8'e karşı 4
İstanbul'a yirmili yaşlarımın ortasında gelip yerleştim. Üstelik Ankara'dan geldim. Çocukluğum, ilk gençliğim orada geçti. 'Üstelik' diyorum, bilirsiniz... İstanbul'un temsil ettiği her şeyin biraz zıddıdır Ankara.
Peki, yirmi küsur yıldır yaşamakta olduğum bu şehrin hakkını verebildim mi? Maalesef 'evet' diyemiyorum. Yani kadim şehrin tarihi, kültürü, güzellikleri ile haşır neşir bir hayat tarzı edinemedim. Hatta 'edinmeyi beceremedim' desem daha doğru olur. Hâlâ görmediğim müzesi, camisi, kilisesi, kıyısında oturup çay içmediğim semtleri var.
Kuşkusuz, böyle bir hayat tarzının, insanın yaptığı iş, kazandığı para, zaman zaman üstlenmek durumunda kaldığı muhtelif sosyal sorumluluklar ve görevler ile ilgisi var ama, bütünüyle bunlarla açıklamak da haksızlık olur. Başta dediğim gibi, Ankara gibi sonradan zuhur etmiş, yani tarihi ve gönül okşayıcı bir yaşam kültürü olmayan bir şehirde büyümüş olmanın, kimi merak ve ilgi alanlarını körelttiğini sanıyorum.
Hâl böyle olunca, bugüne kadar İstanbul'un şehir kültürünü ilgilendiren konularda, ne bileyim, bir yerler yıkılıp yerine bulvar açıldığında ya da şehrin olmadık bir yerine dev alışveriş merkezleri dikildiğinde yeterince tepki göstermedim. Belki içten içe sinirlendim, lakin herhangi bir yurttaş inisyatifi içinde de yer almadım.
Ama bu kez paniğe kapıldığımı söylemeliyim.
•••
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, şehir hatlarında kullanılacak vapurların seçimini İstabul-lulara bıraktı. Önerdiği 8 modele oy verilecek ve bu anketin sonunda İstanbul'un deniz ulaşımının yükünü çeken vapurların dizaynı belirlenecek.
Belediye, konu ile ilgili broşürler hazırladı. Önerilen modellerin teknik özellikleri aynı olmakla birlikte suüstü tasarımları farklı. Her birinin bilgisayar ortamında hazırlanmış çizimleri broşürde var.
Broşürü elime aldığımda, ilk dört modelin halihazırda hizmet veren vapurların bir benzeri olduğunu görünce rahatladım. İlk ikisi, yüzyıl başında kullanılan tarzda tasarlanmış (bilebildiğim kadarıyla şimdiki Fenerbahçe, Paşabah-çe isimli vapurlara benziyor, hani ahalinin 'boğaz vapuru' dediği tür), üç ve dört no'lular ise artık şehrin vazgeçilmez sembolü olmuş en yaygın modellere yakın. Beş ve altı ise, deyim yerindeyse bir tür 'mutant'. Klasik modellerin azıcık modernize edilmesi niyetiyle 'piçleştiril-mesi', diyebiliriz.
Gelelim yedi ve sekize... Onları ilk gördüğümde, "bu ne ya!" dedim, "belediye bol alternatif sunmak için 'iki tane de uyduruk bir şeyler hazırlayın' demiş herhalde" diye düşündüm. Tasarımlara bakınca 'modern' görüntüsü altında, yolcunun denizle ilişkisini sıfırlayan bir acayip makina ile karşılaşıyorsunuz.
Ama içime bir kurt düştü. Hatırlarsınız, geçen sene "şehir hatları vapurları miyadını doldurdu, İstanbulumuz'a yeni, modern ve hızlı gemiler kazandıracağız" deyip Norveç'ten 'konserve kutuları' almaya kalkışmışlardı da ahalinin tepkisini çekmişlerdi. Behiç Ak'ın çabalarıyla 'Vapurlarımızı Vermiyoruz' sloganı etrafında yurttaş inisyatifi oluşmuş, on binlerce imza toplanmıştı. 0 zamandan beri de ses seda çıkmıyordu.
Kuşkulanmamın! nedeni buydu. "Acaba" dedim, "anket kolpasıyla bu cezaevi nakil aracı görüntüsündeki vapurları mı yutturacaklar?" Sonra da kendime kızdım, "illa bir kulp takacaksın" diye...
•••
Oylama için İDO'nun internet sitesine girdim. 0 da ne? Sekiz no'lu vapur açık ara önde! Önce gözlenme inanamadım. Biraz sakinleşin-ce düşündüm, "nasıl olur" diye...
İlk aklıma gelen, az önce sözünü ettiğim paranoyanın etkisiyle, anket falan hikâye, bildiklerini okuyorlar, oldu. Ya da 'bindirilmiş kıtaları' harekete geçirdiler, zaten karar verdikleri modele oy pompalıyorlar.
Daha korkuncu diğer ihtimaldi. İstanbul halkı gerçekten sekiz no'lu modeli beğenmiş ve ona oy veriyordu. Adı 'modern dizayn'dı. Belli ki, halkın gönlünü çelen büyülü sözcük buydu. "Olacaksa modern olsun" demişlerdi. Basında da destek bulmuştu, 'modern dizayn'. Her konuda 'tersten çakmakla' meşhur Hıncal Uluç "Benim seçimim 8 numara" diye ilan etti. Bir cephede daha mı kaybediyorduk?
Neyse ki, son bir kaç gün içinde 4 no'lu model öne geçti. Bu yazıyı yazarken İDO'nun sitesinde son duruma bakmak istedim. Bütün uğraşlarıma rağmen, ısrarla "Yoğunluk nedeni ile Sunucu Meşgul Durumda. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz!" uyarısı çıkıyor. Anlayacağınız oylama, şu aralar 'gizlilik içinde' yürüyor. Bakalım sonuç ne olacak.
Bu arada şunu da söylemeden edemeyeceğim. Bu satırların yazarı, haftanın beş günü yaklaşık iki saatini o vapurlarda geçiriyor. Hani diyorum ki, sizler de şu işin ucundan tutsanız ve 8 no'lu ucubeye mahkûm olmasak