Google Play Store
App Store

Ne yazacağımı bilmeden yazmak için masaya panikle oturdum. Bu tür panik halini ders vermeye giderken de sıklıkla yaşarım. .

Yazının başlığını yazdıktan sonra, yazı kendi kendisini yazmaya başlar ümidiyle tuşlara basmaya başladım.  Başlıktan sonra birkaç satır daha yazarak başarılı büyük bir iş yapmışçasına kendi kendimi ödüllendirdim; yazmaya ara verdim, belki de kaçtım. Ama gerçekten de başlık iyiydi, Ankara Büyükşehir Belediyesini suçüstü yakalamıştım! Sadece ve sadece bu başlık bile kendi başına yeterliydi. Ama teamüller gereği konuyu detaylandırmak gerekebiliyor.

Aslında, yazacak o kadar çok konu var ki bunlar arasından yazılması gerekeni seçmede insan zorlanıyor. Yani yazacak çok şey var ama yazılması gerekeni bulmak zor. Bunlardan hemen aklıma geliverenler:

Hulusi Akar, “Eğitimin amacı Allah korkusu olmalıdır.” diyor. Öznesi bu olan hasta bir bakış açısını yazsan bir türlü yazmasan bir türlü.

• Okullara 500 metre bile yaklaştırılmaması gereken biri bu ülkenin Milli Eğitim Bakanı. Bu konuda da yazmak bir dert yazmamaksa bir başka dert.

• Gulbeddin Hikmetyar’ın dizlerin dibine sığınan, Mahmut Ustaosmanoğlu’nun önünde elpençe duran, Taliban’ın görüşlerinin görüşleri olduğunu söyleyen biri hakkında da yazmak “delinin biri bir kuyuya taş atmış, kırk akıllı onu çıkartmaya çalışıyor” tuzağına düşmek gibi de olabiliyor. Ve bunlar artık kabak tadı da vermeye başladı.

• Narin cinayetinde amcanın savcıya yaptığı savunmada yer alan “O mesajlar hayat kadınlarıyla yaptığım görüşmelerle ilgili olduğu için sildim” biçimindeki ifadelere karşın, savcının aklına; bahsedilen mesajların hayat kadınlarının telefonlarında olabileceği hususunun akla gelmemesi de uzun uzun irdelenip yazılabilir.

Can Atalay konusu neden gündem dışı kaldı?

• S-400 füzeleri hangi düşmanları korkuttu?

Bu liste elbette uzatılabilir. Ama bu konularda o kadar çok yazılıyor ki; içerik bir özellik olmaktan uzaklaşıyor. Bunlar, artık yazının değil, sokak mücadelesinin konuları olmalıdır.

Bu ülkede milyonlarca ortaöğretim öğrencisi “bir günde 500 soru çözme” yarış işkencesi ile inim inim inlemekte ve on milyonlarca aile bireyinin hayatı da bu yarış içinde vurgun yemişçesine felç olmaktadır.  Bu tür eğitim sonucunda da öğrenilen; bir şey olmayıp, ezberleştirilmiş bir kambur olmaktan öte değildir. Öğrenci ile ailelerinin her anlamda özverilerde bulunduğu bu süreç kendine özgü sömürü alanları da yaratmıştır. Evet, bu konu çok daha detaylı bir biçimde gündeme getirilmelidir.

ELLER VE BİSİKLET

Abdi İpekçi Parkı’ndaki Eller ile bisikletin bir ulaşım aracı olarak kullanılması arasında yakın bir ilişki vardır. Eller bisikletlerle özgürleşir!

Bir milletvekilinin, bir bakanın, bir belediye çalışanının, bir rektörün işine gücüne bisikletle gittiğini gördünüz mü? Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın işine bisikletle gittiğini görmediğinizden eminim. Bu ülkede bisikletin neden bir ulaşım aracı olarak kullanılmasına tuhaf gözle bakılır? Neden Ankara Büyük Şehir Belediyesi Çankaya’dan Keçiören’e, Mamak’tan Hacettepe Üniversitesi’ne bisiklet yolu yapılması konusunda girişimlerde bulunmaz?  Bu fırsatla okurların Kadir Cangızbay’ın BirGün Gazetesi’nde 12.04.2015 tarihli “Bisiklet ve Sosyalizm” başlıklı yazısının (https://www.birgun.net/makale/bisiklet-ve-sosyalizm-80990) okunmasını öneririm. Bisikletin bir ulaşım aracı olarak kullanılabileceği bisiklet yolları neden yok? Bu konuda da uzun uzun yazılmalıdır.

Evet, tekrarlayalım: Yazılacak çok çok şey bulunulabilir. Ama yazıya konu edilen problemlerin çoğunun çözümü artık sokakta olmalıdır.

ELLER

Neyse, sadede gelelim: Ankara’nın çok az parkı vardır. Bu parklardan biri Abdi İpekçi parkıdır. Bu parkın temel öznelerinden biri, 1979’da Metin Yurdanur tarafından yapılan ve Ankara halkıyla bütünleşmiş Eller’dir. Bu Eller o parka uğrayan herkesin zihninde yer almış ve farklı farklı çağrışımlar yapmıştır. Abdi İpekçi Parkı uzun süredir Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından tadilat altındaydı ve sanırım bu tadilat biteli iki yıl oldu. Tadilat sonrası ortaya çıkan görüntü korkunçtu: Eller turuncu renkli kelepçeyle kelepçelenmişti.

ELLER ÖZGÜRLEŞMELİDİR!