örneğin pamuk bizim çok büyük ayıbımız. Adana ve Şanlıurfa’nın en önemli ürünü olan; Aydın, Muş, Diyarbakır’da da yetiştirdiğimiz pamuğu ithal etmemiz söz konusu olabilir mi? Ama maalesef oluyor, biz her sene 1 milyar dolarlık pamuk ithal ediyoruz.Öte yandan buğday… Biz bir buğday ülkesiyiz ama bugün her yıl 4 ila 5 milyon ton buğday ithal ediyoruz. Her yıl Rusya’dan, Ukrayna’dan buğday alıyoruz. Peki neden dışarıdan buğday alıyoruz? Çünkü tarım alanları daralmış. Türkiye’de tarım alanları, son 16 yıl içerisinde, 26.5 milyon hektardan 23 milyon hektar alana düştü. Bir başka deyişle, 3.5 milyon hektar tarım alanı gitti, betonlaştı. TOKİ evleri yapıldı, tarım alanları amacı dışına çıkarıldı. Bununla ilgili Ziraat Mühendisleri Odası olarak, son 5 yılda150 dava açtık. Topraklarımızı korumak için “Toprak Koruma kurulları” kurdular, ama bu kurul “korumama” kurulu gibi çalıştırılıyor.

»Az önce pamuk ve buğday ithalatımızı anlatıyordunuz, peki bugün itibariyle tarımda kaç kalem ithal ediyoruz, ne duruma geldik?
Fıstık, fındık, üzüm, kayısı ile narenciye dışında her şeyi ithal ediyoruz. Son 16 yılda, tarımda 185 milyar dolar ithalat parası ödedik. 185 milyar dolar!Bugün dolar ne kadar olduysa çarpın işte onunla. Bir de dış borç faizi ödedik. Doların bu kadar yükselmesinin bir nedeni de bundan kaynaklanıyor. Her şeyimizi dolarla yapıyoruz. Dünyada fındık üretiminin yüzde 76’sını biz üretiyoruz. Fakat fındık üreticisi memnun değil. Fındık üreticisi zor durumda. Çünkü kar elde edemiyorlar. Fındık, Antep fıstığı, zeytin, üzüm borsaları bizim elimizde değil. Fındık borsasının bugün biri İsviçre’de, biri Almanya’da; halbuki üretim merkezi burada!

»Meralarda neler oluyor?
Bundan 20 yıl önce 16 milyon hektar mera alanınız vardı. Bugün devletin resmi kayıtlarına göre 14.6 milyon hektar mera alanı kaldı deniyor ama bizim kayıtlarımıza göre şuan mera alanları 10 milyon hektar alan kalmıştır. Sen mera alanlarını korumazsan, hayvancılığı nasıl geliştireceksin? Çünkü mera alanları ucuz hayvanın yem kaynaklarıdır. Şimdi mera alanlarını ot parasına TOKİ evleri veya tarım dışı başka faaliyetler için yok ediyorsun, dışarıdan yem için dışarıdan GDO’lu soya ithal ediyorsun, mısır ithal ediyorsun hayvanlara bunları veriyorsun. Tabi bunların maliyetleri de otomatikman çok yüksek olmaktadır.

ziraat-muhendisleri-odasi-genel-baskani-ozden-gungor-kendi-kendimize-yetiyorduk-bugun-her-seyi-ithal-ediyoruz-487460-1.

»Son dönemde gittiğim köylerde, çiftçiler en çok da yabancı şirketlerin toprakları satın almasından şikayet ediyor…
Maalesef, Türkiye’de yabancılara yapılan toprak satışı tehlikeli boyutlarda. Avrupa’ya gidin, Amerika’ya gidin 1cm toprağı satın alamazsınız. Afrika hariç. Afrika gelişmemiş bir ülke, bakir topraklarına karşılık; iç savaşlar, karışıklık, yoksulluk var. Dolayısıyla bugün Sudan, Nijerya başta olmak üzere birçok Afrika ülkesi uluslararası şirketlerin toprak gaspı altında. Toprak gaspı yapan çok uluslu şirketler ülkeler ABD, Çin, İngiltere, Almanya merkezli. Buralarda 10 milyon hektar üzeri tarım alanını çok ucuza ve 50-100 yıllık sürelerle kiraladılar ya da satın aldılar; üretim yapıyorlar. Neden? Çünkü gelecek yılların mücadelesi gıda, su ve enerji üzerinden olacak. Tarım toprakları her geçen gün darılıyor ama insanların nüfusu artıyor. İnsanların beslenmesi için üretim lazım. Dolayısıyla emperyalist ülkeler, bu ülkelerden toprak kiralayarak ve bu ülkelerin iş gücünden yararlanarak, orada ürettiklerini kendi vatandaşlarına veriyor, geriye kalanlarını da az gelişmiş ülkelere ihraç ediyorlar. Biz ne yapıyoruz? Bizim tarım topraklarımızı biz bir kere kendimiz betonlaştırıyoruz. 3.5milyon hektar alan, yani bir Belçika büyüklüğünde alanımız gitti. Yabancılara topraklarımızın satışını kolaylaştıran düzenlemeler yapıyoruz. Peki başka bir ülkeden tarım topraklarını alabiliyor musunuz, mümkün değil.

»Türkiye’deki tarım topraklarını ağırlıklı olarak hangi ülkeler, nerelerden yapıyor?
Yabancıların Türkiye’de toprak edinmesi ile ilgili net bilgilere ulaşmak mümkün değil. Doğrudan yabancıları kendi adları ile aldıkları topraklara ilişkin bilgilere ulaşılabilse de, bunların ortaklıklar, şirketler aracılığıyla aldıkları toprakları bilmek çok mümkün görünmüyor. Şirketlerin ortakları ve ortaklık paylarını bilmeniz her zaman mümkün değil. Başlangıçta araziyi satın alan Şirketlerin el değiştirmesi de satın almaların takibini zorlaştıran bir unsur. En çok toprak alınan yerler Çukurova, GAP bölgesi ile verimli İç Anadolu toprakları. Çünkü çiftçinin üretme gücü kalmadı, girdi maliyetleri çok yüksek. Gübre, işçi, sulama, mazot yüksek, her şeyden önce bu girdi maliyetleri ile üretim yapamıyor zaten çiftçi. Üretim yapamadığı için de borç alıyor.

»Bu borçların seviyesi nedir?
Bugün çiftçi kayıt sistemine kayıt olan 1,7 milyon çiftçi üretimi var. Toplam üretici ise 3 milyona yakın seviyededir. Enteresan bir bilgi vereyim, kayıtlı çiftçilerden görüyoruz ki, çiftçinin en az yüzde 90’ı bankalara borçlu durumdadır. Borçlu bir adam para kazanmazsa tabii ki satacak tarlasını çünkü tek güvencesi bu. Zira bankalar haciz koyuyor borcunu ödeyemediği için. Peki satın alacak adamın parası var mı? Maalesef onunda yok. Peki kime satıyor?İşte tam bu aşamada Türk ortaklı yabancı şirketler geliyor ve çiftçinin tarlasını satın alıyor. TMMOB’un kayıtlarını incelediğimizde, Türkiye’ye son dönemde yabancı birçok çalışanın geldiğini gördük. Bunlar bizim mühendis ihtiyacımız olduğundan gelmedi. Bunlar bu Türk ortaklı yabancı şirketlerin ya müdürleri ya sahipleri ya da ortaklarıdır.

***

Tohumun yüzde 80’i ithal

»Tohumda durum nedir? Zira son dönemde en çok konuştuğumuz konulardan biri de ithal tohum…
Bugün tohumumuz gelişiyor diyoruz ama kullandığımız tohumun yüzde 80’i ithal tohumlar, dışarıdan geliyor. Patates tohumumun da, pamuk tohumunun da yüzde 80’i ithal. Bir tek iyi dediğimiz buğday tohumu. Tarım teşkilatlarının yaptığı çalışmalarla ithal oranı çok çok düşük tohumda. Yani buğday konusunda gelişme var. Pirinç, çeltik konusunda bir gelişme var. Onun dışındaki tohumların tamamının büyük bir bölümü dışarıdan ithal geliyor.

***

Toprak Koruma Kurulları...

»Toprak Koruma Kurulları tam olarak ne işe yarıyor gerçekten?
Adı üstünde toprak koruma kurulları; tarım topraklarını korumayı amaç edinmesi gerekirken, tarım topraklarının amaç dışına çıkılmasının aracısı olarak görev yapıyor. Her ilde kurulan, başkanlığını valinin yaptığı bu kurulun 9 üyesi var. Kurul üyesinden 6- 7 tanesi zaten Valinin kendi elemanı. Kolaylıkla birinci sınıf tarım arazilerini amacı dışına çıkarıyorlar. En son, üzülerek söylüyorum, Eskişehir’deki termik santrali, aslında 1. sınıf tarım arazisi. Yani 1. sınıf tarım arazisini, birçok rapora ve bilirkişi görüşüne rağmen termik santrali yapıyorlar. Bakın şehir hastaneleriyle anlaşmalar var. Garanti vererek hastaneler kurdular şehir dışında. Yine köprüler, havaalanları yapılıyor. Peki bunların çoğu nereye yapılıyor? Bunların çoğu, alternatif alan arayışına girilmeden, birinci sınıf tarım arazisine yapılıyor.

»Toprak Mahsulleri Ofisi’nin bir bir satıldığı ortaya çıktı. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Faaliyet konuları ile ilgili olmak üzere, yurt içinde ve yurt dışında her türlü alım, satım, nakliyat, imalat, depolama ve muhafaza işleri için şirket ve kooperatifler kurmak veya bu amaçla kurulan ortaklıklara katılmak gibi birçok faaliyet alanı var. Bu depoları yenilemek, moderinize etmek yerine satılmasını uygun bulmuyorum. Bunlar üreticinin aleyhine gelişmelerdir.