Google Play Store
App Store
15 yıl önceki yeni yazılımcı halime bugün ne söylerdim?

Midori KOÇAK

Üniversiteden mezun olduktan sonra ilk işime bir startup'ta başladım. Fütürist bir reklam ajansının sponsor olduğu zaman kumbarası projesi çok ama çok havalıydı, ben de yeni solcu yeni yazılımcıydım ve hayallerim vardı. Paylaşmanın önemine inanıyordum. Aile yönünden pek de şanslı olmadığımı bilenler bilir. 16 yaşında programlama öğrenmeyi kafama koymuştum. Okuldan eve gidip, sürekli yeni bir şeyler öğrensem diye uykusuz kalıyordum. Bir şekilde o toksik aile ortamından kendimi kurtarmam lazımdı. Sonra üniversitede de workshoplar düzenleyerek bilgimi paylaşmaya çalışıyordum. Umutluydum...

Bilgisayar Bilimleri ve Mühendisliği mezunu olmanın verdiği bir şey var. Sonuçta herkes yazılım öğrenebilir. Ama mühendislik mezunu olmak size 4 yıl boyunca matematik, fizik, analiz, problem çözme, iyi hocalardan bilimsel düşünme becerisi kapma, etrafınızdaki insanlarla birlikte çalışarak bir hedefe doğru ekip olarak çalışma gibi becerileri kazanmayı sağlıyor. Siz o 4 yıl boyunca önce temel bilimlerle başlayıp, yavaş yavaş konularda uzmanlaşarak alanınızın gerektirdiği bilgileri öğrenmekle kalmıyor, farklı dersleri alarak, alt alanlarda da beceri kazanıyorsunuz. Ama en büyük beceri, bilmediğini bilme ve o bilgiye nasıl ulaşacağını, çözümü olmayan bir probleme nasıl yaklaşacağını öğrenmek ve bilimsel makale yazabilerek bunu paylaşmak.

∗∗∗

Lafı fazla uzatmayayım, Cihangir'de bulunan bu fütüristik ajansta PHP Developer olarak işe girdiğimde çok mutluydum, görüşmeler yaptık, yaptığım projeleri ve yazdığım makaleleri gösterdim ve el sıkıştık. Sabahları ofise en önce ben gidiyordum, çayı demliyordum ve kulaklığımı takıp çalışmaya başlıyordum. Çünkü ilk defa, beni yıllarca fazlalık gibi hissettiren, her yaptığımın eleştirildiği, alttan alta varlığımdan utanıldığı ve bir ortaokul öğrencisi olduğum halde para kazanmamış oluşumun yüzüme vurulduğu, herhangi bir şeye itiraz edecek olduğum anda okul paramın, kıyafet paramın ödendiğinin hatırlatıldığı toksik aile ortamından kurtulmuştum. Çoğu genç için de böyledir. Hadi artık bir işe gir de bir boğaz eksilsin kıvamında sevgiyle büyütülen toksik aile çocuklarıyız biz.

Bu hafta işlemlerin halledilecek diye söylendi ve aradan 15 gün geçti. Olanı biteni pek anlamıyordum ama benden önce ekipte olan sonradan yazılım öğrenmiş tasarımcı arkadaşa telefonda SSK işlemleri ne zaman yapılacak diye sorduğumda “Bizde süreçler farklı, üç ay sonra sigorta girişi yapılıyor, deneme süremiz var, o zamana kadar elden alacaksın maaşını” dediğinde içimde bir huzursuzluk oluştu. Ama pek de sorun etmemeye çalıştım çünkü iş bulmuştum, maaşı da tam istediğim gibiydi. O zamanlar brüt nedir, net nedir, sigorta nedir anlamıyordum tabii.

Derken bir kaç hafta sonra, tasarımcıdan bozma yazılımcı arkadaşın bilgisayarların temel çalışma mantığını anlamadığı için beceremediği O(n^4) bir veri tabanı transferi işlemini tek döngüye indirip O(n) çözdüğüm için mutlu olmasını ve birlikte bunu kutlamamızı beklerken “Ben mühendis değilim abi” diye sinirlenip odayı terk etmesine şaşırdım sadece. Ya da ajansta pizza eşliğinde kullanıcı testi yaptığımız ve akşam 11'de çıktığımız günün ertesi günü yarım saat geç geldiğim için Ayşegül Hanımdan azar işitmemin sebebini de anlayamadım.

∗∗∗

Günlerden bir gün ofise geldim ve Ayşegül Hanım, hiç gülmeyen ukala ortağı ve tasarımcıdan bozma yazılımcı arkadaşın benden habersiz toplantı yaptıklarını gördüm, içeri girdim ve “Çıkar mısın, toplantı yapıyoruz” dendi. Bahar dizisindeki o sevimli abartılara benzer bir şekilde sanki üzerime kaynar suyu boşaltıyorlar gibi hissettim. Tasarımcıdan bozma yazılımcı arkadaş, “O bizim kodlardan anlamıyor, henüz hazır değil” gibi aslı astarı olmadan mobbing çalışması başlatmış. Ayşegül Hanım da “Senin koduna bundan sonra önce Ali bakacak” dedi (Adını hatırlamıyorum Ali olsun) “Neden?” diye sorduğumda “Kodlarımızın berbat edilmesini istemiyoruz çünkü” diye cevap verdi.

O zamana kadar kendimi solcu sandığım halde mobbing nedir, işçi, emekçi hakkı nedir, işyerinde kötü muamele ve psikolojik taciz nedir, çalışanın maaşını elden verip vergi kaçırmak nedir bilmediğim için şok geçirdim tabii. Güzel bir iş bulmuştum, ilk işimdi, ilk defa ailemden para almıyordum, umutlarım vardı ve pişman edilmiştim.

Aradan yıllar geçti, benim kodlama kitabım çıktı, Microsoft dahil uluslararası şirketlerde Senior Engineer olarak çalışma fırsatı buldum. İnsanların berbat hissettirildiği, baskıyla çalışılan, ödenen üç beş kuruşun, çalışanın etinden, kanından çıkarıldığı toksik takımlarda hiç şaşmayan gözlemim, bu ekiplerde mobbingin baskının default olarak yüklendiği…

∗∗∗

Yıllar boyunca yeni mezun, dersten başka bir şey bilmeden mezun olmuş Bilgisayar Mühendisliği mezununa en az üç asgari ücret verilmesi gerektiğini savundum. Sebebi şu, bu çocuk okuma yazma bilmenin gerekmediği, herhangi bir yetenek veya beceri, eğitim şartı istenmeyen maaştan daha fazlasını hak ediyor. Çünkü eğitimli yetişmiş mezun olmuş, sabahlara kadar çalışmış insan. Bunu ne zaman savunduysam, sağ zihniyetteki insanları bırak kendine güya solcu diyen insanlar tarafından dahi  “Yeni mezun ne biliyor ki? Hiçbir şey bilmiyor”, “Mezunların kalitesi çok kötü”, ya da “Üç asgari ücretin işverene maliyeti şu, kazandırması gereken para da şu” gibi argümanlarla linç edildim. Bu seneler boyunca, bir sürü doktoru, beyaz yakalıyı, yazılımcıyı mobbing, işyeri baskısı, psikolojik taciz yüzünden kaybettik.

Aradan geçen 5 yılda da 10 yılda da 15 yılda da görüşlerim değişmedi. Küçükken “Büyüyünce bu solcu fikirlerinden vazgeçersin”, “Solculuk para kazanana kadar” diyen insanlar asla haklı çıkmadılar ve savundukları piyasa hiçbir zaman bizim, yani emekçilerin iyiliğini düşünmedi. Yeni mezunlar tecrübeli olmadıkları için elendiler, tecrübesiz oldukları için sömürüye ve az maaşa layık görüldüler.

O kadar yılsonunda öğrendiğim dersler ise hep arttı:

• Hiçbir şirket dostunuz değildir.

• İnsan kaynakları birimi sizi değil şirketi korumak için orada. (Tam tersini söyleseler dahi)

• Üç asgari ücretten altını kabul etmeyeceksiniz çünkü yazılım ucuz bir şey değil.

• Asla sigortasız çalışmayacaksınız. Elden maaşı kabul etmeyeceksiniz.

• İşe saat 09.00’da gelip, saat 18.00 olduğunda sessizce çıkacak, evde ise yeni şeyler öğrenerek kendinize yatırım yapacaksınız.

• Bir yıl dolduğunda başka bir şirkete geçmeyi hedefleyeceksiniz çünkü bu piyasada ücret artışı yapmanın tek yolu bu.

• İşe girdiğiniz halde, sürekli iş görüşmeleri yapmaya devam edeceksiniz. Neyin ne zaman olacağı belli olmaz. Hem iş görüşmesi pratiğiniz olur.