Zorbanın ateşkes şartı Litani Nehri
Bir haftayı aşkın süredir Lübnan’a ölüm yağdıran İsrail, ateşkes için Hizbullah’ın Litani’nin kuzeyine çıkmasını ve silahsızlandırılmasını şart koştu. Beyrut yönetimi ateşkes için güneye ordu konuşlandırmaya hazır.
DIŞ HABERLER SERVİSİ
Lübnan’a yönelik saldırılarını ikinci haftaya taşıyan İsrail dün de Hamas’ın bu ülkedeki sorumlusunu ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin üç komutanını öldürdü. Eş zamanlı olarak Yemen’e de hava saldırısı düzenleyen İsrail bir taraftan da Lübnan’a kara harekâtı hazırlığında.
İsrail ordusunun aralıksız süren hava bombardımanından kaçan on binlerce kişi daha güvenli bölgelere doğru yollara düşerken 25 ülkeye mektup gönderen İsrail ateşkes şartlarını açıkladı.
ZORBANIN ŞARTLARI
İsrail Dışişleri Bakanı Katz, aralarında Almanya, İngiltere, İtalya ve Kanada’nın da olduğu 25 ülkedeki mevkidaşına gönderdiği mektuplarda, Hizbullah, Litani Nehri’nin kuzeyine çekilerek silahsızlandırılmadıkça Lübnan’da bir ateşkesi kabul etmeyeceklerini söyledi. AA’nın devlet televizyonu KAN’dan aktardığına göre, Katz, “Sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Lübnan’a ilişkin tüm kararlarının tam olarak uygulanmasıyla ateşkesin sağlanabileceğini” ifade etti. Katz, "Bu olmadığı sürece İsrail, vatandaşlarının güvenliğini ve kuzey sakinlerinin bölgelerine dönüşünü sağlamak için uygulamalarını sürdürecektir" diye konuştu.
Katz ayrıca Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın İsrail hava saldırısında öldürülmesinin ‘Tel Aviv tarafından alınan en haklı ve önleyici tedbirlerden biri olduğunu’ iddia etti.
KARA SALDIRISI İMASI
İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant ise ülkenin kuzeyindeki zırhlı birlikleri ziyaret ederek Lübnan’a kara saldırısı imasında bulundu. Gallant, "Nasrallah’ın ortadan kaldırılması son değil. Kuzey sakinlerini evleri geri getirmek için siz de dahil tüm yeteneklerimizi harekete geçireceğiz" ifadesini kullandı. Lübnan Başbakanı Necip Mikati de ülkenin güneyine ordu konuşlandırmaya hazır olduklarını söyledi. Lübnan’da derhal ateşkes sağlanması noktasındaki kararlılığını yineleyen Mikati, ateşkes sağlanır sağlanmaz parlamentonun yeni bir cumhurbaşkanı seçmek için toplanacağını da sözlerine ekledi. Öte yandan, Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi, İsrail’in saldırılarından kaçarak Lübnan’dan Suriye’ye geçenlerin sayısının 100 bine ulaştığını duyurdu. Sosyal medya platformundan paylaşımda bulunan Grandi, Suriye’ye doğru geçişlerin devam ettiğini bildirdi. Hizbullah’ın kullandığı iletişim cihazlarının patlatıldığı 17 Eylül’den beri 104’ü çocuk, 194’ü kadın olmak üzere toplam 1178 kişi İsrail saldırılarında hayatını kaybetti. Sadece Pazar günkü bombardımanda 105 kişinin öldüğü belirtildi.
∗∗∗
NASRALLAH’IN YOLUNDA SAVAŞMAYA DEVAM
Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Şeyh Naim Kasım, İsrail hava saldırılarında öldürülen Hasan Nasrallah’ın yerine yeni liderlerini yakında seçeceklerini söyledi. Örgütün lideri Hasan Nasrallah’ın öldürülmesi sonrası ilk kez konuşan Şeyh Kasım, şunları kaydetti: "Hizbullah için en kısa zamanda bir genel sekreter seçimini yaparız. Bunu Hizbullah’ın mekanizmalarına göre yaparız. Seçenekler çok kolay olacak, sizler rahat olun. Hizbullah yapısında yöneticilerden birinin vurulması durumunda yedek alternatifler hazır duruyor."
Nasrallah ve diğer örgüt liderlerinin öldürülmesiyle ortaya çıkan boşluğun hızla doldurulacağını kaydeden Kasım, İsrail’in olası bir kara operasyonu için Hizbullah’ın hazır olduğunu söyledi. Nasrallah’ın yolunda yürümeye devam edeceklerini kaydeden Kasım, İsrail’e karşı savaşa devam edeceklerini bildirdi. ABD’den de hesap soracaklarını ifade eden Kasım, "Bu vahşetin yanına kalacağına düşünüyorsa gerçekten yanılıyor. Günün sonunda zafer bizim olacak" diye konuştu. Hizbullah Genel Sekreter Yardımcısı Kasım, İsrail’in kara saldırısına da hazır olduklarını açıkladı ve "Günün sonunda zafer bizim olacak" diye konuştu.
∗∗∗
VERDİKLERİ SÖZÜ TUTMADILAR
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Batılı liderlerin, Tahran’da öldürülen Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye suikastına karşılık verilmemesi halinde Gazze’de ateşkes ilan edeceklerine dair verdikleri sözü tutmadıklarını söyledi. Pezeşkiyan, Bakanlar Kurulu sonrası yaptığı konuşmada "Ateşkes sözü veren ABD ve Avrupa ülkelerinin liderlerinin iddiaları tamamen yalandı. Bu tür suçlulara bir şans vermek, daha fazla suç işlemeleri için cesaretlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır" ifadelerini kullandı. İsrail’in saldırganlığına ve Batılı destekçilerine değinen Pezeşkiyan, "Siyonist rejimin suçları kabul edilemez ve cevapsız kalmayacak" dedi.
∗∗∗
DOÇ. DR. SELİM SEZER: "BÖLGESEL DEĞİL, ÇOK CEPHELİ SAVAŞ"
Nasrallah ve Hizbullah komuta kademesinin öldürülmesi nasıl bir kırılmaya yol açacak?
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’ın ve hareketin üst düzey isimlerinin İsrail suikastları sonucunda öldürülmüş olması elbette Hizbullah için büyük çaplı bir darbedir. Ancak geçmişte de, önceki genel sekreter Abbas Musavi de dahil olmak üzere pek çok yönetici kadrosunu benzer saldırılar neticesinde kaybetmiş olan Hizbullah yerleşik ve kurumsal bir yapıya sahiptir ve bu kayıplar sonrasında hareket içinde ciddi bir altüst oluş beklemek için sebep yoktur.Keza hareket içinde ciddi bir görüş ayrılığı olduğuna dair bir emare de görülmemektedir. Nasrallah suikastı sonrasında Şeyh Naim Kasım ve Haşim Safiyüddin gibi liderlerin yaptığı açıklamalarda savaşın yeni bir aşamasına geçilmesine hazır olunduğu vurguları öne çıkıyor. Ancak yeni bir hamleye girişmek için Nasrallah’ın cenaze töreninin tamamlanması bekliyor olabilirler.
Lübnan ve Ortadoğu’yu ne bekliyor?
Lübnan artık savaşın içinde. Bunun kısa süre içinde sona ermesini de beklemiyorum. Bilakis, 8 Ekim’den beri zaten düşük yoğunluklu olarak devam etmiş olan savaş hali giderek tam kapsamlı bir savaşa dönüşüyor.
Hizbullah’ın 11 aydır amacı kuzeydeki cepheyi aktif tutarak İsrail güçlerini oyalamak, bölmek, kayıplar verdirerek ve Celile bölgesinde yaşayan İsraillileri göçe zorlayarak İsrail üzerinde basınç oluşturmaktı. Böylelikle Gazze saldırılarının kapsamını daraltmayı ve İsrail’i Gazze’deki direniş güçleriyle bir ateşkese zorlamayı hedefliyorlardı. Ancak artık denklem de, işin rengi de değişti. Hizbullah bundan sonra “kendisi için” de savaşacaktır. İsrail ise, tersinden, saldırılarını güneydeki ve doğudaki Hizbullah mevzileriyle ve Beyrut’un Dahiye bölgesiyle sınırlı tutmayacaktır.
Bu, uzun süreli çatışmaları beraberinde getirebileceği gibi, bir süredir sınırda hazır bekleyen Iraklı ve Suriyeli milis güçlerinin de çatışmaya dahil olmasıyla daha önce pek tanık olunmayan türden yeni bir durumu getirebilir. Halen bir bölgesel savaştan bahsedebilir olmasak da, en azından çok cepheli bir çatışma hali artık oluşmuştur ve İsrail’in son Hudeyde saldırılarının da gösterdiği gibi yeni durum Yemen’i de içine alabilir.
Elbette bir tablo çizerken Lübnan otoritelerinin konum ve tutumlarını da dikkate almak gerekir. Gerilimi azaltmaya çalışan Başbakan Necib Mikati kısa süre önce Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararına bir gönderme yaptı. 2006’da alınan bu karar temelde İsrail güçlerinin Lübnan’dan çekilmesiyle alakalı olduğu gibi, aynı zamanda güneyde Lübnan ordusu ve UNIFIL dışında hiçbir silahlı gücün bulunmaması gerektiğini de söylüyordu. Mikati, orduyu güneye yerleştirmeye hazır olduğunu söylüyor. Ancak bu tek başına gerilimi azaltmaya yeterli olmayacağı gibi ülke içi yeni gerilimleri de getirecektir. Zira bu yönelimin varacağı nokta Hizbullah’ın silahsızlandırılmasıdır ve 1701 sayılı karar bunu da içermektedir. Hizbullah Lübnan ordusu ve hükümetiyle ters düşmemeye özen gösteriyor, ancak başbakanın bu yönde adım atması bir iç krizi tetikleyebilir.
İsrail’in amacı/hedefi/planları ne? Nerde duracak, meseleyi nereye uzatacak?
Lübnan özelinde konuşacak olursak, İsrail’in on yıllardır bir hayali var: Lübnan’ın güneyinde, Litani Nehri’ne kadar olan bölgeyi işgal etmek. Bu hedef daha 1948 yılında, yani “Birinci Arap-İsrail Savaşı” yaşanırken, ilk İsrail başbakanı - ve bir milis lideri - olan David Ben Gurion tarafından ifade edilmişti. 1982 yılında, iç savaşın orta yerinde Lübnan’a gerçekleşen askeri saldırıların da hedefi buydu ve uzun süre boyunca güney bölgeleri gerçekten de İsrail işgali altında kaldı. Şimdi, İsrail siyasi ve askeri liderleri yine Litani göndermesi yapıyor. Eş zamanlı olarak ise İsrail basınında “Lübnan da vaat edilmiş topraklara dahil midir?” şeklinde tartışmalar yürütülüyor. Yani İsrail aslında “güvenliği” gerekçe göstererek Lübnan’ın bir kısmında kalıcı kontrol sağlamayı, hatta belki de Suriye’ye ait Golan Tepeleri’nde olduğu gibi buralara da yerleşimci taşımayı arzuluyor olabilir.
Buna ek olarak İsrail ordusu ve hükümeti hem iç kamuoyuna hem de dış kamuoyuna yönelik bir güç gösterisine girişti. Kendilerini tehdit eden herkesi, her yerde vurabilecekleri mesajını vermeye çalışıyorlar. 29 Eylül gecesi ilk defa Beyrut şehir merkezindeki Kola bölgesini vurmaları ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin üç üyesini öldürmeleri de bunun bir göstergesi. Önümüzdeki dönemde Suriye içine, hatta Irak içine yönelik yeni saldırılar bekleyebiliriz.
Bütün bunları mümkün kılan şey ise uluslararası aktörlerin İsrail’e bugüne kadar gerçekleştirdiği hiçbir eylem için gerçek bir yaptırım uygulamamasıdır. İsrail adım adım, tepkileri ölçe ölçe ilerliyor ve karşılıksız kalan ya da yaptırımla sonuçlanmayan her eylem, bir sonrakini gerçekleştirmeyi mümkün kılıyor.