Google Play Store
App Store
Almanya'da eğitimde cinsiyet ayrımcılığı devam ediyor

Ayten BİROL
Emekli Fizik-Kimya Öğretmeni, Eğitim Uzmanı

Almanya, eğitim sisteminde fırsat eşitliğini sağlamaya yönelik politikalar geliştirmiş olmasına rağmen, cinsiyetçi ayrımcılığını hala birçok alanlarda sürdürüyor. Eğitimde eşitlik için iki yüz yılı aşkın süredir mücadele eden kadınlar, günümüzde halen dolaylı veya dolaysız birçok cinsiyetçi tutuma maruz kalıyor.

1900 yıllardan önce kadınlar, Almanya’da özel izinle üniversiteye girebiliyorlardı. Ancak 1900 yılında, kadınların üniversitelere resmi olarak kaydolmalarına izin verildi. Bu sayede Heidelberg üniversitesi Almanya’da kız öğrencileri resmen kabul eden ilk üniversitelerden biri oldu. 1950’de kaydolan öğrenciler arasında kadınların oranı yalnızca %18,3 iken 2021’de bu oran %50,4’e yükseldi. Bu oranlar eğitimde eşitliği işaret etse de, eğitim sonrası toplumsal cinsiyet rollerini uygun mesleklere yönlendirme halen yaygın bir sorun. Kadınların, daha “aile hayatına uygun” mesleklere yönlendirilirken, Erkekler ise mühendislik, iktisat gibi gelir seviyesi yüksek meslek alanlarına yönlendiriliyor. Sosyal mesleklerde (öğretmenlik, sosyal, pedagoji vs.) kadınların oranı oldukça yüksek, ancak çoğu meslek dallarının gelir seviyesi düşük.

PISA´nin 2018 yılında araştırmalarına göre, kız çocukları erkek çocuklarına oranla daha başarılı olmalarına rağmen, lise eğitimi sonrası cinsiyet ayırımcılığı ile karşı karşıya kalıyorlar.  Duisburg-Essen Üniversitesi’nin 2011´de yapılan bir araştırması, özellikle akademik alanda kadın öğrencilerinin deneyimledikleri cinsiyetçiliği somutlaştırdı. Araştırmada bazı erkek öğrencilerin kız öğrencileri grup çalışmalarına dahil etmek istemediği, bazı ğretim üyelerinin kız öğrencileri küçümsediği ve cinsel içerikli şakalara maruz bıraktığı tespit edildi.

STEM ALANLARINDA KADINLAR İÇİN DEVAM EDEN ZORLUKLAR

Geçmişte kadınların üniversitelere erişimi nasıl engellendiyse, günümüzde de STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) alanlarında ilerlemeleri çeşitli önyargılar ve sistematik engeller nedeniyle zorlaşıyor. Erkek öğrenciler STEM alanlarına yönlendirilirken, kız öğrenciler genellikle sekreterlik, kuaförlük, kozmetik, hemşirelik, hasta bakıcılığı ev ekonomisi ve öğretmenlik gibi geleneksel kadın mesleklerine yönlendiriliyor.

Ayrıca eğitim müfredatlarında hala geleneksel cinsiyet rolleri yer alıyor. Bu durum kız öğrencilerin meslek seçimlerini ve özgüvenlerini olumsuz yönde etkileyerek potansiyellerini tam anlamıyla ortaya koymalarını engelleyen faktörler. Günümüzde “geleneksel kadın” figürlerinin sosyal medya platformlarında yaygınlaşması ve artan muhafazakâr ve aşırı sağcı eğilimler, kız çocuklarının “toplumsal cinsiyet” rollerinin benimsemesinin önünü açıyor.

GÖÇMEN KÖKENLİ KADIN ÖĞRENCİLER ÇİFTE AYRIMCILIK YAŞIYOR

Göçmen kökenli kadın öğrenciler, eğitimde hem göçmen olmanın getirdiği yapısal engellerle hem de cinsiyet temelli ayrımcılık yüzünden ciddi zorluklarla karşılaşıyor.2020 yılında yapılan bir araştırmaya göre, göçmen kökenli kadın öğrenciler hem geleneksel engellerle hem de eğitimci önyargılarıyla karşılaşıyor ve STEM alanlarından uzak tutuluyor.  Geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine bağlı olan muhafazakâr aileler, kız çocuklarının eğitimi ikinci plana atabiliyor ya da “aile yaşamına” uygun mesleklere yönlendiriliyor. Yine muhafazakâr aileler kız çocuklarının erken yaşta evlenmesini ya da ev içi sorumluluklarını üstlenmesini bekliyor. Bu durum göçmen kökenli ailelerde daha sıklıkla karşımıza çıkıyor.

Cinsiyet ayrımcılığı, sosyo-ekonomik statüsü düşük olan ailelerde derinleşiyor. Rol-modellerinin eksikliği ve ailelerin akademik geçmişinin olmaması eğitimde de eşitsizliği beraberinde getiriyor. Düşük sosyo-ekonomik statü, göçmen kökenli ve kadın olmanın sonuçları eğitimde fırsat eşitsizliğini somut hale getiriyor. Entegrasyon ve göçmen araştırmalarına göre, önemli yönetim pozisyonlarının sadece yüzde 1,5´i göçmen kökenli kadınlardan oluşuyor.

BİLİM VE SANAT ALANLARINDA CİNSİYET AYRIMCILIĞI

Sadece eğitimde değil, bilim, sanat ve sinema sektörlerinde de kadınlar ciddi ayrımcılıklarla karşılaşıyor. Tarihte birçok kadın bilim insanı, erkek meslektaşları tarafından görmezden gelinmiş veya başarıları erkeklere atfedilmiştir. Örneğin, Rosalind Franklin’ in DNA’ nın yapısını keşfetmedeki katkıları uzun süre James Watson ve Francis Crick’e mal edildi. Marie Sklodowska -Curie, 1903 yılında Nobel fizik Ödülü 1911 yılında da Nobel kimya ödülü ile iki farklı bilim dalında Nobel kazanan tek kadın bilim insanı olarak bilinirken, pek çok kadın akademisyen ödüllendirilmedi.

Margaret Keane, 1950-1960 yıllarında ünlü olan “Büyük Gözler” isimli resimlerinin gölge ressamıdır. Eşi Walter Keane onun eserlerini kendi imzasıyla pazarladı. Margaret Keane, 1970 yılında resimlerin gerçek sahibinin kendisi olduğunu açıkladı ve 1986 yılında sanat dünyasında hak ettiği tanınmayı elde etti. Bu olay “Big Eyes” skandalı olarak dünya çapında bilinirlik kazandı. Margaret'in mücadelesi bu anlamda güçlü bir metafor olarak karşımıza çıkıyor.

EŞİTLİK İÇİN ÖNLEM ALINMASI ŞART

Kız öğrencilerinin cinsiyetçiliğe ve farklı ayrımcılığa karşı bilinçlendirilmeleri kadar, eğitimcilerin de bu konuda bilinçli olması önemli. Eşit fırsatların sağlanmasının gerçek bir adalet sunmadığı, aynı zamanda dezavantajlı kız öğrencilerin fırsat eşitliğini yakalayabilmeleri için, devlet desteklerinin artırılması gerekiyor.

Devlet kurumları göçmen kökenli kız çocuklarını, özel göçmen proje derneklerine (örneğin: ev ödevi yardımı, ders ve eğitim desteği gibi) terk ederek, sorumluluktan çekilmeyi tercih ediyor. Ancak eğitime dair tüm alanların devlet kurumları tarafından düzenlenmesi son derece önemli.

Müfredat ve eğitim araçlarının toplumsal cinsiyet eşitliği için yenilenmesi önem arz eden unsurlardan sadece bir tanesi. Üzerine çok tartışılmayan diğer konulardan biri ise, güney Almanya’nın kimi bölgelerinde kiliseye bağlı ilkokulların dini geleneklere bağlı eğitim vermesi. Örneğin Bavyera eyaletinde Katolik kilisesinin ilkokullarında, öğrencilerin güne dua ile başlaması, laik eğitimin önünde büyük bir engel.

EŞİT EĞİTİM, EŞİT GELECEK

Eğitimde cinsiyet eşitsizliği, kadın haklarını yok sayan bir sistemin en acı göstergelerinden biridir. Oysa eğitim toplumun ilerlemesi için temel bir haktır.

8 Mart Dünya kadınlar günü, bu eşitsizliklere karşı verilen mücadelenin sembolüdür. Kadınların eğitime erişimini engelleyen her türlü ayrımcılığa son vermek, sadece kadınların değil, tüm toplumun daha adil ve gelişmiş bir geleceğe ulaşmasını sağlayacaktır. Unutmayalım ki eşit bir eğitim eşit bir dünya demektir.

Kaynaklar: 2011 Diskriminierungserfahrungen von Studierenden, Ergebnisse der großen UDE-Studierendenbefragung) isimli araştırma.