Adamlığın vasat tarihi
Geçtiğimiz bir yılda toplam 193 bin “cinsel dokunulmazlığa karşı suç dosyası” açıldı. Günde 528,7 suç ediyor. Yılın her günü 528.7 vaka. Bu Cumhuriyet tarihinde bir ilk… Peki ne oldu da böyle oldu? Ya da daha doğru soruyu sormak gerekirse “Ne olmadı da böyle oldu?”.
Geçtiğimiz 22 yıldır “iktidarda” olan ve tüm sorunları gerek basın, gerek internet sansürüyle, gerekse de orantısız güç kullanarak çözebileceğini zanneden, her şeye karar veren ama nedense hiçbir şeyde sorumlu olmayan bir “iktidar”... Özellikle son yıllarda iyice ayyuka çıkan bir mafya toplumu durumu, mafya babalarına, kaçakçılara ve her tür talana el veren, neredeyse af üzerine af çıkararak istediği gibi suçluları gözeten bir “iktidar”... Gün gelir “Bir kereden bir şey olmaz” diyerek çocuk tacizlerine, sistemli cinsel istismarlara, cinayetlere göz yuman. Bunların araştırılmasını oy birliğiyle reddeden bir “iktidar”. Her şeye gücü olan ama gücünü sadece güçsüzün karşısında kullanan, bazen de kendi rantı için mala mülke, tarım arazilerine, zeytin ağaçlarına, ormanlara, derelere, ülkenin taşına toprağına çökmek için kullanan bir “iktidar”...
Öğrenciye, memura, maden işçisine, ezilene, kadına, çocuğa adeta arkasını çevirmiş, “Başlarına ne gelirse gelsin, o saatte orada işi neymiş?” diye soran, gören ama ilgilenmeyen, cezadan başka bir çözüm bilmeyen, vatandaşın saygısını döverek, ezerek, korkutarak, sevmediklerini hapse atarak, çok da gerekirse Anayasayı da tanımayarak kazanmaya çalışan bir “iktidar”... Beton ve paradan başka gözü bir şey görmeyen, kendisi için tek önemli şeyin parayla satın alınabilecek bir “itibar” olduğunu düşünen, konvoy ne kadar uzunsa, o kadar güçlü olduğunu düşünen bir “iktidar”…
Haliyle böyle muhteşem bir oluşum tarafından idare edilmeye çalışılan bir memlekette de tüm kurumlar, tüm ahlak normları, tüm insanı vasıflar giderek çürümeye, bozulmaya ve kokmaya başlıyor. Depremde bile vatandaşına zamanında yardımı çok gören, deprem çadırını bile zor günde parayla satmaya çalışan, deprem yardımlarını belediyesinin deposuna zulalayan bir kadrolaşma, bir büyük kötülük ve vicdansızlık ağı içinde çaresiz bir sinek gibi vızıldayabiliyoruz ancak. Vız…
∗∗∗
Hal böyle olunca böyle başa böyle tıraş diyerek, suç işlesem bile bir yıl yatarım çıkarımcılar, kendi adaletini kendisi arayıcılar, mafyaları çökerten daha güçlü mafyalar da giderek palazlandı, giderek güçlendi, güçlendikçe de her güç sahibi gibi güçten düşmek istemedi. “Harun gibi geldi, karun gibi zengin oldu” diyenlerin bile, iki gün önce etmedikleri lafı bırakmayanların bile güçten yana geçtiği, inanılmaz bir kara delik gibi tüm vicdansızlıkları kendine çeken bir oluşum haline geldi memleketin idarecileri. Dediğim gibi idare etmeye, günü kurtarmaya, odaklanmış, vizyonsuz ve kültürsüz bir bakışla yoğurulan onca yıl sonrasında da geldiğimiz nokta bu.
Ülkede zayıfsan yoksun. Güçlüysen de ancak senden daha güçlü gelene kadar var olabilirsin. Çünkü kanun kural yok, yaptığın kötülük de yanına kar kalıyor. Hiçbir şeyin güven altında değil. Adaletsizlik ve kalkınma için daha güzel bir iklim, daha elverişli, verimli bir toprak olabilir mi? Neyse ki tarım arazilerini de TOKİ’lerle taçlandırdık, toprak moprak da hak getire.
Hal böyleyken gücü yeten, gücü yettiğine istediği zorbalığı yapar oldu. Güç hiyerarşisinde “ADAMLIK”, kadınlıktan ve çocukluktan güçlü olduğundan da adam gibi adamlar, ellerindeki güçle kadınların, çocukların, hayvanların ve tabiatın sahibi sanmaya başladı kendini. Bir yandan da ne yapsan yanına kar kalıyordu. E öyle olunca ülkede sadece ADAMLAR, adam gibi yaşamayı bilir oldu. Adamlar dışında her şey ikinci planda, kimsenin umursamadığı bir gerçeklikte, öle öle, yite, tecavüze uğraya uğraya hayatta kalmaya çalıştı… O yüzden kadın cinayetleri politiktir, çocuk istismarları politiktir, hayvana şiddet politiktir, doğa talanları politiktir. İnsanı değil, gücü ve “adamlığını” her şeyin üstünde tutan bir zihniyetin de zaten yapabileceği yegane şey budur. Başka bir şey de bilmez, zaten eğitimsiz olduğundan da ilelebet bilemez. Devamında eğitimsizliğinde ısrar ederse cahil olur, cahille ise gördüğümüz ve öle öle yaşadığımız üzere sadece zamanda geriye gidilebilir.
∗∗∗
Bugün bir kadın ölür, yarın iki kadın, ertesi gün 10 bin, 20 bin, 30, 40 bin kişi. Hiç fark etmez… Çünkü cahil için hepsi aynı şeydir, sadece bir sayı. Sayı saymayı da bilemediği için sadece bir sayıdır.
İşte geldiğimiz noktada halimiz budur. Böyle bir iklimde, böyle zehirli bir atmosferde yetişen bireyler de ister istemez midyelerin ve balıkların ve ağacın, içinde büyüdüğü denizin ve toprağın pisliklerini ve zehiri içinde biriktirmesi gibi zehir dolar. Ruhlar günden güne kirlenir ve günümüze kadar gelinir. Toprakları siyanürlü, denizleri atık dolu bir ülkenin çocukları, gençleri nasıl yeşersin de sağlıklı büyüsün?
Bütün bunlar olurken muhalefet partisi genel başkanı ise bir ilde halı dokumakla meşguldür… Vatandaş dumandan boğulurken, yanan ateşe bir odun da atanlar, hiç kuşkusuz bu korkunç ortamı bizlere yaşatanlar kadar sorumludur. Allah hepimize sıralı sorumluluk versin.