AKP erirken, MHP de güçlenmedi. Buna rağmen Erdoğan kazanmayı başardı. Kendisine olan tepki kimde biriktiyse önce o parti ve lideri hedef aldı, onu içine kattı. Tepkiyi yine kendi havuzunda toplamayı başardı.

AKP’nin oyları eridi, MHP artmadı: Erdoğan seçimi nasıl kazandı?
Fotoğraf: AA

Seçim bitti. Erdoğan bir kez daha başkan seçilirken Cumhur İttifakı da TBMM’de salt çoğunluk sayısına ulaştı.

Kuşkusuz hem Erdoğan’ın hem de ittifakın açısından başarı hanesine yazılacak bir seçim oldu. Ama özellikle hem önümüzdeki dönem yaşanacak seçimlere pencere açması hem de Erdoğan ve AKP’nin menzili hakkında bilgi vermesi açısından partilerin aldıkları oylara bakmakta yarar var. Bunu da seçmen sayısının yarısından fazlasına sahip Türkiye’nin 16 büyükşehri üzerinde yapmak daha net bir fotoğraf vermesi açısından önemli.

ERİME DEVAM EDİYOR

AKP ilk girdiği ve iktidar olduğu seçimlerde aldığı yüzde 34,23 oydan sonra yüzde 35,49’la en düşük ikinci performansını sergiledi. Ama bundan daha önemli bir başka şey var ki o da istikrarlı şekilde devam eden aşağı gidiş.

AKP için zirve 1 Kasım 2015 seçimleri oldu. Ama bir daha o noktalara çıkamadı. 16 büyükşehrin tamamında (Diyarbakır hariç) oy düşüşü yaşadı. 24 Haziran 2018 seçimlerinde geriledi yemedi 14 Mayıs’ta bir daha.

Özellikle çok güçlü olduğu şehirlerde bu oran daha da gözle görünür halde. Sekiz yıl içinde Konya ve Kayseri’de 25’in üzerinde, Urfa ve Samsun’da 20’nin üzerinde düşüş yaşanırken Bursa, Ankara, Kocaeli, Manisa’da 15 puanın üzerinde bir erime yaşandı. Türkiye’nin oy deposu olan İstanbul’da AKP’nin oyları yüzde 48,26’dan yüzde 36’ya çekildi.

Bu tablo 2018 ve 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerine yansımadı. Erdoğan, 16 Nisan referandumu ile birlikte 2018 ve 2023 seçimlerinde de yüzde 50’nin hemen üzerine tutunarak istediğini almayı başardı.

AKP erirken Erdoğan’ın güç kaybetmemiş olmasını kestirmeden MHP ya da Devlet Bahçeli ile açıklama kolaycılığına da düşmemek gerekiyor. Çünkü aynı tabloya baktığımızda MHP açısından da görkemli bir artıştan bahsetmek mümkün değil.

MHP VE BAHÇELİ YETMEZ

Devlet bahçeli liderliğinde girilen son üç genel seçime baktığımızda MHP’nin bugünkü varlığını AKP’den gelen oylara bağlamak doğru değil. MHP’nin 16 büyükşehirdeki gücüne baktığımızda son 2 seçimde de gücünü koruduğunu görürüz. İyi Parti’nin devrede olmadığı 1 Kasım 2105 seçimlerinde ulaştığı noktaya, sonrasında bazı büyükşehirlerde ulaşamadı. Özellikle Adana, Mersin ve Antalya gibi güney illerinde 6-8 puan arasında bir seçmeni kaybetti. Benzer bir durum yüzde 5’lik bir gerilime yaşadığı İzmir için söylenebilir. Bununla birlikte diğer büyük kentlerde İyi Parti ve ardından Zafer Partisi ayrılığına rağmen gücünü korumayı başardı.

Hatta yükselttiği iller bile oldu. Urfa’da yıllardır yüzde 2’leri geçmeyen varlığının son iki seçimdir yüzde 9’a oturması ve oradan bir milletvekili çıkarması çok ilginç. Asker, polis ve diğer kamu çalışanlarının katkısıyla bu sonuca ulaşıldığını söyleyenlerin sayısı hayli fazla. Ama yüzde 9’luk bir oranı sadece bununla açıklamak çok zor.   

ERDOĞAN’IN TAKTİĞİ

Erdoğan’ın 7 Haziran sonrası kurduğu ittifak başkanlık rejimini kurmasını sağladı. Ama bunu sürekli hale getirmek ve her defasında seçimi kazanmak için yeterli olmadı.

Ülkenin içine girdiği derin ekonomik ve sosyal krizin partisine olan bağlılıkta azalmaya yol açacağını herkes gibi Erdoğan da farkında. Sürecin aleyhine geliştiğini gören Erdoğan bu konuda da bir hamle yaptı. İlk olarak AKP’nin bir miktar oylarının yerel seçimlerde MHP’ye gitmesine göz yumdu. Kaybettiği bazı küçük belediyeler de oldu. Ama MHP ile ilişki daha kalıcı hatta karşılıklı olarak mecburi hale geldi.

Yeniden Refah partisi ve Hüda Par için de benzer bir gelişme söz konusu. İktidarın politikalarından olumsuz etkilenen, yeni zenginleri bu şatafatın nedeni olarak gören AKP’li seçmenin ilk baktığı adreslerden bir Yenden Refah oldu. Özellikle genç muhafazakar çalışan kesimde hızla destek bulmaya başladı.

Tam da bu noktada Erbakan iktidarın radarına girdi. Benzer bir durum muhafazakar Kürt seçmene Alevi bir cumhurbaşkanı adayı karşısında seçenek sunmak, Erdoğan’ın aza çoğa bakmadan yaptığı diğer bir hamle oldu. Erdoğan böylece kendine karşı oluşmaya başlayan öfkeyi başka bir kanala ya da muhalefet cephesine gitmeden yakalayarak bir kez daha ortak havuzda tutmayı başardı. 

Erdoğan kendi başkanlığı, sisteminin devam etmesi için girdiği bu pazarlık sürecinde taviz vermekten de çekinmedi. AKP’deki erime sürecin tersine çevrilmesinin imkansız olması Erdoğan’ın elini kolunu bağlar hala gelmişken kendi ismiyle bir ortaklık yaratma kabiliyetinin konforundan faydalandı.  

Sinan Oğan bunun tipik bir başka örneği. Karakterini Erdoğan politikalarına itirazın oluşturduğu genç milliyetçi seçmenin Oğan üzerinden kafası karıştırıldı. Şiddetle kendisine karşı olanalar tarafsız hale getirilirken, tereddütlü olanları da saflarına kattı. 

NEREYE KADAR?

Erdoğan açısından tüm bu hesap kitap işlerinin de sonuna gelindi. Artık ittifaka alacağı boşta bir gerici de kalmadı. Mafya, milliyetçi, dinci ne varsa hepsi orada. Erdoğan’ın en büyük başarısı seçime başa baş girmeyi becerebilmesi.

Sonrası en iyi bildiği şeyi yaptı. Kendinden kopanların önce başka partilere ve kişilere yönlenmesine izin verdi. Sonrası geriye onları bir şekilde ikna etmeye kalacaktı. Bu kadar devlet olanağı, bu kadar maddi olanak verebileceği bu kadar çok şey olan birinin de sağ siyaseti ikna etmesinde zorlanmaması çok beklenmemeli.

Çok kısa muhalefete değinilecekse. Erdoğan’ın en iyi yaptığı şeylerin taklidini yapmanın faydası yok. Gerçek olanla uğraşmak, çözüme ve örgütlenmeye odaklanmak gerekirdi. Olmadı.

Şimdi yeni bir süreç başlıyor. Sisteme biriken öfkeyi Erdoğan’ın destekçilerine, onunla yol arkadaşlığı yapacaklara kaptırmayacak bir muhalefet çizgisi gerekiyor. Erdoğan’ı yenilebileceği, rejimi çöpe yollama gücünün olduğu anlaşıldı. Sıra bunu gerçek kılmaya geldi.