20. yüzyılın umudu, 21. yüzyılın hayal kırıklığı
1917 Ekim Devrimi’nden sonra, Mart 1919’da bir “dünya komünist partisi” kurulmuştu. Bu Komünist Enternasyonal’di (Komintern). Başında Grigori Zinovyev adlı bir adam vardı. Komintern’i kuranlar “dünya devrimi” istiyorlardı. Artık dünyada, beyaz-siyah, Hıristiyan-Müslüman, Avrupalı-Asyalı değil, yalnızca sömürenler-sömürülenler vardı. Komintern’in mücadelesi, “emekçiler için cennet” içindi.
Dünya Komünist Partisi, sadece iki yıl içinde Meksika’dan Hindistan’a, İsveç’ten Güney Afrika’ya gezegenin dört köşesinden kırk sekiz partiyi çatısı altında topladı. Çok değil sadece çeyrek yüzyıl sonra Çin, sonra Küba, Vietnam, Portekiz, Macaristan partileri kendi ülkelerinde devrim yaptılar.
∗∗∗
Yusuf İbrahim Yazbek, dünyada olup bitenlerden heyecanlanan, bu heyecanı yazılara ve şiire döken bir Lübnanlıydı. Osmanlı hakimiyetinden Fransız hakimiyetine geçen ülkesinin kaderine ağlıyor, inliyor, isyan ediyordu. Yusuf, Rusya ve Komintern’i gün gün takip ediyordu. Yazdığı makalelerinin altına bazen mesela, “Üçüncü Enternasyonal’in altıncı yılında kızıl viranemde yazılmıştır” notu düşüyordu.
19 Ekim 1924’te yazdığı makale, Fransızların Nobel Edebiyat Ödülü sahibi France’a adanmıştı. Rus devriminin ateşli bir hayranı olan Anatole France ölmüş, Yazbek makalesini, “özgürlük gitarı sustu, ezilenler gözyaşı içinde” diyerek bitirmişti.
4 gün sonra onu Beyrut’ta ziyaret eden Komintern görevlisi önce –o sırada henüz 17 yaşındaydı- Filistin Komünist Partisi’ni kurmuş, sonra Komintern onu Lübnan/Suriye’ye göndermişti. Kendisini Joseph Berger olarak tanıtan bu adamın asıl adı Isaac Jeliaznik’ti. Beyrut’ta 1924’te kurdukları komünist partisinin (Suriye/Lübnan Komünist Partisi) toplantısında Yazbek, “işçi Fuad” ve on kişi daha vardı.
Berger dışında katılımcıların –tesadüfen- hepsi Hıristiyandı. Sonra bu partiye bütün cemaatlerden insanlar üye oldular. “Doğu Hıristiyanları, Yahudiler, Şii, Dürzi ve Aleviler, komünistlerin din, etnisite ve ırka değil, enternasyonalizme ve sınıf aidiyetine yaptığı vurguyu, azınlık statülerini aşmalarını ve kendilerini -tarihte ilk defa- eşit yurttaşlar olarak hissetmelerini sağlayan bir güvence olarak görüyorlardı. ”İlgileri son derece reel sebeplerden kaynaklanıyordu.
∗∗∗
Parti o yıl, Yazbek’e bir parti marşı yazma görevi verdi. O yazdığı marşta, etnik, dini ve ırka dayalı ayrımları reddeden, işçici ve eşitlikçi dizeleri ustalıkla yerleştirdi:
“Yaşadık uzun süre, bizi mahveden zincirlerimizle
Çekiçlerimizle ve baltalarımızla, kıralım onu yoldaşlar!
Aramızda ne Hıristiyan, ne Yahudi, ne Müslüman, ne de Dürzi
Aramızda var olan sadece kardeşlik sözü, kardeşlik vaadi”
(Amin Maalouf, Labirent, s.78)
Yazbek’in yazdığı “Lübnan/Suriye Komünist Partisi” marşı bugün 101 yaşında. Ama marşta yazılanların tam aksine bir Lübnan ve Suriye var. İsrail’in bir yıl evvel başlayan yıkıcı saldırıları, bu iki ülkeyi mahvetti. Binlerce insanın ölümüne, yüzbinlerin göçü eşlik etti. IŞİD, HTŞ ve SMO gibi kafa kesen radikal cihatçı örgütler –ABD ve İsrail yardımıyla- Suriye’yi –ve Lübnan-Suriye Komünist partisi varisi Baas Partisi’ni- yıktılar. Yazbek’in hayalleri, geçen yüzyılın sonunda aslında sona ermişti (Ne mutlu ki Yazbek, o günleri görmedi). Son halka 8 Aralık 2024’tü.
21. yüzyılın son senesinde Suriye yıkıldı. Tüm etnik ve dini gruplar paramparça oldu. Lübnan ve Suriye’nin Hıristiyan’ı, Yahudisi, Dürzisi, Kürdü, Türkmen’i, Müslümanı, Şiisi, Alevisi artık birbirinin yüzüne bakmıyor. Dürzileri İsrail, Kürtleri Amerika-İsrail, Sünnileri HTŞ, SMO ve Türkiye koruyacak. Türkmen, Şii ve Alevileri hiç kimse.
Komintern’in ve Yusuf Yazbek’in hayali, “kardeşlik sözü, kardeşlik vaadi” şimdi dünya çapında yok. Bölünme, parçalanma, dağılma, birbirinin kanına doymama var. Bir ülkenin dört-beş parçaya ayrılması şimdiden planlanıyor.
1919’da Komintern ile dünyaya yayılan umut, 106 yıl sonra yerini büyük bir umutsuzluğa bıraktı. “Özgürlük gitarı” yine “sustu”, ezilenler yine “gözyaşı içinde.” Suriye ve dünya -belli ki-, “yaşayacak uzun bir süre, kollarını mahveden o eski zincirleriyle.”