Boşuna zihnen uğraşıyoruz; kadın emeği, işbölümü, cinsiyet eşitliği, meclis görüşmesi, yasalar filan diye düşünülebilir. Bakın çözüm malzemesi Isparta'dan edinilebilir; takın kalplere manevi bir yasakçı olsun bitsin

AKP kadınlardan tam itaat istiyor

HANDAN KOÇ

İktidar kadınların hukuki kazanımlarına da göz dikti. Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu”nun başkanı AKP Düzce vekili Ayşe Keşir’in 16 Mayıs ta açıkladığı rapora çok tepki geldi. Ama Keşir ana fikrini tweet hesabına sabitlemiş. Keşir “Kadın hakları savunuculuğu ile aile bütünlüğünü savunmak, birbirine alternatif değildir.Önemli olan kadim doğrulardan vazgeçmeden, zamanın ruhuna uygun, yeni gerçekleri göz ardı etmeden, yeni mekanizmalar üretebilmektir.“ diyor .Yani anlayacağınız kadın haklarını savunmak istemiyor. Biz de diyoruz ki dövenleri, öldürenleri, erkekleri eleştirmeden aile bütünlüğünü değil erkek imtiyazlarını korursunuz.

Aile bütünlüğü konusunu öncelikli olarak gündemlerine aldıklarını ve buna yönelik çalışmalar yürüttüklerini belirten Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy da “Aile medeniyetimizin de en güçlü dayanağı. Sahip olduğumuz medeniyet değerlerimizin geleceğe aktarılması için de en önemli kurumsal varlığımız. Onu koruyacağız” diye uzun konuştu. Ne sanırsınız Türkiye de insanlar evlenmekten vazgeçti. Evliler de hızla boşanıyor. Oysa durumun böyle olmadığını biliyoruz: Türkiye boşanma oranı çok düşük bir ülke, hele nüfus artışı ile karşılaştırılınca.

Peki, bu uzun isimli komisyon neden çalışmaya başlamıştı? Kadınların gündeminde çözüm aranan bir dert vardı da ondan. O da şu: Türkiye’de kadınların can güvenliği yok, kadınlar düzene eskisi kadar kolay boyun eğmiyor ve yakınları olan erkeklerce çok kolay öldürülebiliyor.

Komisyon 14 Ocak’ta bu gündem etrafında AKP, CHP, HDP ve MHP’nin verdiği önergelerin görüşülmesinin ardından kurulmuştu.

AKP önergesinde “Aile kurumunun güçlendirilmesi için ülkemizde meydana gelen birçok ailenin dağılmasına ve çocuklarımızın mağdur olmasına neden olan boşanma olaylarının ve sebeplerinin araştırılmasını” istemişti. MHP önergesinde “Bir milletin güçlü olması o milletin çekirdek yapısı olan ailelerini ve bu aileler tarafından yetiştirilecek fertlerin güçlü olmasına bağlıdır” denilmişti. CHP önergesinde “kadına şiddetin boşanmalar üzerindeki etkisi, boşanma aşaması ve sonrasında kadının yaşadığı sorunların araştırılarak kadının güçlenmesi, can güvenliğinin sağlanması yönünde hangi adımların atılması gerektiğinin belirlenmesini” istemişti. HDP ise “aileyi korumak adı altında kötü evliliklerin devamının özendirilmesini ” eleştirmişti ve “kadının bir birey olarak ele alınması ve politikaların buna göre oluşturulmasını” istemişti. Anlayacağınız sağcılar aile güçlensin derken diğer tarafın kadınları kadınlar güçlenmeden olmaz diyordu. CHP ve HDP vekilleri rapor açıklanmadan önce itirazlarını dillendirdiler. 16 Mayıs’ta tören salonunda yapılan konuşmaları dinlerken gözyaşlarına hakim olamayan Ayşe Keşir “Kız çocuklarının şahsiyetlerini babalarının inşa ettiğine inanan biriyim. Özgeçmişimin altında ne varsa aslında hepsi babamın eseri” ifadesini kullandı. Elbette herkesin ailesi ile sevgi bağları var ama bunca ay niçin çalışılmıştı? Komisyon çalışmasında yapılan çok yönlü hataları Şerh metinlerinden aktaran HDP milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir bir cümlesi ile o kadar çok şey söyledi ki. “Kadınlar boşanmak istediği için adliye önünde öldürülürken devletin görevi boşanmayı önlemek olamaz!”

Raporda neler var neler yok

Eşitiz grubu rapor açıklanır açıklanmaz bir yazı ile raporun kabul edilemez önerilerinin neler olduğunu açıkladı:

»Çocukların, istismarcılarıyla/tecavüzcüleriyle evlendirilmesi; çocuk evliliğinin teşviki,

»Boşanma ve kadına karşı şiddet “özel alan” kabul edilerek devletin sorumluluk alanı dışına çıkartılmaya çalışılması

»Hadım uygulaması,

»Hem şiddet başvurularında hem de boşanma davalarında arabuluculuk ve uzlaşma uygulanması,

»Şiddete maruz kalan kadınların mesai saatlerinde karakollara başvurmasının önünün kesilmesi,

»Şiddete karşı koruma kararları için delil veya belge aranması, tedbir süresinin kısaltılması,

»Aile hukukuyla ilgili tüm duruşmaların gizli yapılması,

»Boşanmanın zorlaştırılması,

»Kadının nafaka hakkının süreye bağlanması,

»Mal paylaşımında dava açma süresinin kısaltılması,

»Eşin ölümünde, kadının mal rejiminden kaynaklı %50 payının verilmek istenmemesi,

»Aileye yönelik psikolojik rehberlik ve danışmanlık hizmetinin dini temele oturtulmak istenmesi.

Şeriatı mı getirmek istiyorlar?

KA.DER (Kadın Adayları Destekleme Derneği) Genel Yönetim Kurulu da raporu usulen geçersiz saydıklarını belirttikten sonra ,sert bir dille eleştirdi. “Bu raporda ‘emeği geçen’ tüm milletvekillerine de soruyoruz: Kazanılmış hakları neden yok etmeye çalışıyorsunuz? Çocukları tacizcileri/tecavüzcüleriyle evlendirmeye çalışmaktan utanmıyor musunuz? Kadına yönelik şiddeti önlemek yerine neden teşvik ediyorsunuz? Kadınları istemedikleri erkeklerle evli kalmaya neden zorluyorsunuz? Şeriatı mı getirmeye çalışıyorsunuz?”

Rapor çeşitli gruplarca protesto edildi, ediliyor. Türkiye’nin eşitlik peşinde koşan tüm sivil toplum örgütleri başlarını ellerinin arasına aldı ve bu meclis operasyonu ile nasıl baş edeceğini düşünüyor. Oysa komisyon çalışmaları sırasında Avukat Hülya Gülbahar’a yaptığı kabalık ile tanıdığımız Isparta milletvekili Said Yüce, bu konunun ancak Allah’a ve âhirete iman ile gerçek bir çözüme kavuşabileceğini söylemişti. Nuraniyat isimli siteden tekrar okudum Yüce‘nin sözlerini “Anlatılanlardan anlaşıldığı gibi hiçbir şey yüzde 100 çözüm olmuyor. Eğitim hakikaten önemli. Ama Allah’a iman ve ahirete iman hakiki mânâda bir kalpte yerleşse, hiçbir adam bir kadına şiddet uygulamaz. Bu yüzden değerler eğitiminin fevkalade önemli olduğunu, mutlaka bütün kurumların bu konu üzerinde durması gerektiğini, hakiki çözümün ancak manevî eğitimle, kalbe ve ruha yerleştirilecek olan manevi yasakçıyla temin edileceğini düşünüyorum.”

Yani boşuna zihnen uğraşıyoruz, kadın emeği, işbölümü, cinsiyet eşitliği, meclis görüşmesi, yasalar filan diye düşünülebilir. Bakın çözüm malzemesi Isparta ‘dan edinilebilir; takın kalplere manevi bir yasakçı olsun bitsin. Patenti Said Nursi‘den olsa gerek ama aynı sitede okuduğuma göre Risaleleri hangi yayınevi basacak diye bile çirkin bir kavga var. Ne ise biz bildiğimiz belki uzun ama manevi olarak temiz yoldan gideceğiz.

Gelecek kadındır dedik, geri dönmeyiz.