Aileyi yaşat ki sermaye düzeni yaşasın

Dilek BULUT - Akademisyen
Neoliberal politikaların tıkandığı bir noktada derin yoksulluk içindeki ülkede “2025 yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele” yılı değil de neden aile yılı ilan edildi?
AKP, iktidara geldiğinden beri en istikrarlı olduğu alanlardan birisi aile politikaları. Dinsel temellere dayalı bir yaşamın inşasına yönelik toplumsal cinsiyet rejimini kurmanın, çifte sömürünün ve itaatkâr kullar yetiştirmenin düğümlendiği yer olarak aile kritik bir önemde.
Aile yılı ilanı ile yaşanan derin ekonomik ve siyasi krizin etkisi büyük. Kadınlara, toplumsal cinsiyet eşitliğine ve tüm laik demokratik kazanımlara daha sert saldırıların geleceği bir yıl olacağını da biliyoruz. 8 Mart’a giderken yaşadığımız baskıyı tarihsel ve ideolojik bağlamı içinde bütünlüklü olarak değerlendirmek mücadele yönümüzü çizmek açısından yol gösterici olabilir.
Aile, kapitalizmin ataerkinin tarihsel olanaklarından yararlanarak kadınların kapitalist çarkları bedavaya üstüne bir de şiddet görerek döndüren yer, eril tahakküm ve sömürünün yeniden üretildiği bir alan.
Bunun için iki kavrama yönümüzü dönmeliyiz. Toplumsal yeniden üretim emeği ve bakım krizi. Toplumsal yeniden üretim kavramı ataerkil sistem ile kapitalizmin nasıl diyalektik bir bütün olduğunu daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor.
Bu kavramlar kadınlar olarak evde ve işyerlerinde, hayatı ürettiğimiz her alanda verdiğimiz emekle ilgili ve hepimiz için çok bildik. Kadınlar hem istihdamın bir parçası hem de çocuk doğurma, aile bireylerinin bakımı, hanenin çekip çevrilmesi gibi işlerin ana sorumlusu. “Ev işi” diye genellenen, önemsenmeyen, bedeli ödenmeyen işler kapitalist birikim süreci ve neoliberal sistem açısından ise kritik. Kadınlar evde, çalışanların ertesi gün işe gitme koşullarını, “ev işlerini” çamaşır, bulaşık, yemek, temizlik, yaşlı, hasta, engelli, çocuk bakımını üstlenerek sermaye birikim süreçlerini destekliyorlar. Bu “görevleri” sorunsuz bir biçimde yerine getirmesi, emeğin görünmez hale gelmesi için kadının ikincilliğini katılaştırması ve özel alana hapsedilmesi, çalışan kadınların eve gönderilmesi gerekiyor. İktidar aile politikaları ile geleneği korumak, güçlü aile, kutsal annelik ile ideolojik bir boyuta çevirerek, çifte emek sömürüsü artırırken ataerkil ilişkileri ve eril tahakkümü yeniden üretiyor.
BEDENE İNDİRGENMİŞ, VAROLUŞU YOK SAYILAN KADIN
Kadın bedeni, Aile Yılı ilanının temellerini oluşturan 12. Kalkınma Planında “Güçlü Aile Güçlü Devlet” söylemi ile devletin gücünün bir belirleyeni olarak işaretlendi.
İktidarın eşitliği reddeden toplumsal cinsiyet rejimi kadını bedene indirgenerek varoluşu yok saymakta onun bedeni ve üreme hakları konusunda; kaç çocuk doğuracağı, doğumu nasıl yapacağı kürtaj hakkı gibi temel üreme alanındaki haklarını yok sayarak, fiili ve resmi yasaklar koyuyor. Kadın bedeni devletin devamı için aileci politikalar aracılığı ile anneliği kutsanırken, hane içine sıkıştırtılıp adeta bir doğum makinasına dönüştürülmek isteniyor.
12. Malkınma Planı ve aile yılı ilanında kadınlar “anneler ve bakıcılar” olarak “güçlü aile” söyleminin içine sıkıştırılıyor. İktidar kamusal hizmet olarak vermekten çekildiği yaşlı, engelli, çocuk ve hasta bakımı ücretsiz olarak kadınlar tarafından verilsin istiyor. Yatılı bölge okullarının kapatılması ile eğitimden uzaklaştırılan çocukların bir kısmı sermayeye ucuz işçi olurken, kız çocukları evdeki yaşlı, engelli, çocuk bakımını üstlenerek çok erken yaşlarda bakım yükünü kadınlardan devralıyorlar. Erken yaşta evlendirilerek varlıkları çarkların dönmesi için feda ediliyor. Yaşlanan ülkede ve dünyada bakım krizi kadınların sırtına boca edilmek için bu hamleler. Ataerkil sistem bir taşla çokça kuş peşinde.
8 Mart’a giderken her gün aile içindeki erkekler tarafından öldürülen, şiddet gören, kadınların çığlıklarına kulaklarını kapayan iktidar tüm kurumları ile 81 ilde aile güzellemesi yapan etkinlikler düzenliyor. Eşitlikçi, tahakkümün olmadığı, şiddetin ve sömürünün yok edildiği bir aile değil iktidarın istediği. “Heteroseksist, cinsiyetçi iş bölümüne uygun bir biçimde yapılanan ve “doğal eşitsizlik ve hiyerarşi” üzerine kurulu bir aile. “Aileyi yaşat ki sermaye düzeni ve onun devleti yaşasın” diyen bir yılın ilanı.
Aile yılında hedef özel olarak kadınlar ve feminist mücadeleye içkin görünse de “Aile”cilik söylemlerinin ve uygulamalarının yükselen yeni faşist ve milliyetçi, otoriter popülist hareketler ile benzerliği, “neden birleşik toplumsal bir mücadele” sorusunun da yanıtı.
Cinsiyet eşitsizliği üzerinde yükselen tüm politikaları, şiddet dolu bir aileyi, sömürüyü ve eşitsiz bir yaşamı reddediyoruz. Cinsiyet eşitliği mücadelesi hem her yerdeki totaliter yönetimlere karşı bir önlem hem de demokrasiyi güvence altına almanın yoludur. Buradan öreceğimiz birleşik bir mücadele ile kazanmamız mümkün olacaktır.
Not: Toplumsal Yeniden Üretim ve Bakım krizi kavramlarını odağımıza alarak nasıl bir mücadele ve politika konularını, kadın grevleri, aile değil kadınız söylemi ile birlikte konuşmak ve tartışmak durumundayız.