Zweig; Balzac’ın toplumun, Dickens’ın ailenin, Dostoyevski’nin ise bireyin ve insanlığın dünyasını anlattığını; bu alanların karşılaştırılmasının onların farkını gösterse de amacının kesinlikle bunlara değer biçmek ya da sanatçıların milli unsurlara eğilimini veya reddini vurgulamak olmadığını belirtiyor

Zweig’ın ustalara saygı kitabı

ZEBERCET KÂTİP

Stefan Zweig’ın 19. yüzyılın en büyük romancıları dediği Balzac, Dickens ve Dostoyevski ve on yıllık bir zaman diliminde ortaya çıktığını belirttiği çalışması Üç Usta-Balzac, Dickens, Dostoyevski Alfa Yayınları tarafından Cemre Aytaç çevirisiyle yayımlandı.


Bu üç önemli edebiyatçı üzerine yazdığı denemelerin bir kitapta toplanmasının tesadüf olmadığını söyleyen Zweig, bu denemelerin amacının 19. yüzyılın, kişiliklerindeki zıtlıklarla birbirini tamamlayan bu üç büyük, onun kanaatine göre en iyi roman yazarlarını, epik dünya biçimlendiricisi, yani romancı kavramını belirgin bir biçim seviyesine yükselten kişilikler olarak göstermek olduğunu belirtiyor. Bu iç ismi en büyükler olduğunu söylerken Goethe, Gottfried Keller, Stendhal, Flaubert, Tolstoy, Victor Hugo ve pek çok yazarı görmezden gelmediğinin bilinmesini isteyen Zweig, bu yazarların bazı metinlerinin, özellikle Balzac ve Dickens eserlerinden daha başarılı olduğunu; bu yüzden de roman yazarı ile romancı arasında gördüğü içsel ve sarsılmaz farkı belirgenleştirmesi gerektiğini vurguluyor.

ANSİKLOPEDİK DEHA
Romancı Zweig’a göre ansiklopedik dehadır; evrensel bir sanatçı olarak -eserin içeriği ve karakterlerin derinliği söz konusu olduğunda- kendi yerçekimi yasasını, yeryüzünün yanına kendine ait bir gökyüzüyle yeni bir evren ve bu evrene ait karakterler yaratan bu dehanın her karakteri ve kurguladığı her olay, romancının kendisiyle öylesine özdeşleşmiştir ki karakterler yalnızca yazar için özgün olmakla kalmaz, aynı zamanda biz okurlar için de öylesine etkili biçimde anlaşılırdırlar ki olayları ve kişileri yazarın adıyla anmaya başlar ve Balzac figürü, Dickens tipi, Dostoyevski doğası gibi betimlemeler yaparız. Kitabına konu ettiği bu büyük yaratıcıların her birinin birer yaşam algısı oluşturarak yeni bir dünya biçimi algısı yarattığını yazan Zweig, kitabının temel amacının karakterlerin oluşmasındaki etkili bu yasayı açıklamak olduğunu; bu nedenle de çalışmasının yazılmamış alt başlığının ‘Romancıların Ruhbilimi’ de olabileceğini bizlere aktarıyor.

Bu üç yazarın her birinin kendine has bir alanı olduğunu belirten Zweig; Balzac’ın toplumun, Dickens’ın ailenin, Dostoyevski’nin ise bireyin ve insanlığın dünyasını anlattığını; bu alanların karşılaştırılmasının onların farkını gösterse de amacının kesinlikle bunlara değer biçmek ya da sanatçıların milli unsurlara eğilimini veya reddini vurgulamak olmadığını belirtiyor. Dickens, Balzac ve Dostoyevski’nin her birinin kendi sınırları ve ağırlıkları içinde bir bütün olduğunu yazan Zweig; bir eserde yalnızca özgül ağırlıktan söz edilebileceğini ve adalet terazisindeki mutlak ağrılıktan söz edilemeyeceğini de ekler.
Buradaki üç denemede de yazarların eserlerinin bilindiğini varsayan Zweig, bu denemelerin birer giriş metni niteliğinde kurgulamayıp yüceltme, yoğunlaşma ve özünü verme amacını gütmüş. Kısa ve öz olmaları sebebiyle denemelerde yalnızca kendisinin kişisel olarak etkileyici bulduğu noktaları öne çıkaran yazar, derinliğinin Goethe kadar fazla olduğunu ve ne kadar anlatılsa da yetersiz kalacağını söylediği Dostoyevski üzerine olan denemenin kısa tutulmasından da doğan rahatsızlığını da bizlerle paylaşıyor. Bu isimlerin arasına, epik bir dünya biçimlendiricisi, romancı diye söz edebileceği, Alman yazınını temsil eden birini de eklemeyi çok istediğini söyleyen Zweig, ne geçmişte ne de yaşadığı zamanda böyle bir isme rastlayabildiğini; bu kitabının anlamının belki de böyle bir yazarı teşvik etmek ve onu şimdiden çok uzaklardan selamlamak olduğunu da ekliyor.