Hükümete göre, soğandaki göz yaşartan fiyat artışının nedeni stokçuluktu. Depolar basıldı, ülkenin ekonomisini patlatmak üzere hazır bekletilen tonlarca soğan ele geçirildi. Oysa mahsül her yıl aynı şekilde toplanır ve saklanır; bir sonraki hasata kadar da belli aralıklarla satışa çıkarılırdı. Ancak dikkatleri üretimin azalmasına neden olan tarım politikalarına çekmek, hele ki seçim öncesi, hükümetin hiç istemeyeceği […]

Hükümete göre, soğandaki göz yaşartan fiyat artışının nedeni stokçuluktu. Depolar basıldı, ülkenin ekonomisini patlatmak üzere hazır bekletilen tonlarca soğan ele geçirildi. Oysa mahsül her yıl aynı şekilde toplanır ve saklanır; bir sonraki hasata kadar da belli aralıklarla satışa çıkarılırdı. Ancak dikkatleri üretimin azalmasına neden olan tarım politikalarına çekmek, hele ki seçim öncesi, hükümetin hiç istemeyeceği bir şeydi. Tarımda kullanılan gübre ve ilaçların yüzde 90’ının ithal edildiği ülkemizde kurdaki artıştan oldukça etkilenen çiftçi, aynı zamanda kaliteli tohum bulmakta da zorlandığı ve böyle giderse üretim yapamaz hale geleceği konusunda uyardı. Sonuç: soğanlar hastalık kaptı, verim düştü, daha az ürün elde edildi, fiyatlar arttı, depolar basıldı. Hükümet bir ay sonra kuru soğan ithalatındaki gümrük vergisini sıfırladı, çünkü ele geçirilen soğan da bitti. Siz çiftçi olsanız, bu üretim maliyetleriyle ve baskın tehdidi altında seneye tarlanıza soğan eker misiniz? Elbette ekmezsiniz. Hatta çiftçilikten toptan vazgeçersiniz.

***

Kapı gıcırtısına oynayan döviz karşısında sürekli değer kaybeden lira istikrarlı bir iç-dış politika talep ederken, üretim için gereken hammadde ihtiyacında dışa bağımlı olan Türkiye’nin çiftçisi de hükümetten destek bekliyor. Ve maalesef her ikisi de kısa vadede gerçekleşeceğe benzemiyor. Mazottan, gübreye artan maliyetler gıda fiyatlarına, oradan da marketlere yansıyor. Bu tabloya doğalgaz ve elektrik faturaları da eklendiğinde, ürünlerin birer zam şampiyonuna dönüşmesi kaçınılmaz. Son on altı yıldır üretim yerine tüketimi teşvik eden, tarım arazilerini imara açan ve fabrikaları satışa çıkaran AKP hükümeti, seçim öncesi konuşulması gereken tek konunuyu, ekonomik daralmayı, stokçu ve marketçiyle dikkat dağıtmaya çalışarak yok saysa da, mızrak çuvala sığmıyor. Gıda fiyatalarındaki artış, üretimi teşvik eden ve tarımı güçlendiren politikalar hayata geçirilmezse sürecek. Üstelik bir ülkenin besin kaynaklarında başka ülkelere bağımlı hale gelmesindeki o büyük tehlikeyle birlikte…

***

Hükümetin, sorumluluğunu gözden kaçırmaya çalıştığı tek konu bu değil. Her geçen gün daha pahalıya aldığımız gıdaların sağlıklı olup olmadığı, ne kadar zehirli madde barındırdığı, kaç kişinin bu yüzden hasta olduğu ya da olma potansiyeli taşıdığına dair önemli sonuçlara ulaşılan bir araştırma da halktan gizleniyor. Sağlık Bakanlığı ve Akdeniz Üniversitesi tarafından ortak yürütülen; Kocaeli, Kırklareli, Edirne, Tekirdağ ve Antalya gibi yaklaşık 10 milyon insanın yaşadığı bölgeyi kapsayan kanser araştırmasının sonuçları kamu kurumlarına bildirilmedi ve kamuoyuna açıklanmadı. Araştırmada görev alan ancak barış bildirisine imza attığı için ihraç edilen ve projeden uzaklaştırılan gıda mühendisi Bülent Şık konunun takipçisi oldu. Bakanlığın doğrudan halk sağlığını ilgilendiren bu çalışmanın gerek sonuçlarını açıklamaması gerek de önlem alması gereken kamu kurumlarını bilgilendirmemesi nedeniyle Şık, elindeki verileri kamuoyu ile paylaştı. Sonuçlar çarpıcıydı. Bu kentlerdeki su ve toprakta ciddi oranda kanserojen maddeye rastlanmıştı. Bölgede yetiştirilen tarım ürünlerinin Türkiye’nin dört bir yanına dağıldığı da göz önünde bulundurulduğunda olayın boyutu sanıyorum daha iyi anlaşılacaktır. Bülent Şık, topluma karşı kendini sorumlu hisseten bir bilim insanı olduğu için 12 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Bunun yanında bir sosyal medya paylaşımında ıspanağın çok tüketilmesine neden olan bilimsel bir hatadan bahsederken Temel Reis görselini kullandığı için nur topu gibi yeni bir soruşturması daha oldu. Gerek ekonomik gerek halk sağlığı açısından Türkiye’de gıda meselesinin vardığı nokta ne yazık ki bu! Mesele depocularla ve marketçilerle kavga ederken gıda kıtlığına doğru gidiyor. Zor günler kapıda.