Ziyaretlerin Z Raporu
İki haftadır siyasi partileri ziyaret eden İmralı heyeti Demirtaş ile görüşecek. Yapılan görüşmelerde birçok soru yanıtsız kalırken merkez üssü Suriye olan süreç için en net olan şey Kürt sorununu tanımayan rejimin demokratik bir adım atamayacağı.
Politika Servisi
DEM Parti heyetinin İmralı’da Öcalan ile görüşmesiyle somutluk kazanan ‘çözüm süreci’, son iki haftadır heyetin siyasi parti ziyaretleri devam etti.
MHP ile başlayan ziyaretler önceki gün Yeniden Refah Partisi görüşmesi ile tamamlanırken heyetin 11 Ocak Cumartesi günü tutuklu Eski HDP Eş Genel Başkanlar Figen Yüksekdağ’ı ve Selahattin Demirtaş’ı ziyaret edeceği açıklandı.
Öcalan’ın çağrısının okunmasının ardından hız kazanan görüşmelerde ise birçok soru işareti varlığını koruyor. Birlikte verilen fotoğrafların, ardı ardına yapılan açıklamaların dışında ortada adı konmayan bir süreç işletilmeye çalışılıyor.
Suriye’deki emperyalistler eliyle gerçekleştirilmeye çalıştırılan yeni dizayna paralel işletilen sürecin bundan sonraki adımları da belirsizliğini koruyor.
İki haftadır işletilen süreçte öne çıkanlar ise şöyle:
• ‘Olumlu’ geçen görüşmeler
Öcalan’ın açıklamalarının ardından başlayan ziyaretlerde en çok öne çıkan unsur DEM Parti heyeti ve Meclis partileri arasında devam eden trafiğin ‘olumlu’ geçtiği açıklamaları. Ziyaretlere MHP ile başlayan DEM Parti, sırasıyla Gelecek, AKP, Saadet, CHP, DEVA ve Yeniden Partisi’ni ziyaret ederken her görüşmenin ardından ‘umudun yükseldiği’ açıklamaları yapıldı. Hangi konuların nasıl konuşulduğuna dair herhangi bir bilgi verilmezken sürecin varlığını dahi kabul etmeyen MHP’nin görüşmeleri başlangıç olarak kabul etmesi dikkat çekti. Görüşmelerde CHP, şeffaflık vurgusunu yinelerken Gelecek, Deva ve YRP’den de olumlu geçti yanıtları geldi. En net tutumu ise Saadet Partisi açıklayarak sürece doğrudan destek vereceklerini ilan etti. Bu görüşmelere ilişkin DEM Parti’nin Demirtaş ziyareti sonrasında kapsamlı bir rapor sunacağı belirtilse de bu zamana kadar geçen süre içerisindeki hangi gelişmelerin olumlu olarak nitelendirildiği henüz açıklanmadı.
Öte yandan tüm bu görüşmeler sırasında AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın partisinin gittiği her il kongresinde sürdürdüğü tehditkâr tavır da düşünüldüğünde görüşmelerden çıkan sonuçlar merak yaratmış durumda. Erdoğan bu süreçte sık sık PKK’nin silah bırakmaktan başka yolunun olmadığını ‘Bir gece ansızın gelebiliriz’, ‘Ya silahları gömeceksiniz ya da silahlarla gömüleceksiniz’ sözleriyle dile getirmişti.
• Talepler ortada yok
Görüşmelerde dikkat çeken bir diğer etken de Saray rejiminin baskıcı, otoriter yönetimine karşı hiçbir talebin öne çıkmaması. Bir yanda kayyum siyasetini sürdüren, belediye başkanlarını, siyasetçileri cezaevlerine hapseden, muhalefete her fırsatta yargı sopasını gösteren rejim ile girilen bu süreçte ülkenin demokratikleşmesi adına en ufak bir talep yükseltilmedi. Saray’ın danışmanı Mehmet Uçum’dan MHP Genel Başkan Yardımcılarına Erdoğan’dan Bahçeli’ye rejimin tüm aktörleri ise Türkiye’de bir ‘Kürt sorunu’nun olmadığı iddia ederken yapılan açıklamalarda Saray rejiminin ülke içerisinde en ufak bir esnemede bulunmayacağının işaretlerini verdi.
• Sürecin merkez üssü Suriye
Görüşmelerden çıkan bir diğer sonuç da işletilen sürecin merkez üssünün Suriye olması. Emperyalistler eliyle yeniden dizayn edilen Suriye’de Kürtlerin kritik durumu Saray rejimini sürece iterken bölgedeki gelişmelerin ülke içerisindeki siyasete yansımalarının nasıl olacağı da büyük bir soru işareti yaratıyor. DEM heyetinin siyasi parti görüşmelerinde de bölgedeki gelişmelerin Türkiye’ye yansımaları hakkında net çıktılar alınamazken rejim açısından bu durum bir fırsat olarak kodlanıyor. Dış politikada ABD’nin jandarmalığı görevine soyunan Saray rejimi, kardeşlik naraları üzerinden Kürtlerle bir ilişki geliştirmek isterken iç siyasette de rejim kalıcılaştırılmak isteniyor. CHP Lideri Özel görüşmelerde bu durumu ‘Birilerinin önünü açacak Anayasa değişikliğini yaratmamak konusunda mutabık kaldık’ diye dile getirse de şu ana kadar rejime ve Erdoğan’ın adaylığının önünün açılmasına dair birlikte güçlü bir tepki oluşmuş değil.
Siyaset Bilimci Tanju Tosun da geçirilen iki haftalık süreci değerlendirdi.
İki haftalık süreç her şeyden önce 2013-2015 döneminin çözüm sürecindeki görüşmelerden farklı bir seyir izliyor” diyen Tosun, şeffaflığın DEM Parti heyetinin hazırlayacağı kapsamlı raporla oluşturulabileceğini söyledi. Tosun, “İktidar kanadı toplumsal rıza üretmeye çalışılırken, meşruiyet kaybı yaşamak istemiyor. Sürecin nasıl ilerleyeceğine ilişkin ayağı yere basan bir değerlendirme yapabilmek için, görüşmelerden sonra heyetin açıklayacağı raporu, rapora ilişkin siyasi partilerin değerlendirmelerini, toplumun göstereceği refleksi görmek gerekir” dedi.
ASIL HEDEF DEMOKRASİ OLMALI
Şöyle konuştu: “Siyasal sistemlerin politika üretme kapasiteleri ve üretilen siyasaların toplumsal kabulünün yüksek olması ancak siyasaların “ortak yarar” odaklı ve toplumsal konsensusa dayalı olmasıyla mümkündür. Ortak yarar sorunları çözmenin üreteceği olumlu çıktılar ise, tek boyutlu ve katmanlı değil, çok boyutlu, katmanlı olmalıdır. Demek istediğim şu ki, sürecin, çözüm arayışlarının tek sorun boyutu temelli işlemesi ülkede demokrasi açığının azalmasına yardımcı olamaz. Oysa ki asıl önemlisi, terörün sonlandırılması, barış, huzur, refah için bütüncül bir demokratikleşme projesine ihtiyaç olduğudur. Yoksa, siyasal sistemin politika üretimi salt uluslararası çevredeki gelişmelere ya da ulusal çevrede iktidarın yararına yönelik politik beklentilere dayalı kalıp, ulusal çevredeki farklı dinamiklerin talepleri ihmal ya da gözardı edilirse, atılmak istenen adımlar hangi amaca yönelik olursa olsun, toplumsal algıda şüpheyle karşılanır, bu ise üretilen politikaların meşruiyet düzeyinin düşük kalmasına neden olur.