Sınavların iptal edilmesini isteyen ortaöğretim öğrencilerinin #ziyaselcukistifa etiketli kampanyaları bakanlığı açıklama yapmaya zorladı. İstifa söz konusu olmasa da Eğitim Bakanının istifasını isteyenin öğrenciler olması önemli. Önemi, istifa çağırısının politik olmayıp, pedagojik nedene dayanıyor olmasından kaynaklanıyor. Gençler bakanın karizmasını çizdi, gittikçe kaybolan özgüvenine kavuşması çok zor artık.

Bakan olduktan birkaç ay sonraydı, katıldığım bir radyo programında Ziya Selçuk’un istifa dilekçesini cebinde taşıdığını söylemiştim. İddiam bilgiye dayanıyordu; kariyerini kısa vadeli politik hesaplarla heba edemeyeceğini düşündüğüm için o tarihte istifasını ihtimal dahilinde görmüştüm. Şimdi öyle bir olasılık yok, ne Selçuk istifa edebilir ne Erdoğan onu azledebilir. İkisi birbirini, çocuklar ise ikisini iktidar değişimine kadar çekmek zorundalar.

Ziya Selçuk, bakanlığa atanmadan önce kamuoyunda problemi anlayan, çözümüne önerisi olan bir eğitimci olarak tanınıyordu. Erdoğan, onun bu şöhretinden yararlanmak istedi. Fakat Selçuk'un, Erdoğan’ın kendisinin fikrine ihtiyacı olmadığını; Erdoğan'ın da Selçuk’un işe yarar meziyeti olmadığını anlaması uzun sürmedi. Ziya Selçuk’un Erdoğan gibi baskın bir karakter karşısında yapabileceği tek şey yelkenleri indirmekti. Nitekim şöhretini borçlu olduğu çevreleri karşısına alma pahasına AKP’nin sıradan unsurlarından bir olmayı seçti. Şu haliyle kabinedeki yeri, konumu, rolü Zehra Zümrüt Şelçuk'tan farklı biri değil. Oysa Erdoğan’ın ihtiyacı olan AKP’lileşmiş bir Ziya Selçuk değildi. Erdoğan’ın ondan beklediği birazcık olsun laikleri teskin etmeye devam etmesiydi. Eminim onun bu noktaya gelmesinden Erdoğan da mutlu değildir.

Peki, neden diğerleri, mesela sağlık bakanı Fahrettin Koca’nın değil de Ziya Selçuk’un istifasını konuşuyoruz. Çünkü Ziya Selçuk’un geçmişinde böyle bir eylemi var. O zaman doçent olan Selçuk, müsteşar düzeyindeki bir makam olan Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığından istifa ederek ayrıldı. Dönemin Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'le gayet uyumlu bir şekilde çalışırken kadrolaşma konusunda araları açıldı. Anlattığına göre önce başbakan Erdoğan'la görüştü, sonra Çelik'e gitti. Konu her neyse Hüseyin Çelik'i gerdi ve Selçuk'a "Seni görevden alırım!" dedirtti. Ziya Selçuk, "Alamazsın, çünkü istifa ediyorum!" diyerek önceden hazırladığı dilekçesini yazıişlerine bırakıp çıktı.

Kurul başkanı, Talim ve Terbiye üyeliğine zeki insanları istemiş, bakan da “Kimi gönderirsem onunla çalışmak zorundasın!” demiş. O sıra 8 yıl olan ilköğretimin program ve ders kitaplarının değişimi tamamlanmış sıra ortaöğretime gelmişti. İşe başlamadan önce kurulması gereken süreci yönetecek kadro, kurul başkanının aklına üç yıl sonra düşmüş! Bu, bana da mantıklı gelmiyor, ama kendisi öyle dediği için öyle olsun diyoruz. İstifasının gerekçesi işbilen takım kuramaması olsaydı, üçüncü yılını doldurmak üzere olduğu bakanlığında bir tekini olsun yanında görürdük. Kim bilir, şimdi belki de “Kimi gönderirsem onunla çalışmak zorundasın!” diyen Erdoğan’dır.

İstifa, istifa edenin tasarrufunda olan bir eylemdir. Eğer söz konusu olan bir tepki istifası ise cesaret ve insanın kendine karşı özgür olması gerekir. Nedeni ne olursa olsun (Kusurlu da olsa) kişi biri zorlamadan, kendi iradesiyle ve tabi ki zamanında istifa ederse cesareti onurla ödüllendirilir. Sıradan, basit bir görevi icra ederken mesela, çocuklara kalem dağıtırken bile cümlesine “... himayesinde” diye başlayan biri, bir başkasının himayesindedir demektir. Bu durumda irade, cesaret ve özgürlük dolayısıyla istifa söz konusu olamaz. O nedenle benim için eğitim, sağlık ya da tarım bakanı yok hükmündedir. Bunları politik eylemlerin sorumlusu sayıp istifalarını veya azillerini isteyemeyiz. Yanlış politikasından dolayı istifasını istediğiniz kişinin politikanın sorumlusu olması lazım. Türkiye’de ondan bir kişi var, iki kişi değil...