Birlik ve beraberliğe her zaman olduğu gibi yine ve yine ve yine en çok ihtiyacımız olan şu günlerde neyse ki, Rus mankenlerle çektiği video klibinin kopyasını yakacak kadar gurunun peşine düşmüş şarkıcılarımız var. Uçak krizinden sonra Rusya’nın yaptırım kararlarına karşı gerçekleştirilen bu eylemin etkisi dalga dalga büyüdüğünden olsa gerek, Türkiye’yi doğalgazı kesmekle tehdit eden Putin’e bir ‘tokat’ da Erzurum’dan geldi: “Gaz yoksa tezek yakarız.” Besledikleri büyükbaşlara güvenen halkımızın, milli birlik ve beraberlik duygularına yakışacak bir dayanışma örneği göstererek, hayvanı olmayan şehir insanlarına destek olacağından hiç kuşkum yok.

• • •

İnsanların birbirine selamlaşır gibi “ne dersin? Sence savaş çıkar mı ” diye sorduğu günlerden geçerken, Bakan Binali Yıldırım’ın durumu “ilişkiler biraz limonileşti” şeklinde tarif etmesi ve çöken turizmi, “daha dünyada 8 milyar insan var” diyerek elinden tutup ayağa kaldırması, yine birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günler için biçilmiş kaftan hamleler. Koşullar her geçen gün zorlaşıyor ve acıda ortaklaşmayan ama acıyı çevreleyen sınırlar konusunda çok hassas olan ülkemizin, görünen o ki benzer desteklere daha çok ihtiyacı olacak. Zira Türkiye ve IŞİD arasında yasadışı petrol ticareti yapıldığını iddia eden Rusya’nın, “kanıtlayın istifa edeyim” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan için, “verdiği sözlerin değerini biliyoruz. Türk gazeteciler, Türkiye’nin militanlara silah gönderdiğini ortaya çıkardığı için hapse atıldı. Yüzlerini o çalıntı petrolle sıvasanız bile bunu yapmazlar” çıkışına birlik ve beraberlikle, tezek yakıp, Rus mankenleri kliplerde oynatmayarak göğüs germek zorundayız.

• • •

Önce insani yardım taşıdığı söylenen, silah olduğu ortaya çıkınca Türkmenler içindi denilen, MHP’li Tuğrul Türkeş’in, “vallahi de billahi de o tırlar Türkmenlere yardıma gitmiyordu” diye yemin ettiği, AKP’li Tuğrul Türkeş’in “şimdi konumuz o değil” diye geçiştirdiği, Erdoğan’ın içinde “silah varsa ne olacak yoksa ne olacak” dediği MİT TIR’larını haberleştiren Can Dündar ve Erdem Gül, ‘gizli’ işlerini manşetten duyuracak kadar beceriksiz ‘casuslar’ oldukları için tutuklandı. Savcının bütün soruları yazdıkları haberle ilgiliydi ama TC hukukunda fix menü uygulandığı için, elbette gazetecilikten tutuklanmadılar. Adliye koridorları gazeteciler lokaline döndü. Her gün havuz medyasından bir tetikçi, vekili gazete basan iktidardan aldığı rahatlıkla, yeni bir ismi hedef gösteriyor. Ama bakın o ifade özgürlüğü…

• • •

Türkiye mahkemelerinde Gollum nedir; Erdoğan’la fotoğrafları yan yana konmuş, kimlerdendir diye bilirkişi atanan zamanlardayız. Peter Jackson, çektiği Yüzüklerin Efendisi filmindeki karakterleri Türkiye basınına anlatmakla meşgul. Beraberliğe en çok ihtiyacımız olan günlerde olduğumuzdan, hayali bir kahramanın düşmanlığına bile ihtiyacımız var. Gerçeğe, adalete; Hrant Dink gibi, Tahir Elçi gibi barış elçilerine; insanın, yaşamın savunucularına; mazluma dost, acıya merhem olanlara; özü sözü bir, başı dik, gülüşü aydınlık insanlara ihtiyacımız yok ama… Onlarla birlikte insanlığın nasıl yere düştüğünü; eksikliklerinin yeryüzünü ne kadar fakirleştirdiğini gören yok.

• • •

Dünyayı ayağa kaldıran Tahir Elçi cinayetinin araştırılması için verilen soru önergesi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Kameralar önünde herkes üzgündü oysa. Bu cinayet faili meçhul kalmayacak, mutlaka aydınlatılacaktı. Soruşturma önergesi reddedildiği gibi, Tahir Elçi’nin öldürüldüğü yerden 3 metre uzaktaki polislerin ifadesi de dosyada yok! Yine de herkes üzgün. Birlik ve beraberliğe çok ihtiyacımız olduğundan; Ankara’da barış için sokağa çıkan insanların paramparça edilmesini engelleyemeyen hükümet, Türkiye’nin barış elçisi Tahir Elçi’yi de, barış çağrısı yaparken koruyamadı.

Gazeteciliğin hapsedildiği, barışın katledildiği zamanlardayız. Bizi zor günler beklemiyor artık. O koyu karanlığın içinde, o dipsiz kötülüğün ortasındayız hep birlikte. Kararlı olmaktan başka çare yok. Umudun insana, insanın ışığa ihtiyacı var.