“1, 2, 3, ?, 5, 6, 7” ifadesinde “?” yerine ne gelmelidir?
a. 8.
b. 4.
c. ?
d. 1
e. 0
Bu sorunun niteliği ve karakteri -teknik açıdan- şöyle bir edebiyat sorusu üzerinden de anlaşılabilir: Türkiye’nin en başarılı köşe yazarı aşağıdakilerden hangisidir?
a. Fatih Altaylı
b. Zafer Ercan
c. Abdülkadir Selvi
d. Emre Kongar
e. Piref Ökkeş
Her üniversite giriş sınavı sonrası yüz binlerce öğrencinin doğru olarak yanıtladığı matematik soru sayısının sıfır, hatta sıfırın altında olduğu gündeme getirilerek matematik eğitimi eleştirilir. Buna karşın yukarıdaki matematik sorusu, üniversite sınavlarında sorulsaydı herkesin vereceği yanıt “b” olacaktı. Neden?
Matematik eğitiminin özgür olabilmesi için onunla ilgi sorulan soruların da özgür olması gerekir. Peki, yukarıdaki soru özgür müdür?
Bilim ve Gelecek dergisine yayımlanması için “Fyodor Dostoyevski iki ile ikinin toplamının dört etmesinden neden korkuyor?” başlıklı bir yazı göndermiştim. Yazının önce yayımlanacağını söyleyen dergi editörü Ender Helvacıoğlu, daha sonra “yazıyı arkadaşlara da okuttum, yazının anlaşılmadığını söylediler. O nedenle yayımlamadık” demişti. Yazının yayımlanmaması biraz moralimi bozmuştu ama yayımlanmama gerekçesi hoşuma gitmişti.
Peki, binlerce yıl hüküm süren “2+2=4” diktatörlüğüne son verilsin. Tarafını belirle, 2+2=4 eşitliği mi yoksa 2+2≠4 eşitsizliği mi?.. Bu soru anlaşılıyor mu peki?
Denilebilir ki bu yaklaşımla matematikle kavga edilmesi isteniyor ki evet, matematik öğrenebilmek için özgürlük gerekir ve o özgürlüğün temel kaynağı kavgadır. Ama bu kavga gerici faşist iktidarın özgür düşünceye karşı vermiş olduğu ahmaklaştırma kavgası değildir!
MATEMATİKLE “AHMAKLAŞTIRMA” PROGRAMI
Millî Eğitim Bakanlığının “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli 2024” eğitim programının doğrudan çöpe atılması gerekirken maalesef 20 milyona yakın öğrencinin özgür düşünme hakkı sömürülmektedir. Programın içeriğinden, programı hazırlayanların ne hazırladıklarının farkında olmadıkları anlaşılmaktadır.
Programdan birkaç alıntı: “Öğrencilerden kenar uzunlukları rasyonel sayı olan (örneğin 3-4-5 üçgeni) benzer dik üçgenleri çalışma kâğıdına çizmesi istenir. Çalışma kâğıdında bir dar açıya göre kenar uzunluklarının oranlarının (karşı dik kenar uzunluğu/hipotenüs uzunluğu, komşu dik kenar uzunluğu/ hipotenüs uzunluğu, karşı dik kenar uzunluğu/komşu dik kenar uzunluğu, komşu dik kenar uzunluğu/karşı dik kenar uzunluğu) düzenlendiği bir tabloya yer verilir. Öğrencilerden tabloyla ilgili düşüncelerini ifade ederek ve birbirlerinin düşüncelerini dinleyerek tabloyu doldurmaları beklenir (SDB2.1, SDB2.2). Öğrenciler, elde ettikleri bu oranları varsayımlar şeklinde sınıf içinde sunar. Öğrencilerden tabloda yer alan oranları inceleyerek yorumlamaları ve oranların hep eşit çıktığı hakkında genellemelerde bulunmaları beklenir.”
Ve devam ediyor: “Farklı benzer dik üçgenlerde de bu oranların aynı çıktığı konusunda öğrencilerin önermeler sunmaları ve bu önermeleri değerlendirmeleri sağlanır. Öğrenciler iki gruba ayrılır. Bir grubun eşkenar üçgenlerden, diğer grubun ise ikizkenar dik üçgenlerden yararlanarak ölçüleri 30°, 45° ve 60° olan açıların trigonometrik oranlarını incelemeleri; elde ettikleri değerleri birbirlerine sunmaları sağlanır. Ulaştıkları trigonometrik oranları ve trigonometrik özdeşlikleri gerçek yaşam problemlerinde kullanmaları beklenir.”
Bununla da kalınmıyor, ne tür “Sembol ve Gösterimler” kullanılması gerektiğini de dayatıyor: “(x,y), y=mx+n”
Bu ne hadsizlik! Konuyu nasıl anlatacağımı ve hangi notasyonu kullanacağımı sana mı soracağım?.. Programda referansların Türk-İslam bilginleriyle sınırlanmış olma kompleksi de başka bir çıkmaz.
Yaklaşık 20 milyon öğrenciye dayatılan bu programın adı yanlıştır. Doğru olan başlık “Türkiye Yüzyılı Ahmaklaştırma Maarif Modeli 2024” olmalıydı.
YUSUF TEKİN NASIL MİLLÎ EĞİTİM BAKANI OLMUŞ OLABİLİR?
Birkaç gün önce gördüğüm rüya şöyleydi: Arkadaşım Erdal, pilotmuş ve genelde pilotların bir günde birden fazla uçuş yapması doğru olmazmış. Gelin görün ki pilot eksikliği nedeniyle, Erdal bir günde iki uçuş yapmış olduğu gibi üçüncü bir uçuş yapması da söz konusuymuş. Bu riskli uçuşu önlemek için uçuşu yapabilecek tanıdığım başka bir pilot bulma arayışına giriyorum. İnkışla köyünün (Gemerek/Sivas) Salın Pınarı yolunun Pınarbaşı istikametine doğru yolun 50 metre ötesinde sola kıvrılan noktada bir kulübede oturan arkadaşım Ahmet’in bir zamanlar pilotluk yaptığını hatırlıyorum. Kulübede yaşayan ve kulübesinin içi Heidi’nin dedesi Alphoi’nin evinden çok çok daha fakir olan Ahmet ile konuşarak bu üçüncü uçuşu yapabilme yeterliliğini dolaylı olarak anlamaya çalışıyorum. Anlıyorum ki Ahmet, yıllar önce sadece ve sadece eski uçaklarla iki uçuş yapmış. Yani Ahmet, bu modern uçakları uçurabilecek donanımda değil. Sıkıntı basıyor. Sonra uyandım. Bu rüyayı Türk Hava Yollarına genel müdür olarak atanacağım biçiminde yorumluyorum(!) Bu ve benzeri rüyalar sonrası Yusuf Tekin’in okuma yazmasının olup olmadığına bakılmaksızın Millî Eğitim Bakanı olarak atanmış olduğunu tahmin ediyorum.
BİRGÜN GAZETESİNE AÇIK ÇAĞRI
Türkiye’de matematik eğitimi sonrası ortaya çıkan sonucun çerçevesi yazının başlığında yer alan soru ve bu soruya verilecek “doğru yanıt ‘b’ şıkkıdır”dan öte değildir. Üstelik, bu şık jet hızıyla işaretlenecektir. Halbuki matematik doğruya teslim olmadan ve gerekirse onunla kavga edilerek öğrenilir.
Sadece milyonlarca öğrenci değil, milyonlarca aile de her gün 500 soru çözebilme yarışı içerisinde inim inim inlemekte ve farkında olmadan matematik yoluyla ahmaklaştırılmaktadır. Bunun yanında özel dersler üzerinden bir çarpık sömürü alanı da oluşmaktadır.
Zihinsel bir oyun olan matematik, işçi sınıfının temel bir hakkıdır. Kamulaştırılmalıdır. Bu yönlü bir mücadelenin başlangıç yollarından biri her hafta gazetede matematiğin teknik, felsefi ve tarih çerçevesinde anlatılması olabilir. Sonrasında -elde edilecek deneyimle- mücadele alanı genişletilebilir. Bunu ancak ve ancak halkın gazetesi “BirGün” yapabilir. Bir süre sonra da bakmışız ki binlerce ortaöğretim öğrencisi BirGün gazetesi önünde protesto yapıyor: Gazetede her gün Matematik İsteriz!..