Alevilikte kadının yeri ve saygınlığı

BirGün Kadın/ALMANYA
Almanya´da Alevi kurumlarında 90lı yıllardan günümüze kadar çeşitli görevlerde yer alan Gülay Bulut ile buluştuk. En son Hessen Eyaleti’nde Kadın Kollarında aktif olan Bulut, Alevilikte kadının tarihsel konumunu ve günümüzü değerlendirdi.
Alevilik inancında cinsiyet eşitliği çok vurgulanan konulardan birisi. Sizce cinsiyet eşitliği Alevilik inancında nasıldır?
Gülay Bulut: Alevi inancında cinsiyet ayrımı yoktur. Cemlerde ve manevi toplantılarda kadın ve erkek arasında bir fark gözetilmez; herkes bir "can" olarak kabul edilir. Alevi öğretilerinde ve anlatılarında kadın, yolun kendisi, anne ve Mürşid-i Kamilullah (manevi rehber) olarak yüceltilir. Bu tür ifadeler sıkça dile getirilir ve Alevilikte kadın-erkek eşitliğinin var olduğu vurgulanır.
Ancak bu teorik eşitlik pratikte gerçekten yaşanıyor mu? Eğer öyleyse, neden Alevi kadınları örgütlenmelerde belirgin roller üstlenemiyor? Neden üst düzey karar mekanizmalarında daha fazla söz sahibi olamıyorlar? Neden fikirleri, karakterleri ve mücadeleleri toplumda yeterince görünür hale gelmiyor? Alevi inancında kadın-erkek eşitliği neden toplumsal yaşama tam anlamıyla yansımıyor?
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin Alevilere yansıması nedir?
Gülay Bulut: Gerçek eşitliğe baktığımızda, Alevi kadınlarının da toplumsal haksızlıklara ve baskılara maruz kaldığını görebiliriz. Alevi toplumu, inançsal olarak kadın-erkek eşitliğini savunuyor gibi görünse de, bu idealin tam anlamıyla gerçekleşmediğini söylemek mümkün. Dünyanın pek çok yerinde kadın-erkek eşitsizliği devam ederken, Aleviler de bu toplumsal gerçeklikten bağımsız bir konumda değiller. Tarihsel olarak bakıldığında, kadın ve erkek hiçbir zaman tam anlamıyla eşit haklara sahip olmadı.
Bugün en gelişmiş kapitalist ve emperyalist ülkelerde bile, "eşit işe eşit ücret" talebi tam anlamıyla karşılanmış değil. Siyasal ve toplumsal alanlarda da cinsiyet temelli ayrımlar ve sınıflandırmalar devam ediyor. Alevi toplumu da bu küresel gerçeklikten bağımsız değil. İnançsal olarak kadın, "candadır, annedir, sevgidir, cennetin annelerin ayakları altında olduğuna inanılır." Elbette inanç açısından cinsiyetlerin eşit görülmesi önemli ve anlamlı bir unsurdur. Ancak bu eşitlik, toplumsal hayata ve örgütlenmelere yansımadığı sürece eksik kalıyor.
Peki Alevi toplumunda kadınların örgütlenmedeki yerini nasıl görüyorsunuz?
Gülay Bulut: Avrupa'daki Alevi toplumlarında da kadın-erkek eşitsizliği belirgin bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bu gerçekliği daha yakından incelemek gerekiyor. Yıllardır bu alanda çalışan ve mücadele veren biri olarak, bu eşitsizliği doğrudan deneyimledim. Örneğin, bir erkek "dede" olarak posta oturup cem yürütebiliyorsa, bir "ana" da aynı hakka eşit şekilde sahip olmalıdır. Ancak bu hakkı kazanmak bile uzun bir mücadeleyi gerektirdi.
Gerek federasyonlarda gerekse Cem evlerinde erkek egemen yapılar hâlâ baskın durumda. Seçim süreçlerinde, büyük gruplar genellikle erkek başkanları destekliyor ve yıllardır aynı yapı ve zihniyet devam ediyor. Kadınların başkan seçilme şansı neredeyse hiç tanınmıyor. Bu durum, kadınlara duyulan güvensizliği düşündürüyor. Oysa Alevi toplumunda akademik ve entelektüel açıdan son derece donanımlı kadınlar var ve birçok görevi erkeklerden daha iyi yerine getirebilecek kapasiteye sahipler.
Alevi örgütlerinde erkek egemen yapılar değişmediği sürece, kadın-erkek eşitliğinden söz etmek ne doğru ne de gerçekçi olacaktır. Eşitlik, sadece bir "ana"nın varlığıyla ya da kadın kollarının oluşturulmasıyla sağlanamaz. Çoğu kurumda kadınlara biçilen en büyük rol mutfak işleriyle sınırlıdır. Yemek yapma, bulaşık yıkama ve temizlik gibi görevler genellikle kadınların sorumluluğunda kabul edilir. Bu anlayış, eleştirilmesi gereken önemli bir sorundur.
Cinsiyet eşitliği mücadelesinde Alevi örgütlerinde yapılanmanın sizce nasıl olması gerekiyor?
Gülay Bulut: Alevi örgütlerinin mevcut yapısını koruyarak kadınların bu ortamlarda etkin roller üstlenmesini sağlamak zor görünüyor. Bu nedenle örgütlerin kendilerini yeniden yapılandırması ve entelektüel-akademik birikimden daha fazla faydalanması gerekiyor. Karar mekanizmalarında bulunan kişilerin, özellikle kadınlarla ilgili alınan kararlarda daha uygar ve eşitlikçi bir yaklaşım benimsemesi şart.
Alevilikte sıkça kullanılan "İlimden gidilmeyen yol karanlıktır" sözü, ne yazık ki örgütlü yapılar içinde yeterince karşılık bulamıyor. Alevi toplumunun sahip olduğu akademik ve entelektüel birikim, örgütlenmelerde tam anlamıyla değerlendirilmiyor. Bu yüzden, Alevi örgütlerinin günümüz koşullarına uygun şekilde yeniden yapılanması bir zorunluluk olarak görünüyor.
Tabii ki, Alevi örgütleri bugüne kadar birçok iyi çalışmaya da imza attılar ve bunları takdir etmek gerekir. Ancak geçmişte kadın-erkek eşitliğinin sağlanamamış olması, gelecekte de eşitliğin sağlanamayacağı anlamına gelmez. Günümüzde kadın-erkek eşitliği mücadelesi farklı boyutlar ve anlamlar kazanmıştır. Artık bu mücadeleyi daha güçlü ve daha bilinçli bir şekilde sürdürmek gerekiyor.