“Ağaçlar gibi konuşmak”, sevdiğin işi yapmak

İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin köklü geleneğini ve akademi hocası Neşet Günal Atölyesi’nin ortak belleğini günümüze ulaştırmak amacıyla altı sanatçısının eserlerinden oluşun ortak resim sergisi “Ağaçlar Gibi Konuşmak” Brieflyart sanat galerisinde sanatseverlerle buluştu. 7 Ekim – 16 Kasım 2025 tarihlerinde salı-cumartesi günleri11.00 – 19.00, pazar günleri 13.00 – 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek olan sergide Neş’e Erdok, Hüsnü Koldaş, Kemal İskender, Nedret Sekban, Resul Aytemür ve Ahmet Umur Deniz’in eserleri şair Rilke’nin “Ağaçların arasında yalnız hissetmez insan; onlar hep birlikte ayakta durur” dizelerinden ilhamla bir araya geldi.

Sergi resim sanatında nesiller arası güçlü etkileşimin izlerini taşıyor. Birbirine alan açan, birbirinin hikayesini tamamlayan eserler zarif bir armoni yaratıyor. Sanatlarını tuvale yansıtırken ressamlar da yetiştiren, eserleri gerek yurt içi gerek yurt dışında pek çok müze ve özel koleksiyonda yer alan sanatçıların sergideki resimlerini incelerken hem gerçekçi hem deneysel yaklaşımlarla insan ruhunu, insan bedenini, toplumsal hafızayı, kent belleğini kavramdan pratiğe dönüştürme ustalıklarını fark edeceksiniz. Meslekleri sanat, sanatları hayat olan insanların yaşam boyu ortaya koyduğu üretkenlik beni hep çok etkilemiştir. O kişilerin kararlı ve direngen duygularını hayatın köşe taşlarına uygun bir biçimde yerleştirdiklerine inanırım.

Bu noktada kişinin meslek seçiminin yaşam boyu üretkenliğine etkisi yadsınamaz. Sevgiyle, tutkuyla tercih edilmiş bir meslek bir de farklı disiplinlerden ilham almayı başarıyor, birden fazla beceriyi eyleme adapte edebiliyorsa kişiye, topluma, insanlığa faydası, iyileştirici ve dönüştürücü gücü zirveye çıkar.

∗∗∗
Meslek seçimi kulağa kolay gelen ama kişinin istekleri kadar sahip olduğu koşullar ve içinde büyüdüğü çevre ile de ilişkili, oldukça kafa karıştırıcı, çeldirici, yer yer havlu attırıcı bir konu. Ebeveyn çocuk çatışmasına ve düş kırıklıklarına da açık. Bu konuya okuru yönlendirmeden, ön yargılı tutum içinde olan kişileri yargılamadan yaklaşan bir hikâye raflarda yerini aldı. Yazar, editör ve anne kimliğiyle konuya hâkim bir bakış sergileyen Nihal Ünver’in kaleme aldığı DİŞ DOKTORU VE ELEKTROGİTAR adlı kitap meslek seçimine dair çocuk ile aile arasındaki gerilime evin küçük çocuğunun gözünden muzip bir biçimde bakıyor. Ebeveynlerin bakış açısını değiştirecek ortamı yaratmak öyle kolay değil. Konu üzerine kafa yormak, samimi olmak, çevreyi gözlemlemek ve ilham veren ortamları yakalamak gerekiyor. Küçük kardeş abisi adına yapılacak tercihi netleştirmek, evdeki gündemi bir an evvel değiştirmek gayesiyle meslekler sözlüğü hazırlamaya karar veriyor. Dişçi koltuğundan, hamburger salonuna, her an kovulmaya hazır olduğu abisinin odasından, gündemin paylaşıldığı yemek masasına kadar her ortamda notlarını alıyor. Bu süreçte ona en çok yardımcı olan kişi ise adını sürekli karıştırıp ilgisiz görünen bu nedenle içten içe kendisine sinirlendiği diş doktoru oluyor. Kitabın içindeki desenler Mert Keçeci’ye ait. Sanatçı desenleri çıra ve mürekkep ile çizmiş. Kitabın sonunda çizerin notu başlığı altında “sanatçı ile seyirci arasındaki gizli anlaşmaya” dikkat çekmiş ve bu anlaşmayı anlaşılır kılan güzel de bir örnek vermiş.

∗∗∗
Resim ile başladık, bir diş hekiminin elekrogitarı ile müzik dedik…Müzik demişken danstan bahsetmeden olmaz! Didier Levy’nin yazdığı, Magali Le Huche’nin resimlediği YAŞASIN DANS adlı resimli kitap, ön yargılar, kalıplaşmış fikirler ve toplumsal cinsiyet rolleri üzerine düşünmeye olanak sağlıyor. Yerinde duramayan bir çocuğun enerjisini atması için dans dersine götürülmesiyle şekillenen yaşamını farklı ortamların gülümseten anlarıyla okura yansıtıyor. İnsanların bakışlarından ve ne düşündüklerinden bağımsız olarak, sihri tartışılmaz o derin iç sesimize ulaşabilmek üzerine şipşirin bir anlatı.

∗∗∗
Her çocuk bir çiçek. Çiçekler ihtiyaç duydukları toprağı, ışığı, ortamı bulduğunda mutlaka açarlar. Bu da biraz şans, çokça ilgi, sevgi ve anlama meselesi…


