Google Play Store
App Store
AfD'nin stratejisi Naziler’in yöntemine ne kadar da benziyor!

Ali ŞAHVERDİ / NÜRNBERG

Almanya'nın iki eyaletinde yapılan seçimlerde, Muhafazakârlar ve aşırı sağ kazandı.   
Tam yüz yıl önce (1924) Thüringen seçimlerinde faşist parti NSDAP'nin izlediği strateji, AfD'ninkine ne kadar da benziyor.

Sonuçlar böyle olunca kimin kiminle koalisyon yapacağı yorumları ve tartışmaları merak konusu. Thüringen'de beş yıl boyunca Sol Parti'li Bodo Ramelow başkanlığında Yeşiller ve SPD'den oluşan azınlık hükümeti vardı. CDU başbakan adayı Mario Voigt, seçim öncesi Sol Parti (Die Linke) ve AfD ile birlikte çalışmayacağını ilan etmiş ve azınlık hükümetinden kurtulup stabil çoğunluk hükümeti olmasını her defasında dile getirmişti.

Fakat seçimler bitti ve sonuç ortada. Çıkan sonuca göre çok fazla bir alternatif görünmüyor. Olabilecek koalisyon ya CDU'nun aralarına güvenlik duvarı ördüğü AfD ile çoğunluğu sağlayabilir  (bu Almanya çapında dengeleri sarsacak) ya da CDU/BSW/SPD'den oluşacak, bu da azınlık hükümetine benzeyecek gibi, ya da Sol Parti (Die Linke)'nin de katıldığı bir çoğunluğu sağlayabilir. Bu durumda CDU`nun 2017 yılında Sol Parti ile hükümet kurmayacakları kararından vaz geçmesi anlamına gelecek.

AfD'nin aldığı oy ve parlamentodaki milletvekili sayısı ile kurulacak hükümetin çıkartmak istediği yasaları engelleyebilecek 3/1 azınlık yetkisine sahip durumda.

Saksonya'da CDU/SPD/Yeşiller koalisyonu vardı ve seçim çalışmalarında Saksonya başbakanı Michael Kretschmer, yeni hükümette Yeşillerle çalışmayacaklarını söylemişti. Eğer bu sözünde durursa, kurulacak hükümet burada da CDU/SPD/BSW biçiminde şekillenebilir.

BRANDENBURG KAPISI DA KIRILACAK

Anketlere göre 22 Eylül'de yapılacak Brandenburg seçimlerinde ise şu anda Eyalet başbakanı Dietmar Woidke'nin partisi SPD yüzde 19, CDU yüzde 18, AfD yüzde 24, BSW yüzde 17 oy alacağı tahmin ediliyor.

AfD'nin özellikle doğu eyaletlerinde güçlenmesini engellemek için ana akım medya, Sahra Wagenknecht'ın kurduğu ittifak BSW'yi umut olarak desteklemişti. Fakat araştırmalara göre, BSW'nin AfD'den daha çok diğer partilerden oy aldığı görülüyor. Bu durum ortaya çıktığından beri BSW'ye karşı karalama çabaları başladı. BSW, "Ukrayna savaşı konusunda savaş yerine barışı, diplomasiyi ülke çapında savunmayan, ABD'nin Almanya'ya kurmak istediği atom başlıklı füzelerle karşı çıkmayan hiçbir parti ile koalisyon kurmayacağız" açıklaması önemli bir tartışmayı açtı.

Eski doğu Alman "insan hakları savunucuları" olarak kendilerini adlandıran 58 kişinin imzasıyla yayınlanan açıklamada, "BSW, Ukrayna konusunda Putin'i desteklediğini" belirterek hiçbir partinin bunlarla koalisyon yapmamasını istedi. "Demokrat" partilere birlik çağrısı yapmıştı. Fakat seçim sonuçları yapılan karşı propagandaların ise yaramadığını gösteriyor.

Almanya'da uzun süredir, insanların Ukrayna savaşı, Filistin/İsrail savaşı, NATO, silahlanma, korona önlemleri ve daha birçok önemli konuda özgürce tartışamadığı bir ortamda tarafların ve kutuplaşmanın gittikçe keskinleştiğini söylemek abartı olmaz. 1980'lerin başlarında yüz binlerce insanın barış için sokaklara döküldüğü NATO anlaşmaları çerçevesinde ABD'nin Almanya'ya yerleştirmek istediği füzeler engellenmişti. Anlaşmaya imza atan zamanın başbakanı Helmut Schmidt (SPD) kendi parti tabanını bile ikna edememişti. Şimdiki Başbakan Olaf Scholz, SPD gençlik kolu Juso'nun ikinci başkanı olarak halkı sokaklara çağıranlardandı. O dönem Schmidt'e karşı çıkan Scholz, şimdi partisinin bile haberi olmadan ABD füzelerinin 2026 yılında Almanya'ya yerleştirilmesi konusunda imzayı atmış, birkaç tepki dışında çıt yok. Savunma bakanımız savaşa hazır bir ordu için hazırlık yapıyor, çıt yok. "İsrail isterse asker gönderelim" deniyor, çıt yok. Çıt nasıl olsun, karşı çıkanların şeytanlaştırıldığı bir siyasi atmosfer var ülkede.

Bu konuların her biri tabii ki ayrı bir yazı konusu. Fakat bunlara değinmeden sadece seçimde olabilecekler üzerinde durmak eksik olur.

TARİH TEKERRÜR MÜ EDİYOR?

Haziran ortalarında AfD'nin önemli teorisyenlerinden sayılan Benedikt Kaiser, AfD için Thüringen seçimleri hakkında "X" de üç aşamalı bir plan yazmış. "Birincisi: 2024'te Ramelow'u emekliye ayıracağız. İkincisi: kendimiz yüzde 30 alacağız, CDU'yu SPD ve BSW ile koalisyon yapmaya zorlayacağız. Üçüncüsü: CDU'nun çelişkilerini açığa çıkartarak içini boşaltıp, bir diğer seçimlerde CDU'yu buharlaştırıp iktidara geleceğiz." Bu paylaşım ile uzun vadeli bir plan içinde olduklarını açıklamıştı. Tam bundan yüz yıl önce, 1924 yılında Thüringen'de seçimler vardı. Zamanın muhafazakârları, yönetimde bulunan Sosyalist ve Komünistleri alaşağı edip yönetimi ele geçirmek istiyorlardı. Fakat koalisyon yapabilecekleri kendilerince makul bir parti bulunmamaktaydı. Muhafazakârlar aşırı sağcı bir partinin desteğini alarak azınlık hükümeti kurar. O dönemde NSDAP yasak olduğu için seçimlere katılan Vereingte Volkische Liste (Birleşik Halkçı Liste) adı altında seçimlere katılmışlardı. Almanya İmparatorluğu'nda ilk defa faşistler iktidar ortağı olmuşlardı. Böylelikle Thüringen'de Yahudilerin bakan olmasına engel olurlar, muhafazakârların küçük ortağı olarak istediklerini yaptırırlar.

5 yıl sonra Thüringen eyaletinde NSDAP artık yasak değildir. 1929 yılında yapılan eyalet seçimlerinde NSDAP oylarını artırarak muhafazakârlarla koalisyon kurarlar. Thüringen'de NSDAP'nin adayı Wilhelm Flick, halk eğitimi ve eyalet içişleri bakanı olur. Polis teşkilatında kendilerine uygun kadrolar yerleştirirler ve Jena Üniversitesi'nde ilk defa Irk Bilimi kürsüsü açarlar. Sonra Adolf Hitler iş başına geldiğinde Wilhelm Flick'i Reich içişleri bakanı yapar. 
Thüringen Eyaletinde AfD'nin başbakan adayı Bjorn Hocke, AfD içerisinde en radikallerinden sayılıyor. Hakkında acilen davalarda mahkeme kararıyla tescilli olarak faşist denebilecek birisi.

Hristiyan Demokrat Parti CDU'nun Thüringen başbakan adayı Mario Voigt, geçtiğimiz aylarda Almanya için Alternatif AfD'nin başbakan adayı Bjorn Hocke ile Welt televizyonunda ortak tartışma programına katılmaları tepkilere yol açmış olsa da CDU için mahkeme kararı ile faşist denebilecek birisi ile aynı programa katılmak sorun görülmemişti.

2019 yılında CDU Parti kongresinde AfD ile hiçbir alanda birlikte çalışmayacaklarını, aralarına güvenlik duvarı ördüklerini kararlaştırmışlardı. Doğu eyaletlerinde karara rağmen eyalet ve belediyeler düzeyinde AfD'nin desteği ile birçok yasa ve projenin onaylandığı bilinmekte.

SOL GÜÇLER BİR ARAYA GELMELİ

Thüringen oldukça kritik. CDU, AfD'nin oyları ile azınlık hükümeti kurması durumunda güvenlik duvarı delinmiş olacak ve AfD'nin Almanya çapında birlikte çalışılabilecek bir parti olmanın yolunu açacak. Bir diğer olasılık ise CDU/BSW/SPD/Linke bu durumda nasıl birbirleriyle anlaşacaklarını zaman gösterecek.

Seçim sonuçlarının böyle olmasının birçok sebebi var bunu çeşitli başlıklar altında ayrıca değerlendirmeye ihtiyaç var.

Acaba Benedikt Kaiser`in “X” de yayınladığı plan gerçek mi oluyor? Bunlar Faşizmin ayak sesleri mi?

Solda duranların halkın gerçek talepleri üzerine kendilerine ördükleri grup çeperlerini aşarak ortak bir zeminde buluşmaları önemli bir görev olarak önümüzde duruyor. Ya bunun bilincinde olanlar girişimlerini hızlandıracak ya da yarın çok geç olabilir.