90 dakikalık kahır

Bir köşede Galatasaray, diğer tarafta Fenerbahçe. Malum gazozuna bile oynasalar, ülkede kıyamet kopuyor; Türkiye’nin bütün dertleri unutuluyor, gündem değişiyor. Dostluğun unutulduğu, tansiyonun zirve yaptığı şu günlerde sahada neler yaşanacağı merak ediliyor. Öyle bir havada ilk düdük çalıyor ki sanki kazanan cennete gidecek, kaybeden cehenneme. Oysa bu, basit bir oyun; Habil ile Kâbil buluşmuyor, biri ilk kanı dökmüyor. Bugün birisi kazanacak, yarın diğeri. İnsanlık var oldukça!
1970’ten sonra ilk kez yabancı hakem maçı yönetecek. Gözler geçen sezon Şampiyonlar Ligi finalinde düdük çalan Slavko Vinçiç’e çevrilmiş durumda. Daha gelmeden tartışılmaya başlanan Vinçiç, belki ülkesinde bu kadar konuşulmadı. Elbette maçtan sonra da ziyadesiyle anılacak; birilerine yaranamayacak.
Avrupa Ligi’ne tatsız bir şekilde veda eden Galatasaray’da Okan Buruk’un ilk 11 tercihi merak konusuydu. Düşen oyunla birlikte tartışılmaya başlanan başarılı hoca, dörtlü savunmayla başlıyor. Sola Eren’i, sağa Frankowski’yi yerleştiren son iki sezonun şampiyon çalıştırıcısı, orta sahada Rize’de karşılaşmayı döndüren Lemina-Torreira-Sara üçlüsünü tercih etmiş. Mertens’in uzun süredir hali düşünüldükçe, merkezi almak adına bu hamle doğru gibi gözüküyor. Tabii sadece yarım saat bir arada sahne almış bu trionun derbide göstereceği performans merakla bekleniyor. Son haftaların formda ismi Sallai değil de özellikle son bir yıldır sürekli görev yapmanın etkisiyle pili bitmiş gözüken Barış Alper’in yapacakları tabela için kritik olacağa benziyor. Şüphesiz ev sahibinin en büyük umudu Osimhen. Bakalım lider, takipçisini devirip virajı dönebilecek mi…
Anderlecht’i geçerek adını son 16’ya yazdıran Fenerbahçe’de yüzler gülüyor. Üçlü savunmaya döndükten sonra yoluna tam gaz ilerleyen Kanarya’da Jose Mourinho, sakatlıktan dönen Çağlar’ı defansın göbeğine yerleştirmiş. Orada bir süredir iyi bir görüntü veren Amrabat yedek başlıyor. Ayağının tozuyla camiaya güven veren Skriniar’ın özellikle duran toplardaki etkisi aşikâr. Genç Yusuf’un derbi atmosferinde sırıtıp sırıtmayacağı papatya falı baktıradursun, Portekizli hoca kanatları beklendiği gibi Kostiç’le Oğuz’a teslim etmiş. Özellikle Sırp yıldızın ortaları, sarı-lacivertliler için çok önemli oluyor. Orta sahada Fred’le Syzmanski’nin yapacakları, maç için hayati gözüküyor. “Özel bir adam”ın kulübede birçok silahının olması, başlayan değil bitiren 11’i ayrıca düşündürtüyor. Tadiç’in pasları, dokunduğunu altına çeviren Dzeko’nun formu, En-Nesyri’nin kendini bulması, şüphesiz milyonlara güven veriyor. Bakalım Fenerbahçe kazanıp şampiyonluk yarışında momentumu eline alacak mı…
İlk dakikalarda önde basan Kanarya, 14’te Oğuz Aydın’la ağları bulsa da Vinçiç daha önce faul düdüğünü çalmıştı. Presle kaptığı toplarla sonuca gitmek isteyen Fenerbahçe, ilk bölümde daha çok istediklerini yapıyordu. Galatasaray ise organize olmakta zorlanıyordu.
Savunmanın merkezine Skriniar’ın geçmesiyle, Slovak stoper Osimhen’e daha yakın oynuyordu. Sağdaki Çağlar ise Barış Alper’i karşılıyordu. Lemina, birçok akını büyümeden engelliyordu. Kanarya’da da Yusuf genç yaşına rağmen olgunluğuyla dikkat çekiyordu. Orta sahada sıkışan derbide ilk 45 dakikada gol sesi çıkmıyordu.
İkinci devrenin ilk kısmında Barış Alper saman alevi misali etkiliydi. Yanan meşalelerle beraber tansiyon artıyordu. 57’de gelişen kontrada Dzeko’ya hayır diyen Lemina’ydı. Sonradan ofsayt bayrağı kalkmıştı.
İlk hamleleri Mourinhoyapıyordu. 60’ta sarı kartlı Çağlar’ın yerine Djiku, Szymanski’nin yerine Amrabat giriyordu. Hemen akabinde Abdülkerim’in ceza sahasında kaptırdığı topu Fred kötü kullanmıştı. 64’te Oğuz’un soluyla kestiği topu Muslera son anda çeliyordu. Değişikliklerden sonra rakip sahaya yerleşen Kanarya, 66’da gole yaklaşıyordu. Yine Kostiç’in ortasında Djiku’nun kafasını Muslera iyi çıkarmıştı.
Önce Yunus, ardından Mertens’i alan Buruk, ofansif gücünü artırmıştı. Sakatlanan Eren’in yerine Sallai sol beke geçmişti. Son bölümde Oğuz ve Dzeko’yu çıkaran Mourinho, Talisca ve Mert’i oyuna almıştı.
Son dakikada Osimhen’in çıkmasıyla ev sahibi taraftarların yüzü biraz düşüyordu. Uzatmalarda Fenerbahçe bastırıyor, Galatasaray direniyordu. Vinçiç’in son düdüğüyle dev kapışma golsüz bitiyordu.
Sessiz derbi için “dağ fare doğurdu” desek yeri. Kaç defa biz bu filmi izledik. Asırlık çınarların çimlerdeki raksı, yine keçiboynuzu gibiydi. Bu sefer maçı bir yabancı hakem yönettiği için itirazlar daha azdı; düşenler daha çabuk kalktı. Yeri gelmişken, Vinçiç’in çok konuşulacağı kesin. Ancak şimdi bir Türk olsaydı, tartışmaların sonu gelmeyecekti malum…
Lider Galatasaray, böylece takipçisiyle 6 puanlık farkı korudu. İkili averaj da düşünülünce, bu büyük avantaj. Gerçi bir süredir oynanan oyun, sarıyla kırmızıya gönül verenler için endişe verici olsa gerek. Lemina’nın orta sahadaki varlığı, sezonun devamı için anahtar olacağa benziyor. O olmasa, ibre ezeli rakibe dönecekti. Tabii Buruk’un bu takımı daha üretken hale getirmesi gerekiyor. Sadece Osimhen’e yan top atarak olmaz. Fakat sakatların düzelmesiyle birlikte tartışılan hocanın eli rahatlayacak. Orası kesin… Fenerbahçe’ye gelince… Kazanmaları gereken bir maçta bir puana razı oldular. Yer yer ev sahibinden daha iyilerdi. Genç Yusuf’un yükselişi, futbolseverleri heyecanlandırıyor. Harika bir sol stoper geliyor. Mourinho biraz daha risk alabilir miydi sorusu akıllarda çınlayadursun, Kanarya üç kulvarda yoluna devam ediyor. Belli ki bu yarış daha çok sürecek…