Adı olmayanın öyküsü yok mu?

MEHMET UTKU ŞENTÜRK

Acının içinde umut olmasa eksik kalırdı. Yoksa nasıl bakardık yarına, geleceğe, hayata... Mutlaka saplanır kalırdık bir çukura, bataklığa, insana ve onulmaz yaralara... İşte umut yetişiverir en olmadık, sarılmadık acılarımıza, elimizden alıverir tüm tasa telaşlarımızı. En zor anlarda, savaşlarda, zorluklarda, hastalıklarda, yaşama karşı hep gizli bir umut vardır dillendirilmeyen.

Ahmet’in öyküsü, Piraye’nin öyküsü, Yılmaz’ın öyküsü, Zeynep’in Öyküsü, Boran’ın öyküsü, Önder’in öyküsü, aslında bizim öykümüz saklıdır yazar İnci Aral Şimşek’in “Hükümsüz Kimlikler” adlı kitabında...


Kahramanlar hükümsüzdürler; dilleri, duyguları, sözleri, acıları, umutları kendi içine yöneliktir, hep kendilerine dolarlar. Dinleyen, çare bulan, anlayan ne birey vardır karşılarında ne de bir kamu mekanizması. Hani Haldun Taner, “Yalıda Sabah” adlı kitabında ‘İnsan kendisiyle doludur’ der ya, işte tam olarak öyle... Kimsenin dışarıdan okuyamadığı içeride birikenleri yansıtır yazar. Öykünün kahramanı Piraye sabah aynaya baktığında hayatın içinde olma yani var olma arzusunun tüm birikenleri yansıyıverir yüzüne ve şöyle der “Ayanın yaşanmışlıkları bir yana, Piraye’nin yaşanmışlıkları bir yana.” Boran da bir şarkıya sığdırıverir içinde biriktirdiği yaşama dair umutları. Yaşadığı tüm zorluklara rağmen aynı umut, neşe, heyecan ve türküyle güne başlayacak bir tutkuya sahiptir. Yazar şaşırtır okuru, çünkü umudun kaynağını aratır istemsizce. İnsan Neyle Yaşar adlı kitabın kahramanları gibi... Hayata karsı saf, katıksız bir inançları vardır, bu yüzden yazar “Her gün yeni bir umutla uyanıyordu” gibi iddialı bir cümle kurmaktan çekinmez, çünkü gerçekten de kahramanlar öyledir. Önder’in de öyküsü öyledir, gençliğin saf bilinciyle bıkmadan bir tekrarı yaşar, felçli babasına bakmak ve bir evi geçindirmek zorundadır. Aynı şeyi tekrarlar durur: Babasına merhametle bakar ve sonra sokaklarda çöp toplamaya koyulur, sonra yine koşarak babasına döner. Talihsiz bir döngünün içindedir, okur üzülse bile kahramanda umutsuzluğun olmaması yüreklere su serper. Kahraman yorulmaksızın ayak uydurur günün gelişine ve «Her şey düzelecek» der. Kahramanlar tek kişilik yani kendileriyle sohbet halindedirler. Umutları da umutsuzlukları da kendine akar, yani içe içe...

Umut aslında bir direnişin, kendiliğinden bir mücadelenin ürünüdür. Hayata tutunma ipidir ancak kahramanlar bunu planlı bir şekilde değil gerçekten hissederek yaşarlar, kendiliğinden… Belki de bu kitabı güçlü ve farklı kılan da budur.

Günümüzde ilişkilerde bir yıpranmışlık söz konusu. Her gün hem medyadan hem de etrafımızdan görüyoruz. Kavgalar, cinayetler, ayrılıklar, şiddet… Yazar toplumda yaşanan bu yozlaşmış ilişki türlerine bir nokta koyar. Gerçekten olması gereken, tüm zorluklara rağmen birlik olabilen ilişkiler yaratır, sıcak, sevecen, merhametli, sevgiyle sarmalanmış… Çünkü yazar bir öğretmen yani eğitimcidir.

Yazarın “Hükümsüz Kimlikler” ve “Şen Yuva” adlı öykü kitaplarının yanı sıra “Ölümüne Aşk” ve “Kayıtsız Kimlikler” adlı iki romanı da bulunuyor. Yazarın “Bir Kedi ve Bir Adam” adlı öyküsü, Kaygusuz Abdal 12. Öykü ve Şiir Yarışması’nda Alanya Kale Ödülü’nü aldı.