Google Play Store
App Store

Öcalan’ın PKK’ye yönelik silah bırakma çağrısının bölgede tüm aktörler için yeni bir denge durumu oluşturacak. ABD’nin bu süreçteki müdahalelerini daha çok İsrail üzerinden sürdürmesi beklenirken çağrının Suriye, Irak ve İran’daki yansımaları farklı olacak. PYD ve YPG’nin tavrı ile beraber "barış" çağrısı altındaki bu dönem tüm aktörlerin yeni denge politikalarıyla ilerleyecek.

Ali Faik Demir: Yeni bir denge dönemi

Hazırlayan: Öncü Durmuş

Suriye merkezli gelişmelere paralel olarak MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Parti grubuna uzattığı el ile başlatılan "çözüm süreci", hafta tamamlanmadan yeni bir evreye geçti. Siyasi partilerden eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne kadar bir dizi görüşme gerçekleştiren İmralı heyeti, üçüncü kez PKK Lideri Abdullah Öcalan’ı ziyaret etti.

Ziyaret sonrası İstanbul’da açıklamalarda bulunan heyet, Öcalan’ın PKK’ye yönelik beklenen silah bırakma çağrısını kamuoyuna duyurdu. Öcalan tarafından iletilen mesajda, PKK’nin silahlı mücadelesini tamamıyla siyasal bir alana taşıması talep edilirken, ayrı bir ulus-devlet, federasyon ve idari özerklik gibi yapılara ihtiyaç olmadığı belirtildi.

Demokratikleşme vurgusunun da olduğu metinde yazılmayan ancak Sırrı Süreyya Önder tarafından paylaşılan “Pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshetmesi; demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” ifadeleri oldukça dikkat çekti.

Heyetin mesajı okumasının ardından PKK’nin silah bırakma ihtimali genel anlamda olumlu karşılanırken, çağrının arka planında birçok soru işareti mevcudiyetini koruyor.

Öcalan’ın PKK’ye yönelik çağrısının Ortadoğu’daki ve Türkiye’deki yansımalarını Akademisyen Doç. Dr. Ali Faik Demir ile konuştuk.

Öcalan tarafından gelen bu çağrının bölgedeki etkileri sizce nelerdir?
Okunması gereken ilk şey, Türkiye’deki dinamiklerle bölgesel dinamiklerin birbirinden çok farklı işleyeceğidir. Öcalan’ın çağrısı üzerinden birbirini takip eden olumlu açıklamalar geldi ancak bu çağrının yansımalarının Suriye, Irak ve İran’da nasıl olacağını tespit etmek gereklidir. Bu tespit için erken olsa da, özellikle yeni dengeler içerisinde Kürt nüfusunu es geçemeyeceğimiz İran’ın kırılgan yapısını da unutmamalıyız.

Dolayısıyla bugün kısa vadede bu çağrının tam etkilerini Türkiye üzerinden değil, bölgedeki tüm aktörler üzerinden göreceğiz. Diğer yandan, meselenin Irak ve Suriye boyutu oldukça önemli. Dış aktörlerin sürekli hamle yaptığı bu iki ülke de kilit nokta biraz da PYD ve YPG’nin ne yapacağıdır. Çağrının kendilerine gelmediğini, kendi zeminlerinin farklı olduğunu şimdilik onlar da ortaya koydular. Bu açıdan bölgedeki işler Türkiye’nin istediği gibi ilerlemeyebilir.

Sizce ABD’nin bu çağrı üzerindeki rolü ve etkisi nedir? AKP iktidarı kendini nerede konumlandırıyor?
Bu noktada Trump, çok açık bir şekilde tüccar zihniyetiyle ülkesine ve halkına bir yük getirmek istemiyor. Gidişat onların istediği gibi ve eğer gerekli görmezse YPG ve PYD’ye çok fazla destek vermeyebilir. Suriye için açıktan çok kart sürmeyecektir. O sebeple biraz İsrail üzerinden bir politika güdebilir. Yani İsrail’in Kürt gruplarına ne denli destek vereceği, önümüzdeki dönemin belirleyici unsurlarından biri olabilir. Öcalan’ın belirttiği ifadelerde silah bırakma çağrısı, Kürt kimliğinin varlık sorunu olmadığı üzerinden ifade edildi. Yani bir özerklik talebinin bulunmadığının altı çizildi. Örgüt bağlantısı eğer denildiği gibi kalkarsa, Türkiye’nin bölgede kendisini tehdit altında hissetme durumu azalacak. Ancak esas politikasını İsrail üzerinden sürdürecek olan ABD’de İsrail de Türkiye’nin rahatlamak istediği koşulların yaratılmasını istemeyecektir. İsrail, Türkiye’nin hassas karnının Kürtler olduğunu bilerek pozisyonunu buna göre alacaktır. Dolayısıyla, PKK’nin Kürt kimliğinin varlık sorunu olmadığını vurguladığı bu çağrı, özerklik taleplerinin bulunmadığını gösterse de, bölgede farklı boyutlar ve belki kırılmalar yaratabilir. Yani Irak’taki yansıması ile Suriye’deki yansıması aynı olmayacaktır.

PKK’nin başta YPG olmak üzere diğer güçlerle ilişkisi nedir? Yapılan çağrının önümüzdeki döneme dair yansımaları neler olabilir? 
PKK’nin YPG ya da diğer Kürt güçleri içerisindeki ilişkisi de bölgede yer alan ülkelerin kendi dinamiklerine göre şekillenecektir.

Türkiye açısından baktığımızda ise Ankara’nın Şam’a yakınlığı, Bağdat ve Tahran ile kurduğu ilişkiler biliniyor. Erdoğan’ın bu noktada dezavantajlarının yanında belli avantajlar da elde edebilir. Bölgede dışlanmışlar, arka planda kalan güçlerle bu dönemde ilişkilerini sıklaştırabilir.

Ancak buradaki düğüm yine de Irak ve Suriye’deki aktörlerin elinde olacak. Bölgenin geleceği, şimdilik bu iki ülke üzerinden şekillenecek gibi görünüyor.

Sonuç olarak, bu gelişmelerin etkisini hemen göremeyebiliriz. Öcalan’ın PKK’ye olan çağrısı genel olarak destek bulsa da, somut olarak kimin nasıl bir pozisyonda yer alacağını ve masaya hangi şartları sunacağını tahmin edebilmek güç.

Bizim tahmin edemediğimiz gibi, bölgedeki güç unsurları da aslında ellerinde ne olduğunu ve nasıl hareket edeceklerini tam anlamıyla göremiyor olabilir. ABD’den Kürt hareketine, Türkiye’ye kadar şüphesiz herkesin elinde kendine ait kartlar var.

Ancak dediğim gibi, Irak ve Suriye’deki gelişmeleri tam görmeden bu yaşananların bölgedeki tam etkisini kestiremeyeceğiz. Yani en azından bir süre herkesin gözü birbirinin atacağı kartta olacak ve barış çağrısı yeni denge politikalarıyla sürdürülecek.