Yaşamak kâr etmekten üstündür derken tüm bir yaşamın gerekliklerinden bahsediyoruz aslında. Okulda, mahallede, işte… Hayatın her alanında insanca bir yaşam talep ediyoruz. Yaşamak, insanca yaşamak, sermayeden de AKP’den de üstündür.

AKP’yle de sermayeyle de uzlaşmayacağız

Sarya Toprak

Tüm dünyada ve Türkiye’de barınma çok büyük bir krize dönüştü. En temel insani haktan bile mahrum kaldığımız bu vaziyet kapitalizmle ortak bir yaşam kurulamayacağını daha da yüksek bir sesle söylüyor. Türkiye’de AKP’nin 20 yıldır uyguladığı konut politikalarının sonuçlarını yaşıyoruz. Ülkenin her yanını şantiyeye dönüştüren iktidar 1.5 milyon kadar bir konut stoku yarattı. Fakat bu stok bizim barınma ihtiyacımızı karşılamaktan çok uzakta. Plansızca ve rant uğruna yapılan bunca inşaatın sonuçlarını yaşıyoruz. Türkiye’nin yanı sıra dünyada da büyük bir barınma krizi var. Geçtiğimiz haftalarda Almanya’nın Berlin kentinde de barınma krizi için halk sokağa çıktı. Yapılan eylemlerin, kolektif mücadelenin ardından Berlin “konutların kamulaştırılması için” eylül ayının sonunda referanduma gidiyor.

Laiklik ve kamuculuk ekseninde mücadele

Türkiye’deki vaziyete baktığımızda barınma hakkını bir kriz haline getiren sebepleri anlayabilmek pek de zor değil. Türkiye’de yaklaşık 8 milyon öğrenci varken KYK yurtlarının kapasitesi 700 bin. Bu rakamlar televizyonlarda yapılan ‘Çok iyi durumdayız, yurtlarımız yeterli’ gibi açıklamaları tamamen boşa düşürüyor. AKP yeterli sayıda ve kapasitede KYK yurdu yapmıyor, iktidara geldikleri günden bu yana tarikat ve cemaat yurtlarına ise büyük paralar akıtıyor. Bugün öğrencilerin yurt bulamaması meselesi laikliği de içine alan bir noktada duruyor. Cemaat yurtlarına para akıtma görevinde belediyeler büyük rol oynuyordu. AKP’nin büyük şehirlerdeki belediyeleri kaybetmesinin ardından, para akıttığı vakıf ve dernekler kan kaybetti. Şimdi ise Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan bu vakıf ve derneklere can suyu geldi. Vergi muafiyeti tanınan vakıf ve derneklerin yurtlarında barınan öğrencilere yardım yapılmasına yönelik yönetmelik hazırlandı. Yardımdan yalnızca, ‘İstanbul, Ankara ve İzmir kentlerinin herhangi birinde üç yurdu bulunan’ ve ‘en az bin kapasiteli yurdu olan’ vakıfların yararlanabileceği belirtildi. Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelikte yer alan yardımdan yararlanma şartları akıllara iktidara yakınlıklarıyla bilinen TÜGVA ve Ensar’ı getirdi. Açıkça söyleyelim: Yandaşlara para akıtabilmek için yönetmelik hazırladılar. Tam da bu noktada bizim öne çıkarmamız gereken çok önemli iki talep var. Bu taleplerden ilki, yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı gibi ‘laiklik’. İkincisi ise kamuculuk. Tüm tarikat ve cemaat yurtlarının kamulaştırılmasını talep ediyoruz. Gençleri gerici vakıfların insafına bırakmaya çalışan bu iktidarı tanımıyoruz.

İktidar gericilere para akıtmanın yollarını aramadan önce tüm öğrencilerin güvenli bir biçimde barınabileceği koşulları sağlamalıdır. Bunun yanı sıra Türkiye’de birçok öğretmen evi, polis evi, misafirhane var. Gençler sokakta yatarken iktidar buraları gençlere açmak için neyi bekliyor? Öğrenciler pahalılıktan kalacak yer bulamadığı için sokakta yatma, okula gitmekten vazgeçme noktasına gelmişken; New York'ta 2,5 milyar TL’ye bizlerin vergileriyle devasa bir Türk Evi yapan iktidar neye hizmet ediyor? Bu bütçe on binlerce öğrencinin ücretsiz barınabileceği yurtların ve bu öğrencilere sağlanabilecek bursların nasıl harcandığını gösteriyor.

Öğrenciler işçileşti

Ev kiralamak artık öğrenciler için hayal oldu. İstanbul’da 400 ile 700 bin arası, Ankara’da ise 1 milyon 300 bin boş ev olduğu tahmin ediliyor. Biz yaşayacak bir ev bulamazken zenginlerin hiç yaşamayacağı onlarca evi var. Siyasal İslam ile sermaye el ele vermiş biz gençlerin geleceği üzerinde tepiniyor. 2016’da alevlenen ekonomik kriz 2018’de daha da büyürken, pandemiyle beraber bizlere yaşamaya imkân vermeyen bir hale geldi. TÜİK verilerine göre 66 milyon kişi yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Bu 66 milyonun 16 milyonu ise açlık sınırının altında yaşıyor. Toplum bu yoksullukla boğuşurken yıkılması gereken ezberler var. Öğrenciler artık sadece öğrenci değil. İşçileşmiş bir öğrenci profili var önümüzde. Çünkü aksi mümkün değil. Televizyon kanallarında “650 TL alıyorsunuz, elinize dilinize dursun” deniyor. Bu 650 TL şu anki koşullarda bir öğrencinin barınma masrafına dahi yetmiyor. Bu yüzden çalışmak zorundayız. Bu koşullarda elimize, dilimize duracak bir şey yok. Olmasın. Zenginleri zengin eden bu düzene, gericilere mahkûm değiliz. Biz bu hikâyeyi baştan yazmalıyız, yazacağız.

Geçici çözümler değil kalıcı kazanımlar

Biz barınma talebini yükseltirken bu talebin salt bir barınma meselesi olmadığını biliyoruz. Bu sebeple şu an Türkiye’nin bulunduğu mevcut siyasi hali iyi tahlil eden mücadelesini de buna göre ören bir hale ihtiyaç var. Barınamıyoruz, evet. Neden barınamıyoruz? AKP’nin gerici politikaları yüzünden barınamıyoruz. Zenginler zenginliğine zenginlik katsın diye barınamıyoruz. Tam da bu noktada geçici çözümlere değil kalıcı kazanımlara ihtiyacımız var. Dayanışmaya en çok ihtiyaç duyulan zamanlardan geçiyoruz. Dayanışacağız. Birbirimize sahip çıkacağız. Fakat bu bireysel inisiyatiflerle değil kolektif bir çabayla olmalı. Bizi bir araya getiren dayanışma bizi mücadele zeminlerinde de bir araya getirmeli. Karşımızda örgütlü bir kötülük var. Bu örgütlü kötülüğe karşı belirli talepler etrafında örgütlenelim. Barınamadığımız, geçinemediğimiz bir yaşamı reddediyoruz. İnsanca yaşamın koşulu olan talepler başta olmak üzere tüm taleplerimiz için bir araya gelmek bizi bu karanlıktan çıkartacak.

Öğrencilerin okullarına devam edebilmesi, insanca yaşayabilmesi için SOL Genç’in yayımladığı talepler mücadele başlıkları olarak önümüzde duruyor:

• Öğrenciler için yeterli sayıda ve kapasitede salgın koşullarına uygun yurtlar yapılmalı.

• Tüm tarikat ve cemaat yurtları kamulaştırılmalı.

• Polis evleri, öğretmen evleri, misafirhaneler öğrencilere açılmalı.

• Ev kiralarındaki fahiş fiyat artışlarını durduracak konut politikaları acilen hayata geçirilmeli.

• Öğrencilere barınma ihtiyaçlarını karşılayabilecek miktarda kira yardımı yapılmalı.

• Kira fiyatları denetlenmeli ve üst sınır getirilmeli.

Hayatın kendisini istiyoruz

Yaşamak kâr etmekten üstündür derken tüm bir yaşamın gerekliklerinden bahsediyoruz aslında. Okulda, mahallede, işte… Hayatın her alanında insanca bir yaşam talep ediyoruz. Yaşamak, insanca yaşamak sermayeden de AKP’den de üstündür. AKP gençliğin iradesiyle, isyanıyla yıkılacak. Bıraktıkları enkazın ardından insanca bir yaşam için mücadele edenler ilmek ilmek örecek geleceği. Hayata bir yanından tutunmak, yaşamaya çalışmak istemiyoruz. Hayatın kendisini istiyoruz. Karanlık bir geleceğin değil aydınlık günlerin derdindeyiz. Bu memleket bizim, bu hayat bizim, değiştireceğiz!