14 Mart’ta sağlıkta durum

Sağlıklı olabilmek, kalabilmek, hastalandığında hizmete erişebilmek, hepsi daha da zorlaştı. Yenidoğan skandalı geldi, Türkiye’de sağlığın ortasına oturdu. Bir 14 Mart daha bayram havasında değil sıkıntılarla geçiyor. TTB ve hekimler başka bir sağlık sisteminin mümkün olduğunu anlatabilmek için bugün bir kez daha g(ö)revde.
Yazacak, anlatacak çok şey var, yurttaşlarımız yaşayarak görüyor olan biteni. Her gün aile sağlığı merkezlerinde, hastanelerde, muayenede, tetkikte, ameliyatta, telefonda, internette randevu kuyruğunda, eczanelerde ilaç yokluğunda, katılım payında, özel hastane faturasında, gerçekler ortada. Yine de sağlığımızı doğrudan etkileyen birkaç veriyle düzeltilmesi gerekenlere katkıda bulunmak isterim.
∗∗∗
Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) ile yapılan 18 şehir hastanesi var. Bunlar açılış sırasına göre Yozgat, Mersin, Isparta, Adana, Kayseri, Eskişehir, Elazığ Fethi Sekin, Manisa, Bursa, Ankara Bilkent, İstanbul Başakşehir Çam ve Sakura, Konya, Tekirdağ Dr. İsmail Fehmi Cumalıoğlu, Ankara Etlik, Kocaeli, Gaziantep, İzmir, Kütahya şehir hastaneleri. Çok karıştırıldığı için açıklamam lazım, mücadelemiz ve oluşan kamu zararının fark edilmesi nedeniyle KÖİ yerine genel bütçeden yapımına karar verilen şehir hastaneleri de var. Bunların yedisi açıldı (Balıkesir Atatürk, Erzurum, Kahramanmaraş Necip Fazıl, İstanbul Okmeydanı Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu, İstanbul Kartal Dr. Lütfi Kırdar, İstanbul Göztepe Prof. Dr. Süleyman Yalçın, Antalya şehir hastaneleri). Genel bütçeden 11 şehir hastanesinin inşaatı devam ediyor, bunlar da Aydın, Samsun, Trabzon, Rize, Ordu, Denizli, Sakarya, Şanlıurfa, Diyarbakır Kayapınar, Mardin, İstanbul Sancaktepe şehir hastaneleri. Bunların durumu farklı.
KÖİ ile yapılan 18 hastaneye dönelim. Haklarında çok yazıldı, konuşuldu. Bunlar uğruna hastanelerimiz kapatıldı. Güncel bir bilgi vereyim. 2024 yılı Sağlık Bakanlığı Faaliyet Raporu’na göre bu 18 hastane için geçen yıl 90 milyar 481 milyon TL kira ve hizmet ödemesi yapılmış. Başlangıçta 2024 bütçesinden ayrılan para 83 milyar 693 milyon TL idi. “Ticari sır” denerek açıklanmadığı için hastane bazında ödemeleri bilmiyoruz, ne kadarı kira, onu da açıklamaz oldular. Görebildiğimiz, son üç yıldır ödemeler bütçeden ayrılan parayı aşıyor ve ek ödenekler çıkarılıyor. Çarpıcı olan şu, 2024 yılında Sağlık Bakanlığı hastane yapım, tefrişat ve onarımı için toplam 82 milyar 282 milyon TL harcamış, ağız diş sağlığı merkezleri, hastaneleri dahil. Bakın durum ciddi, Sağlık Bakanlığı’nın bu 18 şehir hastanesinin dışında 925 hastanesi, 41 ağız diş sağlığı hastanesi ve 138 ağız diş sağlığı merkezi var. Tüm bunların bakımı, tefrişatı, yenilerinin yapılması için harcanandan çok daha fazlası 18 tane şehir hastanesinin bir yıllık ödemesine gitmiş. Başka ifadeyle KÖİ şehir hastaneleri Sağlık Bakanlığı yatırım bütçesini esir almış durumda.
İyi ki mücadele etmiş, anlatmışız da en azından bir kısım hastanenin finansman modelini KÖİ’den genel bütçeye aldırmayı başarmışız. Halkın parasının doğru kullanılması adına değerli bir iş yapmışız. Bundan sonra mı? Bu 18 hastanede şirketlerin performans denetimlerinin iyi yapılması ve halktan saklanan sözleşmelere kamu yararına müdahalelerde bulunulması gerekiyor.
∗∗∗
Sağlık Bakanlığı Türkiye’deki asistan hekim sayısı ile ilgili en güncel veriyi 2025 yılı bütçe sunumunda verdi, Ekim 2024 itibarı ile 53 bin 747 asistan hekim olduğunu bildirdi. Yıllar içinde tıpta uzmanlık ve yan dal uzmanlık sınavıyla yerleşen hekimlere, ek yerleştirmeler dahil, bunların eğitim sürelerine baktığımızda tablo buna hiç uymuyor. Bu bilgilerin derlenmesindeki yoğun ve titiz emeğinden dolayı Muammer Canik’e teşekkürlerimi iletiyorum.
Hatırlanacaktır, Cumhurbaşkanı hekimlere “varsın gidiyorlarsa gitsinler. Bizler de üniversiteleri yeni bitiren doktorlarımızı istihdam ederiz” dedikten hemen sonra 2022 yılından itibaren asistan hekim kadroları iki katından fazla arttı, asistan odalarında yer kalmadı, cerrahi bölümler başta olmak üzere eğitimde ciddi aksamalar başladı. Branşların uzmanlık eğitim süreleri olan 3, 4, 5 yıla göre baktığımızda, bu dönemde yerleşen ve eğitim süresinde bulunan toplam ana dal asistan sayısı 68 bin 544. İki ve üç yıllık yan dal eğitimlerine göre de baktığımızda bu dönemde yerleşen yan dal asistan sayısı 3 bin 703. Toplam 72 bin 247 oluyor. Bu durumda Sağlık Bakanlığı’nın verdiği sayı ile aradaki, neredeyse 20 bin fark nasıl açıklanabilir? İstifa eden, yurt dışına giden, yerleşip başlamayan, dal değiştiren, vefat eden hekimlerden dolayı desek, bu rakamı karşılaması mümkün değil. Neresinden baksak yaklaşık 72 bin asistan hekim olabileceği görülüyor. Sağlık Bakanlığı’ndan buna açıklama getirmesini bekliyoruz.
Tıp fakültelerindeki durumu sık sık yazıyorum. Kısaca güncel olana bakalım. Halen 91 devlet 37 vakıf, toplam 128 tıp fakültesi var. Devlet tıp fakültelerinden 12’sinde ve vakıf tıp fakültelerinden 13’ünde hem Türkçe hem İngilizce program var. Toplam 145 programa öğrenci alınıyor. Sekiz tıp fakültesi imkanları olmadığı için öğrencilerini diğer fakültelere gönderiyor. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde 48 devlet 32 vakıf tıp fakültesi kuruldu. Bu dönemde kurulan 48 devlet tıp fakültesinin 45’inin kendi hastanesi yok, devlet hastaneleri ile ortak kullanımda eğitim veriyor. Vakıf tıp fakültelerinin 15’inin kendi hastanesi yok, özel hastanelerle ortak kullanımla çalışıyor, öğrenci almaya devam ediyor, yetmiyor asistan alıyor.
Türkiye’nin her yerinde, toplam 107 eğitim ve araştırma hastanesi (EAH) var. Bunların 64’ü Sağlık Bilimleri Üniversitesi, 33’ü diğer tıp fakülteleri ile ortak kullanımda. Dokuz EAH eğitim verme yetkisi olmadan bu ünvanı taşıyor. EAH olmak ciddi işti, şimdiki hale bakın!
Tıp eğitiminde durum vahim, akılla, bilimle açıklanacak gibi değil. Umuyorum 14 Mart bunların da tartışıldığı ve düzeltildiği bir dönemi açar, hekimlere, sağlık çalışanlarına, hastalara güzellikler getirir.