Depremin enkazı daha ortada dururken, depremzedelerin çadır ihtiyaçları hâlâ karşılanmamışken, “Bir yıl içinde” TOKİ seferberliği nedendir? Depremden etkilenen on şehrin ülke ekonomisine katkısının 2022 için yüzde 9’dan az olmadığı tahmin edilmektedir.

40 Katır-40 Satır: TOKİ mi? Deprem mi?
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan insanlar daha enkaz altındakilere ulaşamadan yıkılan yerlere yeni TOKİ yapılacağını söyledi.

Cihan Uzunçarşılı Baysal

“Yeni şehir yapmak kolay, insanı yerleştirmek zor. İşini, doğayı kaybediyor, alıştığın insanları yitiriyorsun. En güzeli doğduğun büyüdüğün yerde ölümdür. Ruhum iyi değil, çocuğumunki de!” Muhtemelen öyle sanmış olmalısınız ancak bu alıntı deprem bölgesinden değil. Öte yandan, yine deprem bölgesinden seslendirilmişçesine devam edecek: “Doğum yerinde, Ayazma yazıyor ama öyle bir yer artık yok.” Alıntı, kentsel dönüşüm projesiyle yerlerinden edilip Bezirganbahçe TOKİ Konutlarına yeniden iskân edilen Küçükçekmece Ayazma Mevkii (bugün Başakşehir’e bağlı) sakinlerinden birine ait . Yaşam alanlarında, çocuklarının doğum yerlerinde ise şimdi Ağaoğlu’nun lüks konut projesi My World Europe yükselmektedir.

2010 tarihli ‘Ayazma Benim Dünyam’ videosu, depremle yerle bir olmuş gibi görünen Ayazma’da, enkaz yığınları arasında dolaşan Barış Turan’ın sözleriyle açılır: “Burası İkitelli Ayazma’ydı. Burada 1.400 konutluk mahallemiz vardı. Yüzde ellisi yeşil alandı; ayrıca içinde bir top sahamız bile vardı. Hep düşünürdüm evlerimiz yıkılır mı diye. Yıktılar oldu! Çünkü bu ülkede bazıları sanki küçük mütevazı bir evde bile yaşamayı hak etmiyor” (http://vimeo.com/17744342). Hak sahibi yapılmadıkları için yaklaşık 100 nüfus, 18 kiracı ailenin sokaklara atılmasını, evsiz, işsiz bırakılmalarını anlatarak devam eder Barış. Depremzedeler misali çadır yaşamlara geçmişlerdir ama yerel yönetim o çadırları da başlarına yıkacaktır. Videonun tanıtım yazısında belirtildiği üzere “Yıktıkları evlerimizin üzerinden lüks konut, tarumar ettikleri hayatlarımız üzerinden hayat satıyorlar. Bu bir TOKİ-Belediye ve sermaye sahibi uygulamasıdır. Ağaoğlu inşaatın reklamlarda gösterdiği proje alanı, evlerimizi yıkarak, zorla bizleri gönderdikleri alandır.” Kentsel dönüşüm, mahalleliler açısından depremle eşdeğerdir ama kiracılar açısından misliyle afettir çünkü ucu evsizliğe varmaktadır.

6 Şubat depremlerinin vurduğu bölgeden gelen sevindirici haber, 10 ilde yer alan TOKİ projelerinin sakinlerinin sağlam konutları sayesinde depremin yıkıcı etkilerinden kurtulmalarıydı. Hepimize “oh” dedirten bu muştulu haber, AKP iktidarı ve yandaşlarınca, kentsel dönüşüm projelerinin bu zamana dek yarattıkları mağduriyetler ve başta konut hakkı olmak üzere insan hakları ihlallerinin unutturulması için bir fırsat olarak görüldü. Naomi Klein, Şok Doktrini-Felaket Kapitalizminin Yükselişi adlı kitabında, sermayenin olağan koşullar altında yapamayacağı atılımları felaketler ertesinde veya felaket beklentilerinin öne çıktığı olağanüstü hal zamanlarında gerçekleştirebilmesine dikkat çeker. Paralize olan toplum, şok tedavisinin acı reçetesini içmeye hazırdır. Türkiye kentlerine, depremden sağlam çıkmaları hasebiyle TOKİ reçetesinin dayatılması da bir şok tedavisidir ki “başka” bir konut seçeneği, adil ve yaşamaya elverişli konut seçeneği arayışlarının önünü kapatmaktadır. Kimileri, yaşamları kurtulan nüfuslar için sevinirken, kimileri felaketten TOKİ çıkartmaya durmuştur.
2011 Van depremini fırsata çevirerek 2012 senesinde 6306 sayılı Afet Yasası’nı, uzun zamandır Meclis’e getirmek istediği ama tepkilerden korkarak geri çektiği kentsel dönüşüm yasasını deprem bahanesiyle kendine iyice yontup, iyice merkezileştirip Meclis’ten geçiren iktidar, şimdi de tek seçenek olarak TOKİ’leşmeye işaret ederek 6 Şubat depremlerini de fırsata çevirme derdindedir. Riskli konut alanlarını iyileştirmesi, depreme dayanıklı kentler yaratması gereken Yasa, tam aksine, zemini sağlam ama rantı yükselen mahalleleri yıkıp yerlerini lüks projelere açarak AKP’nin İnşaat Ya Resulullah ekonomisini sürdürmüş, kentsel dönüşüm mahallelerine deprem gibi inmiş, dönüşüm alanları sakinlerini depremzedeler misali yuvalarından, komşularından, yaşam alanlarından kopartıp TOKİ konutlarında sil baştan yaşamlaramecbur bırakmıştır. Nitekim, “Deprem yasasının kendisi deprem” sözü dönüşüm alanlarının ortak sesi olmuştur.

Ama ne gam, depreme karşı emniyet testini geçen TOKİ’ler sayesinde, kentsel dönüşüm ve TOKİ’lere yeniden iskân projeleri birdenbire yükselen değere dönüşüvermişlerdir! Bununla da kalmayarak konut hakkı savunucuları, kentsel dönüşüm mahallelerinin direnen sakinleri, dönüşüme karşı çıkmış olanlar, yandaş basın, troller ve ekran yalakaları tarafından topa tutulmakta, hatta ölümlere davetiye çıkartmakla bile suçlanmaktalar. Felaketin yarattığı panik iklimi bu zamana dek çok eleştirilen TOKİ’lerin tek konut seçeneği olarak önümüze sürülmesine vesile oldu. %70’i deprem bölgesi ülkeyi, betonlaya dozerleye, yaşam alanlarını hallaç pamuğu gibi atmaya, mahallelileri de depremsiz depremzedelere dönüştürmeyeduran iktidar, her zaman yaptığı üzere, yanlış politikalarını sorgulamak yerine siyasal ve toplumsal muhalefeti suçlamaya durdu. Depremin faturası, adaletsiz vicdansız rantsal dönüşüm projelerine karşı mücadele edenlere, yaşam alanlarını savunan mahallelilere kesilmeye çalışıldı.

Hal böyleyken ve depremin enkazı daha ortada dururken, depremzedelerin çadır ihtiyaçları 20 gündür hâlâ karşılanmamışken, “Bir yıl içinde” TOKİ seferberliği nedendir? Depremden etkilenen on şehrin ülke ekonomisine katkısının 2022 için %9’dan az olmadığı tahmin edilmektedir. Bu on ilin ekonomilerinin küçülmesi genel büyümeye de etki ederek aşağı çekecektir. Deprem bölgesinin, Türkiye’nin toplam ihracatına %8,5, ülke tarımına %15, toplam vergi gelirlerine %7,5 katkısı olduğu göz önüne alındığında bütçe açıklarının daha da tırmanarak ekonomideki kırılganlığı artırması beklenmektedir . Öyleyse, ivedilikle gelsin iktidarın elindeki en kullanışlı araç olan inşaat ekonomisi ve dolayısıyla yandaş sermayeye yeni birikim alanları seferberliği. Naomi Klein ile devam edersek, “Depremle dümdüz edilen kentsel mekân artık sermayenin yeniden yaratacağı ve birikimini sağlayacağı bir ‘tabula rasa’, imzasını atacağı tertemiz bir tuvaldir.” Son cumhurbaşkanı kararnamesiyle deprem bölgesindeki meralar ve ormanlık alanların yapılaşmaya açılması da felaket kapitalizminin nerelere uzanabileceğini, iklim krizi çağında en ihtiyacımız olan müştereklere dahi el atabileceğini göstermektedir . Afetin rantını kimselere bırakmak istemeyen iktidar, kapalı kapılar ardında TOKİ projelerini hangi yandaşa dağıtacağının hesabını yaparken, vaktinde müdahale edip kurtaramadığı yaşamların altında kaldığı enkazın moloz ekonomisini de hiç vakit kaybetmeden yandaş sermayeye teslim etmiştir. Kamudan çok sayıda ihale alan Sarıdağlar İnşaat Kahramanmaraş’taki enkaz kaldırma işinin yüklenicisi seçilmiştir. Şirketin Erzurum Palandöken’e inşa ettiği kayak pistinin 2014 yılında çöktüğünü de buraya not düşelim !

Elindeki A-4 kâğıda, “şuraya şunlar buraya bunlar inşa edilecek” diyerek çiziktiren ve sadece iki boyutlu bir çerçeveye çok boyutlu yaşamları, yüzyıllarca katbekat örülmüş yaşam alanlarını sığdırmaya duran AKP milletvekili, felaket kapitalizminin has karikatürü olup iktidarın yeniden ihyaya bakışını, kentleri bina yığınlarından farklı algılayamayan indirgemeci görüşünü de açık etmektedir. Bölgenin tarihini, kültürünü, mekânda geçmişten bugüne örülen yaşamları, bölge insanının arzu ve taleplerini yok sayan tepeden inme TOKİ projeleri, artlarındaki tüm mağduriyetleri ve hak ihlallerini depremle temize çekerek sırf güvenli olduklarından yükselen değer olmuşlardır.

Depremle TOKİ arasına, 40 katır-40 satır arasına sıkıştırılmamak için “başka” bir konut ve kentin tartışmaya açılmasının zamanı gelmiş, geçmektedir.