Almanya’da iktidardaki üç partili koalisyon hükümeti, kurulduğundan bu yana en ağır krizlerinden birini yaşıyor. Hükümetin büyük ortakları SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) ve Yeşiller, küçük ortak liberal parti FDP’yi (Hür Demokrat Parti) koalisyon anlaşmasında yer alan çevre koruma hedeflerinden uzaklaşmakla suçluyor. Her iki partinin yetkilileri, önümüzdeki dönemde binaların ısıtılması konusunda çevreyi korumayı ve enerji tasarrufunu hedefleyen yasa tasarısının meclis gündemine getirilmesine karşı çıkan liberal ortaklarını “verdikleri sözden dönmekle” suçluyorlar.

FDP parti örgütünün itirazları sebebiyle, Federal Ekonomi ve İklim Koruma Bakanı (aynı zamanda Federal Başbakan Yardımcısı) Robert Habeck’in öncülüğünde hazırlanan ve hükümet içindeki FDP’li bakanlar tarafından da kabul edilen tasarının önümüzdeki yılbaşından itibaren yürürlüğe girmesi neredeyse olanaksız halde. Sosyal Demokratlar ve Yeşiller’in çok önem verdikleri bu yasa, yılbaşından itibaren yeni yapılacak tüm binalardaki ısıtma sisteminin yüzde 65 yenilenebilir enerji kaynaklarıyla çalıştırılmasını zorunlu kılıyordu. Liberaller, orta vadede de tüm binaların ısıtmasında yenilebilir kaynaklara geçilmesini hedefleyen yasa tasarısında değişiklikler yapılması gerektiğini savunarak, süreci geciktiriyorlar.

Kriz ana akım medyanın yayınlarıyla daha da büyüyor. Bu arada bir dönem Yeşiller’in parlak ismi olarak Robert Habeck’i başbakanlığa en çok yakıştıran medya organları, şimdi halkın büyük çoğunluğunun onun istifasını istediğine dair anketleri manşete çıkarıyor. Kriz büyük, ancak daha önce yine liberaller tarafından çıkarılan krizlerde olduğu gibi büyük ortakların verecekleri ödünlerle çözüleceğinden kimsenin şüphesi yok.

GÖÇE TEŞVİK YASASI

Hükümet bundan önceki günlerde kamuoyuna tanıtılan diğer iki yasal reform konusunda ise uyum içinde çalıştığı izlenimini veriyordu. Bunlar hem bu ülkedeki göçmenleri hem de bu ülkeye göçmeyi düşünenleri yakından ilgilendiriyor.

Almanya’da hükümetin bir yandan bu ülkeye yönelik göçü durdurmaya çalışırken, diğer yandan da “işgücü göçünü” teşvik eden, kolaylaştıran bir yasa hazırlaması, ilk bakışta çelişkili görünebilir. Ancak burada anahtar kavram “nitelikli işgücü”...

Almanya’da şu anda çeşitli sektörlerde iki milyon nitelikli işçi açığı var. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen bir ankete göre neredeyse her iki işyerinden biri uzun süredir nitelikli işçi açığıyla karşı karşıya. Uzmanlar bu açığın kapatılması için her yıl yurtdışından 400 bin nitelikli işçinin ithal edilmesi gerektiğine işaret ediyorlar. Aslında bu nedenle üç yıl önce bir “Nitelikli İşgücü Göçü Yasası” çıkarılmıştı. Ancak birçok bürokratik sınırlamalar nedeniyle beklenen sonuç alınamadı. Örneğin Almanya’da çalışmak üzere başvuran yabancılar, kendi ülkelerinden aldıkları diplomalar, meslek sertifikaları gibi belgelerini kabul ettirmekte büyük zorluklar çekiyor, sonunda vazgeçiyor, bu konuda sınırlayıcı olmayan ülkelere yöneliyorlardı. İçişleri ve Çalışma Bakanlığı’nın hazırladığı, hükümet ortaklarının da kabul ettiği değişiklilere göre önümüzdeki dönemde çalışmak üzere Almanya’ya gelmek çok daha kolay olacak. Örneğin diploma ya da meslek eğitimi belgelerinin tanıtım işlemleri, bu ülkede çalışacak bir işyeri bulmuş olan “nitelikli işçi” Almanya’ya gelip işe başladıktan sonra, yani Almanya’da gerçekleştirilebilecek. Ya da bir işyerinden davet almamış olsa da buraya gelip çalışmak isteyenlerin Almanya’da iş aramasını, bunu icabında Almanya’ya gelip yapabilmesini kolaylaştıran bir puan sistemi getiriliyor.

HANGİ ‘NİTELİKLİ’ İŞLER?

Peki nedir bu “nitelikli işler”...

Almanya’da şu anda 3,5 milyon işsiz var ve yüz binlerce işsiz sığınmacı... Bunlar söz konusu nitelikli işgücü açığını kapatamazlar mı, gerekli eğitim süreçlerinde geçmeleri halinde?

Bu elbette mümkün. Ancak burada söz konusu olan “nitelikli işler”, düşük gelirli ve yorucu işler. Yukarıda istatistiklerini verdiğimiz “işçi açığı”, esas olarak sağlık, yaşlı bakım hizmetleri, inşaat ve gastronomi sektörlerinde... Ancak bu ülkede yaşayan insanlar bu işleri yapmak istemiyor, bu işlerde düşük ücretle çalışmaktansa işsizlik yardımı gibi mevcut sosyal yardım sisteminin sağladığı olanaklardan yararlanmayı tercih ediyor.

Kuşkusuz yeni “Nitelikli İşgücü Göçü Yasası”nın insani yanları da var ve insani sonuçları da olacak. Ama asıl hedef bu gelişmiş kapitalist toplumun sağlığı, beslenmesi, barınması için önemli sektörlere dışarıdan işçi göçünü kolaylaştırmak.

Öte yandan Türkiye gibi ülkelerden Almanya’ya mühendislik, doktorluk gibi uzun süreli yükseköğrenim gerektiren mesleklerdeki insanların göçü ise - ki biz buna “beyin göçü” diyoruz - mevcut sistemin sağladığı olanaklarla yıllardır sürüyor. Frankfurt merkezli Türk Mühendis Mimarlar Birliği’nden (TMMB) aldığımız bilgiye göre Türkiye’den geçtiğimiz yıl Almanya’ya çalışmak üzere gelen doktor ve mühendis sayısı yaklaşık 39 bin olmuş.

Diğer yasa değişikliği ise “Vatandaşlık Yasası”nda olacak. Almanya’da yaşayan Türklerin çifte vatandaşlık beklentilerine olumlu yanıt veren bu değişiklikleri de yarınki yazıda ele alacağız.