Almanya'da her gün 1 kadın öldürülüyor
Ezgi DENİZ GÜNEYTEPE
Almanya’da her gün bir kadın erkekler tarafından katlediliyor ve her üç dakikada bir kadın ev içi şiddete maruz bırakılıyor. Avrupa Birliği'nin süper güçlerinden biri olan Almanya´da kadına yönelik şiddetin bu boyutta artması devlet kurumlarını da harekete geçirdi. 2023 yılının istatistiklerine göre her gün 140'tan fazla kadın ve kız çocuğu cinsel bir suçun mağduru oluyor. Geçtiğimiz yıl 360 kadın ve kız çocuğu erkekler tarafından katledildi. Bu cinayetlerin yüzde 80´i ise kadınların partnerleri tarafından işlendi. Anaakım medya ve emniyet birimleri, partnerleri tarafından öldürülen kadınların haberlerini “ilişki suçu” olarak adlandırarak, bireysel bir sorun gibi yansıtıyor. Kadın cinayetlerinin neredeyse romantize edilerek ele alınması ve politik bağlamdan kopuk nitelendirilmesi, kadınlar için tehlikenin boyutunu artırıyor. Diğer tehlike ise cinayetlerin aydınlanmadığı veya faillerinin belli olmadığı birçok kadın cinayetinin ise bu istatistiklere girmemesi. Dolayısıyla bu veri tabanının çok üstünde korkunç bir tablo ile karşı karşıyayız.
ÖRGÜTLENEN DİJİTAL NEFRET
İstatistiklerde en çok dikkat çeken verilerden biri ise siber şiddet oranı oldu. Geçen yıl 17 binden fazla kadın ve kız çocuğu, siber taciz veya sosyal medya aracılığıyla işlenen diğer suçlar gibi dijital şiddet mağduru oldu. Bu veri dijital şiddet alanındaki suçlarda yüzde 25'lik bir artışa teşkil ediyor. Siber şiddetin kadınlar üzerinde en çok kendini gösterdiği alan ise “involuntary celibates”, yani Inseller. İnceller, istemsiz olarak bekar olan erkekler, antifeminist erkek haklarını savunan grupları dijital alanlarda yansıtıyor. Araştırmacı yazar Veronika Kracher´e göre “Incelleri araştırmak çok önem arz ediyor, çünkü kendinden nefret eden ve kadın düşmanlığına dayalı ideoloji somut potansiyel tehlikeler barındırmakta”. Veronika Kracher, “patolojik kadın düşmanı komplo teorisyeni, kendinden nefret eden ve işlenmiş nihilizme” dayanan bu ortamı tanımlıyor ve ideolojisini analiz ediyor. İncel dünyasının “zehirli bataklığı” kadınlar için gelecekte daha da tehlikeli olacağı yönünde varsayımların önüne geçmek için, toplumsal dönüşümün bir an önce hayata geçmesi gerekiyor. Uzmanların vurguladığı diğer bir nokta ise İncellerin neofaşist dünya görüşüne sahip olması.
Almanya´da artan aşırı sağcı eğilimin toplumun her katmanında kendisini yansıtmasının sonucu olarak kadın cinayetlerinin artması öngörülebilir bir olguydu. Feminist örgütlerin uzun yıllardır uyarmasına rağmen devlet kurumlarının yeterli önleyici tedbirleri almaması, politik bir tercih olarak görülebilir. Almanya´da parlamento partilerinin geçtiğimiz süreçlerde AfD gibi aşırı sağcı partiler ile sağcılık yarışına girmesi, toplumsal dönüşümleri de olumsuz etkilemiş durumda. Clara Zetkin, Rosa Luxemburg gibi sosyalist ve feministlerin yetiştiği bu ülkede derin bir antifeminizm ateşinin yansıması, kadın haklarının geleceği için ciddi tehlike. Kapitalizmin çoklu krizleri ile bağlantılı olan erkeklik krizinin, faşist dünya görüşü ile iç içe geçmesi ne ilk ne de şaşırtıcı. Hitler faşizminin geleneksel aile rolleri tezinin yeni nesil savunucusu AfD’nin “Alman çiftler, Alman çocuk doğurur” sloganı içinde neofaşist düşünceleri barındırıyor.
KÜRTAJ YASASI SORUNLU
Mevcut kürtaj yasasının 150 yıldır etkin olması ve kimi maddelerinin 1933 Alman faşistleri tarafından belirlenmesi, uzun yılladır feminist örgütlerinin itirazlarından biri. Kürtaj, Alman Ceza Kanunu’nun 218. Maddesine göre yasa dışı sayılıp, üç yıla kadar hapisle cezalandırabilinir. Bu maddenin sonradan eklenen 218a bölümünde, ilk üç aylık dönemde danışmanlık ile yapılan kürtaj bu yasadan muaf tutulabilir. Feminist örgütler, bu denli karmaşık ve bürokratik olan kürtaj hakkının suç olmaktan çıkarılması ve danışmanlığın zorunlu tutulmamasını talep ediyor. Ancak muhafazakâr ve gerici kesimler bu taleplere karşı çıkıyor. Örneğin Almanya Katolik Merkez Komitesi de “embriyonun yasam hakkının daha az” olmasını eleştiriyor. Bu eleştirisi desteklercesine gelen diğer açıklamalar ana muhalefet partisi Hristiyan Demokratlar Birliği Başkanı Friedrich Merz´den geldi. Aşırı sağcı parti AfD de, kürtajın yasal olmasıyla “doğmamış bebeklerinin yaşam hakkının korunması gerektiğini” savundu.
FEMİNİST MÜCADELE İÇİN SOKAKLARDALAR
Aile Bakanı Lisa Paus (Birlik90/Yeşiller) yaptığı açıklamada şiddeti önlemek için, şiddetin net bir şekilde yasaklanması ve kolay erişilebilir bir koruma ve destek sisteminin gerekli olduğunu söyledi. Ülke genelinde yaklaşık 350 kadın sığınma evi, 100 sığınma evi ve 600'den fazla danışma merkezi bulunuyor. Ancak pek çok yerde yeterli hizmet mevcut değil. Bunun için yeni bir yasa tasarısının Federal Parlamento’ya sunulması planlanıyor.
Kadınlar, Almanya'da neofaşist tehlikenin gittikçe güçlendiği bugünlerde anti-faşist mücadelenin en önemli yapı taşlarından biri olan feminist mücadele için sokaklarda olacak. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir kız kardeş, yalnız bırakılmamalı.