“Adam endokrinci kiralamış”
“Sağlıkta Ortak Gelecek” başlıklı OHSAD Kurultayı’nda konuşan dernek başkanı Bahat “Adam endokrinci kiralamış, hizmet veriyor” dedi. Endokrinci olabilmek için 19 yılını vermiş ve özel hastane patronları tarafından kiralanan, alınıp satılan bir nesneye dönüşmüş.
Türkiye’de eskiden de özel hastaneler vardı. Bir kısmı Osmanlı’dan kalma azınlık hastaneleri, bir kısmı daha çok doktorların bir araya gelip kurdukları özel hastanelerdi. Özel sağlık kurumlarının daha yaygın biçimi ise mahalle arasındaki özel dispanserler, polikliniklerdi.
AKP iktidara geldiğinde önce “Bütün hastanelerin kapılarını sigortalılara açtık” diyerek Sosyal Güvenlik Kurumu, SGK’nin kasasını özel hastanelere açtı. Sonra eskiden bıçak parası denilen yasadışı ödeme biçimini ilave ücret adıyla yasallaştırdı.
∗∗∗
“Yasallaştırdı” demem lafın gelişi. Güya “Özel hastaneler SGK’nin belirlediği fiyatın iki katına kadar ilave ücret alabilir” diye sınırlama getirdi ama özel hastanelerin bu sınıra uymayacağı, SGK’nın da özel hastanelerde yıllık yetmiş milyona yaklaşan hasta başvurularını denetleyemeyeceği zaten baştan belliydi.
Nitekim de öyle oldu.
Geçenlerde yazmıştım. Misal; özel hastanelerin kardiyoloji muayenesi için en fazla 336 TL alabilmesi gerekiyor. Oysa benim aradığım özel hastaneler 2 bin TL’den başlayıp 5 bin 500 TL’ye kadar fiyat vermişlerdi.
O yazımda kabaca bir hesap da yapmıştım. İlave ücret soygununun yıllık miktarı yüzlerce milyar TL çıkmıştı.
Neticede özel sağlık sektörü AKP’yle birlikte şaha kalktı. Bir elini SGK’nın kasasına, bir elini hastaların cebine daldırıp büyüdükçe büyüdü. AKP’nin iktidara geldiği yıl 271 olan özel hastane sayısı 565’e, 12 bin 387 olan hasta yatağı sayısı da 43 bin 878’e çıktı.
∗∗∗
AKP döneminde özel sağlık sektörü sadece büyümekle kalmadı, aynı zamanda tekelleşti. Mahalle aralarındaki dispanserler, poliklinikler ortadan silindi, yerlerini beş yıldızlı hastaneler aldı. Eskisi gibi doktorların bir araya gelip hastane kurma işi de hayal oldu. Özel hastanecilik büyük sermaye gerektirir hale geldi.
Sermaye sınıfı her ne kadar işçilerin örgütlenmesini bastırmak için elinden geleni ardına koymasa da kendisi örgütlenmeden durmaz.
Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği, OHSAD işte böyle doğdu.
Adının “dernek” olmasına bakmayın; Mehmet Müezzinoğlu, Fahrettin Koca örneklerinde gördük, doğrudan Sağlık Bakanlarını belirleyecek güce sahipler.
∗∗∗
“Sağlıkta Ortak Gelecek” başlıklı 14. OHSAD Kurultayı geçtiğimiz hafta sonu Antalya’da, dört gecelik konaklama ücretinin 1.775 Avrocuk olduğu otelde yapılmış.
Sağlık Bakanı, Çalışma Bakanı, Sağlık Bakan Yardımcısı, SGK Başkanı, Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Başkan Vekili, Genel Sağlık Sigortası Müdürü, Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü, Bilgi Sistemleri Genel Müdürü, Uluslararası Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü, Mevzuat İşleri Daire Başkanı, sağlıkla ilgili ne kadar bürokrat varsa hastane patronlarının karşısında arzı endam eylemişler.
Önce birlikte Ortak Akıl Toplantısı yapmışlar. Sonra diğer oturumlara geçmişler.
Bu arada “Özel Sağlık Kuruluşlarında Pazarlama ve Marka Yönetimi”, “Sağlık Alanında PR Çalışmaları Nasıl Olmalı?”, “Sağlık Sektöründe Kamuoyu Yönetimi” gibi memleket sağlığı için fevkalade lüzumlu ve faideli konuları da ihmal etmemişler.
∗∗∗
Kurultayın açılış konuşmasını OHSAD Başkanı Reşat Bahat yapmış. Hani, şu salgın döneminde “Biz COVID hastalarına bakamayız. Devlet bizim hastanelerimize el koysun, salgından sonra geri versin” diye ağlayan arkadaş.
Her hatır sorana “İşler kesat” cevabı veren Mahmutpaşa esnafı gibi açılışta gene ağlamış. Ertesi günkü konuşmasında da ağlamaya devam etmiş.
“Ağlamış” derken benim yakıştırmam değil, kendi sözleri; “Derdimiz var, nasırımız var, acıyor, ağlıyoruz!”
Peki dertleri neymiş?
Zaten itibar erozyonu yaşıyorlarmış, skandal haberler morallerini çok bozuyormuş, SGK’nın fiyatları yükselmezse bu yılı çıkaramazlarmış. Sağlık Bakanı’nın kendilerinin avukatı olması gerekiyormuş.
Ne yapsalar ceza yiyorlarmış. Sağlık Bakanlığı ayrı ceza, SGK ayrı ceza yazıyormuş. Cezalardan bıkmışlarmış. Her denetlemede savunma mı istenirmiş? Bütün üyeleri dehşet içindeymiş.
Çok orijinal bir modelimiz varmış ama model çatır çatır sesler veriyormuş. “Artık bu pantolon yama tutmaz”mış!
∗∗∗
Bahat’ın konuşmasında en dikkatimi çeken özel hastanelerin nasıl çalıştığını anlatırken kurduğu “Adam endokrinci kiralamış, hizmet veriyor” cümlesi oldu.
Endokrinci dediği altı yıl tıp okumuş, üzerine dört yıl dahiliye ihtisası, üç yıl yan dal ihtisası, bu arada altı yıl da mecburi hizmet yapmış bir hekim.
Yani endokrinci olabilmek için hayatının toplam on dokuz yılını vermiş. Ve şimdi özel hastane patronları tarafından kiralanan, alınıp satılan bir nesneye dönüşmüş.
∗∗∗
Marx ve Engels Komünist Manifesto’da “Burjuvazi, şimdiye dek saygı duyulan ve saygılı bir korkuyla bakılan bütün mesleklerin halelerini söküp attı. Doktoru, avukatı, rahibi, şairi, bilim adamını kendi ücretli emekçisi haline getirdi.” demişti.
Bahat da aslında AKP’nin sağlık politikalarının doktorları getirdiği yeri tanımlamış.
Sebep olanlar gün yüzü görmesin.