Allah’ın sevgili kuluyuz
“Allah fakir kulunu sevindirmek istediği zaman önce eşeğini kaybettirir sonra buldururmuş.”
Uzun deneme ve gözlemlere dayanarak söylenmiş ve halka mal olmuş sözlere “özdeyiş” diyoruz…
Bu sözlerde ne bir fazla ne de eksik bir kelime vardır ve bir kültür tarifidir…
Türkiye, AKP ile tam da bu özdeyişe uygun yönetilir hale geldi… Ne var ki, sonunda eşek tam kayboldu. Bulacak güç de ahlâk da kalmadı… Halk, eşeği çalanların peşinde… 31 Mart’ta bir kolunu yakaladı. Diğeri de yapılacak ilk seçime kaldı… Seçimin hemen yapılması artık CHP için yaşamsal bir görev haline gelmeli… Günler geçtikçe Türkiye’nin yok edilme gayreti geometrik bir hız alacak… Yurttaşların can ve mal güvencesi hepten ortadan kalkacak…
∗∗∗
İyi ve doğru olan her şey AKP’nin “çok bilmiş(!)” kadroları nedeniyle önce bozuldu. Şimdi tekrar düzeltilmeye çalışılıyor… Bozarken ortaya koydukları gerekçeler cehaletin yanı sıra Türkiye Cumhuriyeti’ne olan kin ve nefretleriydi… Laik demokratik sosyal hukuk devletine olan hınçlarıydı… Bilime dayalı eğitilmiş yurtsever yurttaşların saygın bir ülke yaratma sevdalarına olan hasetleriydi…
Geleceğin emanetçisi olan gençlerin, “muasır medeniyetin” üstüne çıkma azmi karşısında, duydukları korkuydu…
Çağdaşlığın, modernliğin ve bilgeliğin temsilcisi, güzelliğin ve zorluğun paylaşanı olan kadının, toplumda, eşit ve saygın yer almasına karşı duran kadın düşmanlarıydı…
Eşeği çaldılar, artık Allah da bulunmasına yardım edemiyor…
Ama biz çalanları biliyoruz!
∗∗∗
Geçtiğimiz hafta, Türkiye’nin çeşitli kentlerinde sığınmacıların kalkışma girişimlerine tanık olduk. İlk kez Kayseri’de sığınmacılar, güvenlik güçlerine karşı koydular. Direnç gösterdiler.
Sınırlarımız dışında, Türk TIR’ları yakıldı, kamu binalarındaki Türk bayrakları yırtıldı… “Tehlike çanları çalmaya başladı” tedirginliği ve telaşı, halk arasında infial yarattı... Çünkü, AKP’nin bir göç politikası yok. Sığınmacı sayısı dahi bilinmiyor. Yaratılan kaos ortamda “provokasyonlar alabildiğince” yapılabiliyor.
Bu duruma karşın iktidar, toplumu ikna edici açıklamaları bir türlü yapmıyor! Sanki “provokasyonlara geçit verir” gibi bir politika izliyor… Üstelik AKP Genel Başkanı’nın, tam da ekonominin çöktüğü, açlık ve yoksulluğun kol gezdiği, yurttaşların müthiş kızgın olduğu bir ortamda, sürekli sığınmacılara yapılan harcamalardan bahsediyor olması da provokasyonlara yol açıyor…
∗∗∗
Acaba iktidar bir iç çatışma ortamı yaratarak koltuğunu koruma politikasını sinsice yürürlüğe mi koydu sorusu da akla gelmiyor değil! Durup dururken sığınmacıların nüfusunun yüzde 12-13 olduğunun açıklanması, bugüne kadar devlet bütçesinden 100 milyar dolara yakın para ödendi iddiaları, aç kalan halkımızın tepkisini yükseltiyor…
Türkiye’de yaşananları görmek istemeyen Partili Cumhurbaşkanı, Putin’le yaptığı görüşme sonrası nihayet Suriye Devlet Başkanı Esad’la görüşmek istediğini açıkladı! Bu düşüncesinde samimi olup olmadığı, ABD Başkanı Biden’la yapacağı görüşmeden sonra belli olacak!
∗∗∗
Yurttaşlarımızın tamamı “Esad’la geç kalınmış bir el sıkışma” beklentisi içinde… 14 yıl önce, düşüncesiz, kapris dolu ve dış kaynakların talebi üzerine, asırlardır komşuluk yaptığımız Suriye’yle çatışmanın ülkemize verdiği zararı anlatmaya gerek yok… Kaybettiğimiz insan ve ekonomik kaynağımızın yanı sıra, on milyona yaklaşan Suriyeli sığınmacıların dramı da ülkemize büyük travma yaşatıyor…
∗∗∗
Hatırlayın!
Dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Washington’da ABD Dışişleri Bakanı Bayan Clinton’a “Hemen Suriye’ye girelim” dediğinde Clinton, “önceliğimiz Suriye muhalefetini desteklemektir. Silah dışında ilaç ve gıda yardımı yapmaktır” yanıtını vererek, AKP iktidarının Suriye’yi işgal etme isteğinin önünü kesmişti… Ama sonra, 3 saatte "Emevî Camii’nde namaz kılarız” hayaliyle Türkiye, Suriye’ye girdi…
∗∗∗
Sonrasında “savaş uçağımızın” düşürülmesiyle gelişen olaylar, Suriye ile olan ilişkimizi daha da kötüleştirdi… İktidar, çatışmaları neden göstererek halkımızın milliyetçi duygularından yararlandı… Olaylar kızıştı, çatışılan yöreler çoğaldı. Şehit sayımız da arttı! Buna paralel olarak Türkiye’ye gelen sığınmacı sayısı da milyonları geçti…
∗∗∗
Bu arada Rus uçağı düşürüldü. Erdoğan ve Davutoğlu arasında mutluluk çığlıkları atıldı… Akabinde İdlib’te Ruslar, 36 askerimizi hava saldırısıyla şehit ettiler… Olay sonrası Putin Erdoğan’ı, Moskova’daki makam odası önünde uzun zaman bekleterek onurumuzla oynadı… Şimdi aynı Putin istedi diye yani, acı çeken, değerlerini kaybeden halkımız için değil, Putin istedi diye, Erdoğan, “Esad’la görüşme noktasındayız” diyebilmekte… Bu açıklama, yıllar önce yapılması gereken önemli bir gelişmedir… “Esad’la görüşelim, Suriye ile barışalım” yeter ki, bataklığın dışına çıkalım…
∗∗∗
Ülke için şans olan bu gelişme, Erdoğan ve basiretsiz dış politika danışmanlarıyla yürütülemez… Erdoğan’dan önce dünyada itibar ve saygınlığımızı oluşturan, Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği gerçek diplomatlarla başarıya ulaşılır… Az sayıda kalsalar da laik, demokratik, çağdaş hukuk devletini temsil eden, mesleki kariyerleriyle dünyada ün yapmış diplomatlarımız bulunarak, bu görüşmelere dahil edilmelidir…
AKP öncesi dönemden kalan yetişmiş, deneyimli, üstelik lisan bilen(!), dünyayı tanıyan, beceri ve yetkinlikleriyle Büyükelçilik düzeyine ulaşmış, yurtsever devlet görevlilerinin oluşturduğu gruplarla ikili ilişkilerin temeli atılabilir…
Böyle insanlar hala Dışişleri’nde vardır…
Türkiye’nin lehine bir şey yapmak istiyorsa Erdoğan, en azından bu konuda hazırlıklı CHP’den yardım istemelidir…