Kathi Weeks, çalışmanın doğal ya da kaçınılmaz faaliyet sayılması konusundaki genel görüşe karşı çıkarak, insanların istihdam ilişkileri dışında üretken ve yaratıcı olmalarına imkân sağlayan çalışma sonrası toplum önerisi öneriyor

Zorunlu çalışmanın reddi

UFUK AKKUŞ

İşi sınıf çatışmasının merkezinde gören Harry Cleaver’e göre; iş hâlâ toplumsal tahakkümün sağlanmaya çalışıldığı temel mekanizma olmakla kalmıyor. İnsanların hem işin dayatılmasına karşı direnişleri hem de yeni toplumsal örgütlenme biçimleri yaratmak için işi aşma çabaları bugün de toplumsal çatışkının merkezini oluşturuyor. Eğer iş hâlâ toplumsal çatışkının temelinde ise, o zaman işten ne anladığımız kapitalistlerin işi niye dayatmaya çalıştıkları, işçilerin niye ona karşı mücadele ettiği, insanların geliştirmeye çalıştıkları alternatiflerin neler olduğunu ve tüm bunların sınıf mücadelesi için ne tür açılımları olduğu konusunda net olmak gerekir.[1] Duke Üniversitesi’nde, Kadın Çalışmaları konusunda çalışan Öğretim Üyesi Kathi Weeks, Çalışma Sorunu adlı kitabında; çalışmanın doğal ya da kaçınılmaz bir faaliyet sayılması konusundaki genel görüşe karşı çıkarak, insanların istihdam ilişkileri dışında da üretken ve yaratıcı olmalarına imkân sağlayan çalışma sonrası toplum önerisi ortaya koyuyor.

Çalışma sorununu otonomist marksist ve feminist açıdan değerlendiren Weeks, kitabının başından “niçin bu kadar uzun ve sıkı çalışıyoruz sorusunu ortaya atıyor ve cevabı çalışma zorunluluğundan ziyade, çalışmaya karşı aktif direnişin olmaması olarak vererek çalışma sorununu sınıf mücadelesinin merkezine yerleştiriyor. Weeks’e göre; işyeri, tıpkı insanın evi gibi özel bir alan, toplumsal yapıdan çok, bir dizi bireysel anlaşmanın ürünü, politik gücün uygulandığı bir alandan çok bireysel tercihler ve insani ihtiyaçların alanı olarak düşünüldüğü için çalışanların ve çalışmanın eleştirilmesinin zorluğuna değinir. Milyonlar için ücretli çalışma, aileden sonra yegâne değilse de genellikle en önemli toplumsallık kaynağıdır. Ayrıca çalışma sadece ekonomik bir faaliyet olmayıp, toplumsal bir uzlaşma ve disipline edici bir aygıttır. Weeks’e göre; çalışma sadece ekonomik mallar ve hizmetler üretmez, toplumsal ve politik özneler de üretir. Başka bir deyişle, ücret ilişkisi sadece gelir ve sermaye yaratmaz, disipline edilmiş bireyler, idare edilebilir özneler, saygıdeğer vatandaşlar ve sorumlu aile üyeleri de yaratır. Yani çalışma bireylerin sadece ekonomik sisteme değil, toplumsal, politik ve ailevi işbirliği tarzlarına da entegre olduğu birincil araçtır.

Feministlerin çalışma konusundaki argümanlarını da eleştiren Weeks; feministlere daha çok ve daha iyi çalışmayı değil daha az çalışmayı da talep etmeye odaklanmasını önerir. Sadece ücretsiz emeğin kadınlaştırılmış formlarına yeniden değer biçmeye değil, böylesi çalışmanın kutsanışına odaklanmaya çağırır feministleri. Çalışmaya karşı mücadele sadece daha iyi çalışmayı değil, çalışmanın dışında bir hayat için gerekli olan para ve zamanı da sağlama alma meselesidir.

Weeks analizinde zorunlu emek ve sömürüden daha çok hâkimiyet ve tabiiyet ilişkilerine yönelme gereğinin altını çizer ve Marx’ın Gotha Programının Eleştirisine atıf yapar. Süreçten ziyade dar anlamda sonuçlara, özgür olmamaya değil de eşitsizliğe odaklanmanın kapitalizm eleştirisini zayıflatacağı iddiasında bulunur. Dahası, çalışma sadece bir sömürü, hâkimiyet ve antagonizma alanı değil, tabi kılınmış bilgiler, dirençli öznellikleri birden ortaya çıkan örgütlenme modelleri temelinde alternatifler yaratacak gücü bulduğumuz yerdir aynı zamanda.

Çalışmanın özgürleşmesi değil çalışmadan özgürleşme çağrısı yapan Weeks’e göre; çalışmanın reddi, aynı anda hem halen bize dayatılan çalışma tarzlarına hem de onların etik savunmasına bir direniş modeli ve bir çalışma sonrası etiği ile daha fazla çalışma dışı zamanı sağlama almamıza yardımcı olabilir.

Çalışma etiğinin haritalama denemesine girişen Weeks, onun alışılmışlığına sıkı eleştiriler yöneltir. Weber’e atfen bireyselleştirici bir söylem olarak gördüğü çalışma etiği, ona göre; eşitsizliği meşrulaştıran ve sömürüyü gerekçelendiren eskiden kalma ideolojik hizmete eşlik eder. Bütün çalışmaların iyi ve eşit derecede arzu edilebilir ve doğası gereği yararlı olması başkalarının emeğiyle yaşayanların işine yarayan bir inançtır. Fakat çalışma etiği bir sınıfın değer ve çıkarlarının herkesin değer ve çıkarları olarak geçiştirilmesinin klasik ideolojik işlevinden fazlasına hizmet eder. Onun ayrıca daha disipline edici bir işlevi vardır: Ortak anlamları imal etmesinin ötesinde yumuşak başlı özneler kurar.

Çalışma sorununu Marksizm ve üretimcilik açısından da irdeleyen Weeks; El Yazmaları ve Alman İdeolojisi gibi Marx’ın gençlik dönemi eserleri ile otonomist marksistlere ve Erich Fromm’un “Marks’ın İnsan Anlayışı” kitabına referans verir. Weeks’e göre; işçi militanlarının ‘çalışma hakkı’ sloganını, ‘çalışmanın reddi’ ile değiştirmedeki ısrarlarında otonomistler, özgürlüğün çalışma günlerinin kısaltılmasına bağlı olduğunda ısrar eden Marx’ın ayak izlerini takip eder. Ancak daha uygun öncü ‘Tembellik Hakkı’nın yazarı olan Marx’ın damadı Paul Lafargue’dir. Lafargue’nin tembelliğin faziletlerine kışkırtıcı övgüsüne karşı, çalışmanın reddi aslında genelde yaratıcılık ve faaliyetin ya da özelde üretimin reddedilmesi değildir. En yüksek çağrı ve ahlaki görev olarak çalışma ideolojisinin toplumsal hayatın zorunlu merkezi, vatandaşlık hak ve taleplerine ulaşmanın aracı olarak çalışmanın ve üretimin kapitalist kontrolünün gerekliliğinin reddidir.

Ev içi emek ve temel gelir ve çalışma saatlerinin kısaltılması konularını da çalışmanın reddi çerçevesinde ele alan Weeks; çalışmanın hayatın zaman ve mekânı üzerindeki hâkimiyetinin ve ahlakileştirilmesinin bir reddini içerir. Onun gerekli bir görev ve ilahi bir çağrı olarak yüceltilmesine bir direnişi içerir. Aynı anda bir direniş modeli, hayat ve çalışma arasında, çalışma sonrası bir etik ve daha çok çalışma dışı zamanın sağlamaya yardımcı olabileceği farklı bir ilişki için mücadeledir.
Mevcut çalışma dünyasını reddeden, çalışma saatlerinin kısalmasını savunan, çalışma etiğine ve aile ideolojisine karşı çıkan ev içi emek, temel gelir, üretim ve tüketime çalışmanın özgürlüğü değil çalışmadan özgürleşme açısından bakan, toplumsal yeniden üretimin kamulaştırılması ve politikleşmesi argümanını işleyen ve çalışma sonrasına ilişkin alternatif projeler ortaya atan kitap çalışma sorununa bakışta kışkırtıcı ve ufuk açıcı bir nitelik taşıyor.

[1] Harry Cleaver, İş Hâlâ Temel Mesele! Yeni Bir Dünya İçin Yeni Bir Dil, Conatus, Temmuz-Ekim 2005, Sayı.4, s.119