Google Play Store
App Store

Malumunuz, 2025Aile Yılı” olarak ilan edilmişti. Yıl boyunca ailenin “kutsallığı”, ailenin üyeleri olan “bilhassa” annelerin önem ve itibarını daha da yükseltmek için devletin bütün imkanları seferber edilecekti. Resmi yazışmalarda aile yılı logosu kullanımı zorunlu kılınmıştı. Çeyiz kredisinden, THY’nin ailecek uçanlara ek indirimine kadar da onlarca “promosyon” ile evlenip aile kurma, çoluk çocuğa karışma teşvik ediliyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir yılı az bulmuş olacak ki, geçtiğimiz gün düzenlenen Uluslararası Aile Forumu’nda el yükselterek, 2026-2035 yıllarını da “Aile On Yılı” olarak ilan etti. Kürtajı lanetledi, doğum hızındaki düşüşün nedenini LGBT propagandasına bağladı, ailenin kadını bütün tehlikelerden koruyan, sımsıcak yuva niteliğinin altını çizdi. Her ne kadar şiddete, cinsel tacize ve tecavüze ve cinayete maruz kalan kadınların faillerinin neredeyse tamamına yakınının, “aile içinden” olduğu gerçeğinden söz etmese de, “Aile, insanlık tarihinin ve insanlığın en önemli müesseselerinden biridir, aile en mukaddes varlığımız olma yanında toplumun da temel yapı taşıdır. Aile, yeri doldurulamayacak, yerine başka hiçbir kurum, ilişki veya bağ konulamayacak derecede mühimdir, değerlidir, kutsaldır” buyurdu.

Aile önemli gerçekten. Gerçi insanlık tarihi boyunca hep var olup olmadığı biraz tartışmalı. Üreme işlevi tüm memelilerde olduğu gibi insan türünde de dişi ve erkekler arasındaki çiftleşme aracılığıyla oluyor. İnsan yavrusu da evrimsel olarak henüz olgunlaşmadan (tek başına hayatta kalacak kadar büyümeden) doğduğundan büyükler çocuklara bakım veriyorlar. Türsel içgüdü öyle. Türsel üreme ve bakım verme içgüdüsü ile “aile” bir ve aynı şey değil. Tarih boyunca üreme ve çocuk yetiştirme çok çeşitli formlar şeklinde örgütlenmiş. Genişinden çekirdeğine, çok eşlisinden tek eşlisine, anasoylusundan babasoylusuna kadar onlarca “aile” biçimi var. Dahası, üreme teknolojisindeki gelişmelere bakılırsa yakın gelecekte “dişi”ler isterlerse tek başlarına da üreyebilecek gibi görünüyorlar.

Yine de “aile” kavramının “büyüleyici” bir gücü yok değil. En çok da “aile reisi” kavramının gücünün kışkırtıcılığa kapılmamak zor. Neredeyse her yönetici, ekibine “biz bir aileyiz” demekten kendini alamaz. Rektör üniversiteye, dekan fakülteye, bölüm başkanı bölüm çalışanlarına, usta kalfa ve çıraklarına, patron işçilere, amir memurlarına, okul müdürü öğretmen ve öğrencilere, markalar müşterilerine “biliyorsunuz, biz bir aileyiz”, demeye bayılırlar.

MAFYA AİLESİ

Düz anlamıyla birbirlerine kan bağı ile bağlı olanları tanımlasa da, “aile olmak” daha yaygın olarak, gücün toplandığı bir “reis” ve kan bağı gerektirmeden ona bağlı üyelerden oluşan topluluklar için kullanılıyor. Devlet de kimi zaman, kurucu babalar, kurucu önder, kurucu ata, gibi sıfatların kullanımıyla aileye benzetilebiliyor. Ama aile ve işleyişinin dinamiklerinin en açık seçik anlaşılabileceği yapı “Mafya ailesi”!

Bir suç örgütü olarak ortaya çıkan Klasik Mafya Ailesi, paradoks gibi görünse de modern demokratik topluma özgü bir aile modeli. Klasik mafya ailesinde, aile reisine modern demokratik toplumlarda olması mümkün olmayan “demokrasi öncesi” yetkiler veriliyor. Modern demokratik bir devlette ne bir kişi ne de bir kurum mafya ailesinin reisinin kullandığı yetkilere ve şiddet uygulatma hakkına sahip olamaz.  Mafya ailesi kan bağı gerektirmeden bir tür “evlat edinme”, “evlat edinilme” süreçleriyle işleyip, genişleyen bir aile modeli. Mafya reisi, üyelerin tümünün “babası”. Aile reisi babanın kan bağına dayalı bir çekirdek ailesi olabilir ve bu aileye bağlı çeşitli aileler, hep birlikte “asıl aileyi” oluştururlar. Mafya ailesi bu yanıyla bir aileler birliği. Mafyaya bağlı aileler de kendi içlerinde kan bağı taşımayabiliyorlar. Nötr bir benzetme ile örneğin, Ankara Mafyası, Çankaya, Yenimahalle, Keçiören, Etimesgut, Bala vb. ailelerinin oluşturduğu geniş bir aile gibi düşünülebilir.

Klasik mafyanın aile reisi, ailedeki hiyerarşi, üyelerin yetki ve sorumlulukları, işlenecek suçların niteliği, kimin suç işleyeceği, suç gelirlerinin nasıl pay edileceği, ailenin kurallarına uymayanların yargılanma biçimi, infaz rejimi gibi konularda tek yetkili.

Sağolsun sayesinde de, Allahından bulsun da diyebilirsiniz size kalmış ama, Victor Orban 2010 yılında Macaristan’da seçimle iktidara geldiğinden bu yana klasik mafya ailesini modernize etmesiyle tanınıyor. Mafya Devleti, galiba Orban’ın tarihe kazandırdığı bir kavram. Orban, tarihsel olarak modern demokratik devlete karşı kurulmuş bir suç örgütü modeli olan mafya ailesinin özellikleriyle devleti bütünleştirip devleti mafya tarzı bir örgüte dönüştürmesiyle biliniyor.

Devletin kurumlarını ele geçiren Orban, evlat edindiği aileleri yasama, yürütme ve yargı kurumlarına yerleştirip Macaristan aile reisi unvanını almış durumda. Böylece yasamadaki aileler yasaları çıkarıyor, yürütmedeki aileler uyguluyor ve emniyet ve yargıdaki aileler de denetim ve cezalandırma işlerini yerine getiriyor. Elde edilen “gelir”, merkezinde Orban’ın olduğu iç içe genişleyen halkalar şeklinde Macar toplumuna pay ediliyor. Büyük pay aile reisinde, diğer aileler ve giderek tüm Macarlar, “Macaristan’a hizmet ve aile reisi Orban’a bağlılık ve işe yararlılık ölçütlerine” göre gelir elde ediyorlar.

BAŞKA GÖREVLER

Tıpkı klasik mafyada olduğu gibi, aile reisi ile bir dönem yakın olup sonra infaz edilen, bir dönem çok pay verilip şimdilerde emekli maaşına bağlanan aileler de var elbet. Orban yola birlikte çıktığı kimi aile bireylerini zaman içinde fazla güçlendiklerinde saf dışı etti. Her seçimde parlamento üyelerinin büyük bölümünü değiştirdi, eski üyelerin bazılarına “aile içinde” başka görevler verdi, bazılarını ise sildi.

Atalarının Türk (Hun imparatoru Atila) olduğuna inanan, başta kendini Türk sayan ve “AB içinde Türk halklarının çıkarlarını korumak için elinden geleni yapacağını” söyleyen Orban olmak üzere, çok sayıda Macar olduğunu biliyor muydunuz?