1 puan AZ değil
Ben yaş ortalaması yüksek, şok bir golle maça başlamış sarı-kırmızılıların, böyle dinamik bir takıma karşı, kötü bir ilk yarı oynaması sonrası aldığı 1 puanı kazanç olarak görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Galatasaray’ın önündeki 3 maçtan 6 puan veya Ajax’a mağlup olmayarak 5 puan çıkarması halinde ilk 8’e gireceğini düşünüyorum.
Galatasaray kabus gibi başlayan Alkmaar deplasmanında, sahadaki ufak dokunuşlar ve tehidt edici bir Osimhen’in varlığı ile 1 puanı çıkarmayı başardı.
Galatasaray maça, pas trafiği konusunda oldukça hünerli ve üstüne üstlük gençliğin getirdiği bir dinamizmle oynayan bir Hollanda takımına karşı olabilecek en hücuma dönük takımla çıktı. Aslında plan muhtemelen Batshuayi ve Osimhen’in varlığıyla rakip savunma hattını özgürce orta sahaya çıkarak pas trafiğine katılmayacak bir duruma sokmak ve orada yapacağı ilave bir baskıyla AZ’i gafil avlamaktı, fakat daha maçın başlangıcında yenilen gol tüm planları değiştirdi. 3’lü defansın sağındaki Davinson Sanchez, birçok pozisyonda rakip sahanın ortasının sağına kadar gelip Torreira ve Sara’ya katılınca Okan Buruk’un takımı 2 gol arasındaki 43 dakikayı 2-3-3-2 gibi bir dizilişle oynamaya başladı. Fakat hem Davinson hem de daha öndeki üçlünün sürekli sağına doğru açılan Mertens bir hayli tutuk bir ilk yarı geçirince, Alkmaar bütün hücum çıkışlarında sarı-kırmızılıların sağ kanatından başlattıkları pas trafiğini kullandı, zira orada kaptıkları top sonrası yaptıkları 2 dikine pas onları Galatasaray sahasının ortasına taşıyordu.
Bu bölümde skorun 2-0 olmaması biraz Muslera’ya biraz da Alkmaar oyuncularının çok kötü şutlar çıkarmasına bağlanabilir. Okan Buruk devrenin son bölümünde Barış ve Yunus’u hücumdaki zenginlik adına yer değiştirdi, zira Yunus sol taraftaki geriye dönüşlerde zaman zaman aksıyor ve fizik dezavantajını hissediyordu. Spikerinden oyuncusuna, yorumcusundan futbolcusuna Galatasaray’ın en (hatta tek) çekinilen oyuncusu Osimhen devre boyunca 2 kez kafayla yokladığı AZ kalesini sonunda Koopmeiners’ın yardımıyla bulunca, Buruk, sahadaki oyuna göre çok daha avantajlı bir skorla soyunma odasına gitti.
Bu avantajlı skorun etkisi ikinci yarıda da kendisini gösterdi. Metehan’ın oyuna girişi ile ilk yarıda Davinson’un kullandığı koridora yerleşip çok fazla macera aramaktan çok savunma ağırlıklı bir futbol oynaması ve Galatasaray’ın her ne kadar performansı son zamanlarda düşse de Kerem Demirbay’ın girişi ile orta sahada rakibi meşgul eden bir kalabalık yaratması AZ’in pas kalitesini ve başarılı pas yüzdesini bir anda düşürdü. Burada eksik olan tabii ki Yunus ve Barış’ın çok gününde olmadığı bir maçta yaratıcı kenar oyuncuları idi fakat Galatasaray bu eksikliği bir süredir çekiyor. Bu 2 dinamik isme, akıcı oyunda yaşı gereği çok sık katkı yapamayan Mertens de etkilendiğinde iş Osimhen’e indirilen toplara kalmıştı. Ben yaş ortalaması yüksek, şok bir golle maça başlamış sarı-kırmızılıların, böyle dinamik bir takıma karşı, kötü bir ilk yarı oynaması sonrası aldığı 1 puanı kazanç olarak görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Galatasaray’ın önündeki 3 maçtan 6 puan veya Ajax’a mağlup olmayarak 5 puan çıkarması halinde ilk 8’e gireceğini düşünüyorum.
Son notum da Metehan Baltacı’ya. Aslında Avrupa kupalarının yeni formatı kulüplerimize bu oyuncuları daha sık sahaya sürmeniz için bir fırsat veriyor. 8 maçın tümünü kazanmak zorunda değilsiniz hatta ilk 8 için 6-7 puan kaybına dahi tahammülünüz var. Bu maçlarda altyapı oyuncularına daha fazla şans vererek hem onların erken yaşlarda üst düzey maçlarda oynama saysını artırmalarına hem de kulübede kontenjan olarak değil bir alternatif olarak kullanmalarına ön ayak olabilirsiniz.