30 yıl sonra Kars

Hafta sonunda ve dün Kars’taydım. BirGün belgesel gösterimi ve okur toplantısı için. Kars’a bundan önceki gelişim 30 yıl önceydi.
30 yıl önceden belleğimde kalan en net Kars fotoğrafı, Rus mimarisi örneği eski taş binalardı. Şimdi o eski fotoğraftan pekçok yapı silinmiş, yerine hemen her kentte gördüğümüz hoyratlığın örneği yeni binalar dikilmiş. Sanki kaçınılmazmış gibi!
∗∗∗
BirGün belgesel gösterimine ve okur toplantımıza ev sahipliği yapan Otel 1924 aslında kaçınılabilir olduğununun kanıtı.
1924 yılında Atatürk’ün kısa süre konakladığı binanın yerinde, Baltık mimari tarzında, cephesi düzgün kesme bazalt taşı ve Ani Antik Kenti’nde kullanilan tüf taşlarıyla Kars’ın tarihi dokusuna uygun olarak yeniden inşa edilmiş.
30 yıl önce geldiğimde yaz aylarından biriydi. Galiba Ağustos. Başka güzeldi Kars o zaman. Ama bu sefer Kars gibiydi gerçekten. Soğuk! Kars’a Erzurum’dan gelmiştim o yaz. Çok farklı iki soso-kültürel iklimden birinden diğerine sert geçiş yapmak gibiydi.
Daha hoşgörülü, daha çokkültürlü, daha farklılıklara açık bir kent Kars.
Şimdi de öyle olmalı ki, aşıkların atışmasını, halk dansları topluluğunun gösterilerini, yerel müzisyenin şarkılarını dinlediğimiz "Tek rakibimiz anneniz" diyen restoranda uzun bir masayı Erzurum’dan gelen kadın grubu doldurmuştu. Gönüllerince eğlenmek için Kars’a gelen Erzurumlu kadınlar...
Kars’ın turizm potansiyeli dikkatimi çeken bir başka yönü oldu. Ankara’dan aynı saatte kalkan iki uçak da tümüyle doluydu. Kimileri kayak için, kimileri artık kış ve kar görmedikleri şehirlerinde biraz çocukluklarından anımsadıkları beyazlarara bürünmüş bir kenti deneyimlemek için gelen insanlar...
∗∗∗
Ve öğrenciler... Üniversiteliler... 20 bin öğrencisi ile kent nüfusunun dörtte birini oluşturan üniversitelilerin dokunuşu da hissediliyor Kars’ta. Belli ki çoğu onlar için açılmış kafeler ve 1+1 dairelerle dikilmiş apartmanlarla, biz buradayız diyor üniversiteliler.
Barınma her yerde olduğu gibi burada da öğrencilerin en önemli sorunlarından. Sorunu fırsata çeviren de İslami cemaatler. 8-10 yoksul öğrencinin birlikte kaldıkları konutları onlara bir tür yurt gibi ucuza sunarken, hem ilişki ağlarını genişletiyor hem de 8-10 öğrencinin her birinin ödediği küçük kiraların toplamıyla oraya ödediklerinden daha fazla para kazanıyorlar. Sonrası hepimizin malumu!
30 yıl önce gördüğüm Kars’la bugünkü Kars’ın bir farkı da o zaman hiç karşılaşmadığım çarşaflı kadınların varlığı! Başka bazı kentlerdeki kadar olmasa da.
∗∗∗
Öyle görünüyor ki, muhalefetin/solun başat sorunları saptayıp onlara çözümler üreten bir siyaset tarzını geliştirmeden büyüme, toplumsallaşma şansı yok.
Kars soğuğunda, Karslı arkadaşların yarattığı sıcak dost ortamlarında, Alper Taş’la birlikte, BirGün’ün abone sayısını nasıl artırabileceğimizi ve memleketin bu halinin ne olacağını uzun uzun tartışma fırsatı bulduk.
Bu arada, 30 yıl sonra gelmiş bir turist olarak, kısa zamanda, Kars’ı olabildiğince gezme fırsatı da...
İşte bu "fırsatlar" ve 3 günlük "keyifli koşturmaca" nedeniyle bugünkü yazı bir turistin kısa Kars izlenimi gibi oldu.
Keşke memleketin halleri izin verse de, böyle daha çok yazılar yazabilsek. Kentlerimizin güzelliğini; karını, kışını, yazını anlattığımız.
İlla da dostları, insan sıcaklığını!