Özel okullarda çalışan öğretmenlerin özlük haklarının güvencesi olan şöyle bir kanun maddesi vardı: “Özel okullarda yöneticilik ve eğitim öğretim hizmeti yapanlara, kıdemlerine göre dengi resmi okullarda ödenen aylık ile sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarından daha az ücret verilemez. Sosyal yardım kapsamındaki ek ödemeler Bütçe kanunlarıyla resmi okul öğretmen ve personeline sağlanan haklara denk olarak […]

Özel okullarda çalışan öğretmenlerin özlük haklarının güvencesi olan şöyle bir kanun maddesi vardı: “Özel okullarda yöneticilik ve eğitim öğretim hizmeti yapanlara, kıdemlerine göre dengi resmi okullarda ödenen aylık ile sosyal yardım kapsamındaki ek ödeme tutarından daha az ücret verilemez. Sosyal yardım kapsamındaki ek ödemeler Bütçe kanunlarıyla resmi okul öğretmen ve personeline sağlanan haklara denk olarak özel okul öğretmenlerine ve personeline de ödenir. Sosyal yardım kapsamındaki ek ödemelerden vergi kesilmez. Özel öğretim kurumlarındaki birim ek ders ücreti miktarı, resmi okullar için tespit edilen miktardan az olamaz.”

18.06.1965 tarih ve 12026 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, zaman içinde birçok maddesi değiştirilip veya yürürlükten kaldırılmasına rağmen Özel Öğretim Kurumları Kanunu’ndaki yerini koruyan paragraf 50 yıl sonra 2014’te AKP tarafından yürürlükten kaldırdı. Yerine şu şıklar eklendi: Özel öğretim kurumlarda görev yapan yönetici, öğretmen, uzman öğretici ve usta öğreticiler, (a) Sosyal güvenlik ve özlük hakları yönünden; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile 4857 sayılı İş Kanunu, (b) Yetki, sorumluluk, ödül ve cezalar ile bunların uygulanması bakımından; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümlerine tabidir.

Özel okul öğretmenlerini sorumlulukları yönünden devlet memuru öğretmenlerle, ücretleri bakımından asgari ücretli işçilerle kıyaslamayı getiren bu değişiklik, hükümetin özel okul işletmecilerine sağladığı en büyük teşvikti. Ne yazık ki özel okulları maddi yönden destekleyen teşviklere ek olarak sunulan bu teşvik muhalefetin ilgi alanına girmedi. Dershaneler yasası olarak bilinen kanunun birçok maddesine şerh yazılırken muhalefet bu değişikliği ve sonuçlarını görmedi.

Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi özel okul işletmecileri öğretmenlerine asgari ücreti de ödemiyor. Maaş olarak bankaya yatırdığı asgari ücretin bir kısmını öğretmenden geri alıyor. Öğretmen hesabına geçmiş, vergisini ödediği, geliri sayılan parayı hiç itiraz etmeden patrona veya temsilcisine bizzat ve elden teslim ediyor. Bu kadar kolay ve rıza ile haraç toplandığı her halde dünya tarihinde görülmemiştir. Öğretmen sözleşme gereği aldığı ücretin üçte birini iade ederken hiç kuşkusuz yazılı olmayan sözleşmeye uyuyor. Patron, öğretmenin ahlaki davranıp kanunların yazdığına değil kendi sözüne uygun davranacağından hiç kuşku duymuyor.

Tüccarı ahlaki davranmaya davet edemezsiniz çünkü ahlaksızlık ticaretin doğasında vardır. Fakat aynı kanunun 11. maddesindeki “Kurumlar ve bu kurumlarda görevli personel, Bakanlığın denetimi ve gözetimi altındadır.” hükmünü yürütmekle görevli Milli Eğitim Bakanlığına hukuki ve ahlaki yükümlülüklerini anımsatabiliriz: Özel okulları denetleyin ve orada sizin adınıza görev yapan öğretmenlerinize sahip çıkın.

Kanun ayrıca şöyle diyor: Kurumlar, faaliyetlerini sadece kazanç sağlamak için düzenleyemezler. Ancak, Türk Millî Eğitiminin amaçları doğrultusunda eğitimin kalitesini yükseltmek, gelişmelerine fırsat ve imkân verecek yatırımlar ve hizmetler yapmak üzere gelir sağlayabilirler (Madde 12). Şimdi, öğretmen dostu(!) özel okul işletmecisi bakana ve Eğitim Öğretim Politikaları Kurulunun sendikacı başkanına soruyoruz: “Okulların su, doğal gaz ve elektrik ücretlendirilmesi, resmî okullara uygulanan tarife üzerinden uygulanır”ken (Madde 14) özel okul öğretmenlerinin ücretlendirmesini piyasanın insafına bırakmak sizi hiç mi rahatsız etmiyor? En azından kanunun öngördüğü asgari ücreti ödemeyenlere karşı kullanacağınız yetkiniz yok mu? Yetki kullanamıyorsanız söyleyecek hiç mi bir sözünüz yok! Özel okullarda köle düzenden kalma koşullarda çalıştırılan öğretmenler sizden ahlaki bir tepki bekliyor.

Şu kesin ki hakları düzenleyen kanunların gücü, o kanuna uyulmaması halinde uygulanan yaptırım kadardır. Yaptırım öngören kanun yoksa/uygulanmıyorsa hakları düzenleyen kanun da yok demektir. Kanun yoksa siz niye varsınız ki!