Komik ve oldukça eğlenceli geçen roman kendine has dili ve sahici atmosferiyle Türkiye gündemini yakalayarak, dönemin yarattığı insan tipine yakından bakıyor.

Açgözlülerin savaşı sürüyor

Hüseyin BUL

Alper Canıgüz, Alper Kamu karakterini araya başka eserler sığdırsa da bir türlü büyütmüyor. Büyütürse Alper Kamu olur mu, olabilir belki ama bu lezzette olur mu emin değilim. Okuyucuyu saran, Kamu’nun büyümüş de küçülmüş halleri olsa gerek. Kamu’nun ele avuca sığmamasının elle tutulur yanı oldukça çokbilmiş hallerinin altında yatanın boyunu aşan olgun kişiliği olsa gerek.

şan olgun kişiliği olsa gerek. Ne düşünüyorsak oyuz, ne yiyorsak oyuz gibi vecizeleri çokça duyarız günlük hayatımızda. Yazar da ülkenin gündeminden uzaklaşamamış olacak ki ne yaşıyorsak oyuz diyerek Kıyamet Park’a şekil vermiş. Ayyuka çıkan adam kayırmaca, yer kapmaca, köşeyi dönmece, krizi fırsata çevirmecilerin artık gizli saklı iş yapmak yerine bağıra bağıra, sindirerek iş yaptıkları ayyuka çıkınca elbette ki gündemden uzaklaşmak kolay olmuyor. Bu psikoloji, bu korku, bu hava her şeye siniyor; eşyaya, nesneye ve hatta nereden eseceği belli olmayan rüzgâra bile.

Her şey dönemin ruhuna uygun ilerlerken, dünyayı kasıp kavuran covid-19 pandemisinde, bir gün ikinci doz aşı yeterli gelirken diğer gün bir bakıyorsun ki üçüncü doz aşının kapsayıcılığı daralmış. Kıblemizi bilime çevirirken, rotamızı da kapitalizmin belirlediği kurallardan azade çizebiliyorsak, insana rağmen, insan için, insani olanı rehber edinmemiz bizi oluşturur, bizi belirler. Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un Veba Geceleri ne kadar pandemiden önce yazılmaya başlanmış olsa da bu dönemde piyasaya sürülmesi yazardan bağımsız bir durum gibi olabilir ve yayınevinin az önce değindiğimiz kapitalizmin acımasız kurallarının geçerli olduğu bu arenada bir koltuk kapma iştahından olabilir. Yazarın gündemden kopmaması ne ayıptır ne de yadırganacak bir durumdur ki ileriki bir dönemde bu günlerin analizi açısından rehber edinilecek argümanların başında da muhtemelen bu dönemde yaratılan eserlere bakılacaktır. Son 20 yıla baktığımızda her gün Siyasi İslam’ın bir hukuksuzluğu, fırsatçılığı, adaletsizliğiyle karşılaşıyorsak yazar biraz da bu dönemin tanığı değil de nedir? Kitabı da bundan bağımsız okumak mümkün değil.

5 yaşındaki muzip, zeki, haylaz, çıkıntı ve aşık Alper Kamu’nun da piyasaya yön veren rekabet kuralları gereği güçlü olan ayakta kalır misali bu kez rekabet edeceği güçlü bir rakibi var. Sadece zeki olanın kazanamayacağı bir cinayeti çözerken kazanmak için hızlı da olmak gerekiyor. Dönemin ruhuna uygun şekilde. Rakibi indigo Altan’la yarışırken beklemediği bir durum vardır; eleştiri iyileştirirken güçlendirebilir, önemli olan buna ne kadar açık olduğundur. Okuyucuya aba altında bu duyguyu pompalarken, ‘siz Alper Kamu’yu zıpır, garip sanıyorsunuz ama bakın ‘başka’ bir karakter ( Altan) burada ve sevimli, biricik evladınız, o veled, o aykırı Alper Kamu’nuz Altan’ın yanında nasıl da normal duruyor değil mi?’ demeye getiriyor. Bu yarış içindeki koşuşturmada kim daha temiz, dürüst, açık ve masum duruyorsa okuyucunun gönlünün oraya yöneleceğini biliyor yazar. Komik ve oldukça eğlenceli geçen roman kendine has dili ve sahici atmosferiyle Türkiye gündemini yakalayarak, dönemin yarattığı insan tipine yakından bakıyor.