2022 yılında Avrupa şehirleri tıpkı Türkiye’de olduğu gibi kurye grevlerine ev sahipliği yaptı. Avrupa’nın batısında sınıf savaşı devam ederken doğusunda gerçek bir savaş vardı. İklim krizinin hem gezegen hem de istihdam üzerindeki etkileri sendikaların gündemine girdi.

1 Mayıs: Grev bu gezegende!

Kıvanç ELİAÇIK

1 Mayıs, takvimlerde işaretli özel günler arasında en yaygın kutlananıdır. Dini bayramlar, milli bayramlar veya tüketimi artırmak için icat edilen günlerin hiç biri 1 Mayıs kadar kapsayıcı değildir. Dünyanın bütün ülkelerinden farklı dinlerden, milletlerden ve mesleklerden işçiler bazen resmi törenlerle bazen korsan gösterilerle, eğlenerek veya bedel ödeyerek 1 Mayıs nakaratlı marşlar söylerler.

İşçi Bayramı’nın tarihsel kökeni, Uluslararası İşçi Birliği’nin (Enternasyonal) 1889’da yaptığı çağrıya dayanır. Enternasyonal, 1886 Haymarket Grevi sonrasında idam edilen işçi önderlerini anmak ve “8 saatlik işgünü” talebini duyurmak için bütün dünya işçilerini 1890’dan başlayarak eşzamanlı uluslararası gösteriler yapmaya çağırdı. Mayısın ilk günü eskimeyen ve değişmeyen bir bayram olarak takvime eklendi. 1 Mayıs uluslararası bir genel grev gününe dönüştü.

Haymarket Grevi beyaz, siyah ve göçmen işçilerin yan yana geldiği bir eylem olmuştu. Türkiye’de de 1900’lerin başından bu yana 1 Mayıs kutlanmaktadır. Rum, Ermeni, Türk, Kürt ve Arap işçiler işçi bayramında yan yanadır. 1 Mayıs, işçilerin sorunlarını ve taleplerini konuşmak için en doğru zamandır. Bu vesileyle dünya genelinde işçi gündemlerini gözden geçirelim.

***

Avrupa kıtası, 2022 1 Mayıs’ından bugüne kalabalık işçi eylemlerine, yaygın ve uzun süreli grevlere sahne oldu. Bunun esas sebebi Ukrayna Savaşı nedeniyle artan enerji fiyatlarıydı. İşçiler, fiyat artışları ve enflasyon karşısında maaşlarının artmasını talep etti. Güvenlik bütçesinin ve askeri harcamaların artması maaşların ve sosyal hakların tırpanlanmasına neden oldu. İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'da eğitim, sağlık, taşımacılık ve belediye hizmetleri gibi sektörlerde çalışan işçiler tekrar tekrar etkili grevler düzenledi. Fransa’da hem ücret artışı hem de emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı düzenlenen grevler hayatı felç etti ve gösterilerde büyük çatışmalar yaşandı. Gazeteler “Paris Yanıyor” manşetleri attı. Almanya işçi sınıfı da kamu sektöründe ve özellikle demiryolları ve havayolları grevleriyle hem patronları hem de hükümeti terlettiler. Avrupa’nın üç büyük ekonomisinde işçi sınıfı işyerlerini terk edip sokaklara çıkınca grevlerin siyasete etkisi tekrar hatırlandı.

2022 yılında Avrupa şehirleri tıpkı Türkiye’de olduğu gibi kurye grevlerine ev sahipliği yaptı. Pandemi günlerinde sokaklarda görünür hale gelen kuryeler siparişleri yetiştirmeye çalışırken hem kazalar geçirdiler hem de düşük ücretler ve uzun çalışma saatleri nedeniyle zorluklar yaşadılar. Üstelik pek çok ülke temel işçi haklarından ve iş kanunundan faydalanmadılar. Esnaf-kurye modeliyle çalışan işçiler sektöre hâkim olan küresel şirketler karşısında önce kendilerini yalnız hissetti. Ama bazen sokak eylemleri bazen “offline” (çevrimdışı) kalma grevleriyle bazen de “ludizmi” hatırlatan bisiklet ve cep telefonu kırma eylemleriyle haklarını aradılar. Şirketlere karşı kazanılan zaferler domino etkisi yaratarak yeni yasal düzenlemeler ve Avrupa düzeyinde ücret artışlarına yol açtı. Avrupa’nın batısında sınıf savaşı devam ederken doğusunda gerçek bir savaş vardı. Savaşı bahane eden Ukrayna hükümeti iş kanununda apar topar işçi düşmanı değişiklikler yaptı. Rusya Federasyonu savaş karşıtı açıklamalar yapan sendikacıları tutuklamakta tereddüt etmedi. Ama 2022 yılında sendikalara yönelik esas saldırı Belarus’ta yaşandı. 2020 yılında seçimlerde hile yapıldığı iddialarına karşı düzenlenen gösteriler grevlere dönüşmüştü. Bağımsız sendika hareketi cumhurbaşkanının istifası talebiyle eylemler düzenlemişti. Cumhurbaşkanı Lukaşenko grev dalgasında yıkılmasa da sarsıldı. Sendikalar, ülkenin Ukrayna Savaşı’na müdahil olmasına karşı çıkınca Lukaşenko intikam almak için saldırıya geçti. Bağımsız sendikaların bütün yönetici kadroları ve çok sayıda üyesi belirsiz iddianamelerle tutuklandılar. Belaruslu sendikacılar bu yıl 1 Mayıs’ı cezaevinde kutlayacaklar.

***

İşçi haklarına yönelik ihlaller konuşulurken “Kafala” bir anahtar kelime gibi kullanılmaya başlandı. Kafala ya da “kefillik” Katar ve diğer körfez ülkelerinde göçmen işçilerin pasaportlarına el konulması, ücretlerin iş bitene kadar ödenmemesi ve patronun izni olmadan işçilerin seyahat edememesi anlamına gelen bir istihdam biçimi. Kafala sistemi özellikle Katar Dünya Kupası inşaatlarıyla gündeme geldi. Devasa stadyum, otel, otoyol, tesis vb. inşaatları hızla bitirilsin diye binlerce göçmen işçi hayatını kaybetti, sakat kaldı, insanlık dışı koşullarda çalıştı. FIFA başta olmak üzere pek çok uluslararası kurum yaşananlara sessiz kalırken sendikalar dünyanın her yerinde protesto gösterileri düzenledi.

İşçi hareketi geçtiğimiz yüzyıl boyunca diğer toplumsal hareketler ve demokrasi mücadelesi için buzkıran görevi görse de son yıllarda sendikalar “iklim grevleri”nden çok şey öğrendi. İklim krizinin hem gezegen hem de istihdam üzerindeki etkileri sendikaların gündemine girdi. İşçi eylemlerinde “İklimi değil sistemi değiştir”, “Ölü bir gezegende istihdam olmaz” pankartları taşınmaya başladı. Bu yıl 1 Mayıs meydanlarında iklim krizinin çalışma koşullarına etkilerine yönelik talepler de dile getirilecek.

1 Mayıs, 133 yıldır olduğu gibi bu yıl da bütün ülkelerde kutlanacak. Bazı işçiler sendika kortejlerinde bayrak taşıyarak, bazıları duvarlara gizlice sloganlar yazarak 1 Mayıs’a katılacak. Avrupa’da sendikalar 6 saatlik işgünü ve 4 günlük iş haftası kampanyalarını duyuracaklar. Bayramımız şimdiden kutlu olsun! Yaşasın 1 Mayıs!