Almanya’da 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlanırken meydanları dolduran emekçilerin dile getirdiği taleplerin başında tabii ki özellikle Ukrayna’daki savaş nedeniyle silahlanma harcamalarındaki astronomik patlama ve Rusya’ya karşı sürdürülen “ekonomik savaş“ nedeniyle giderek artan hayat pahalılığı nedeniyle satın alma gücü gerileyen ücretlere zam konusu geliyordu.

Başka talepler de dile getirildi işçi bayramında.

Örneğin savaşın bir an önce sona ermesi için hükümetin barış girişimlerinde bulunması, savaş meydanlarına silah ve cephane sevkiyatının durdurulması gibi siyasal taleplerin yanı sıra konut, eğitim, sağlık gibi alanlarda dar gelirli, yoksul kesimlerin, emeğiyle yaşayan insanların ve işsizlerin yaşam koşullarını iyileştirecek adımların atılması istendi…

Bu arada dile getirilen talepler arasında bir de haftalık çalışma süresinin “dört güne indirilmesi“ konusu yer alıyordu. Özellikle sanayi işkolunda örgütlü en büyük sendika IG Metall’in gündeme getirdiği “haftada 4 gün çalışma“ talebi, hükümet partilerinden SPD’nin (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) Eşgenel Başkanı Saskia Esken’in de desteğini aldı. Bu konuyla ilgili bilimsel araştırmalar da “dört günlük çalışma haftası“ uygulamasının çalışanların işlerine yönelik “memnuniyet“i artırdığı için daha verimli olacaklarına işaret ediyor. Kamuoyu yoklamalarına bakılırsa halkın büyük çoğunluğu da bu talebe sıcak bakıyor. Geçtiğimiz hafta yapılan bir ankete katılanların yüzde 48’i bu öneriyi doğru buluyor, yüzde 40’ı da yanlış. Yine aynı ankete göre halkın yüzde 37’si Almanya’da işçilerin çok uzun süre çalıştırıldığını düşünüyor. Aksini düşünenlerin oranı ise yüzde 10…

***

Sendikanın talebi sadece çalışılan gün sayısının değil, çalışma süresinin de azaltılmasını öngörüyor ve elbette buna bağlı olarak ücretlerde kesintiye gidilmesine de kesinlikle karşı… IG Metall yıllar önce de haftalık çalışma süresinin 35 saate indirilmesi için yoğun mücadele vermiş ve en azından kendi örgütlü olduğu sektörde bunun kabul edilmesini sağlamış, diğer sektörlerdeki sendikalara da öncülük yapmıştı.

Emek cephesinden yükselen bu talep, tabii ki işveren örgütleri ve onların siyasi alandaki gönüllü temsilcilerinden merkez sağ partilerce reddediliyor. Haftalık çalışma saatlerinin dört güne dağıtılmasına esnek bakanlar da var, ancak aynı ücret karşılığında daha az süre çalışılmasına kesinlikle karşılar. Bunun Almanya’nın uluslararası alanda rekabette zor duruma düşüreceğini savunuyorlar. “35 saatlik haftalık mesai“ talebi ilk ortaya atıldığındaki itirazları tekrarlıyorlar. 

***

Ancak sendikaların 10 yılı aşkın bir mücadelesi sonunda, 1995’teki toplu sözleşme pazarlıklarında haftalık çalışma süresinin 35 saate indirilmesinin ardından Almanya sanayisinin “uluslararası rekabet gücü“nde bir gerileme yaşanmamıştı. Dolayısıyla “haftada 4 gün çalışma“ uygulamasına geçilmesi durumunda da böyle bir durum sözkonusu olmayacaktır. Bir gerileme olursa da – ki olabilir – bunun nedenlerini başka yerde aramak gerekir. Örneğin teknolojik gelişmede. Ya da bugünlerde olduğu gibi Amerika tarafından dayatılan Rusya’ya ve Çin’e karşı ekonomik ambargolarda. Bilindiği gibi Ukrayna savaşının ardından Almanya Rusya’dan enerji, ham madde ve ara malları alışverişini kesmek zorunda kaldığı için sanayide üretim maliyetleri büyük oranda yükseldi. Şimdi de aynı şekilde Çin’le ekonomik ilişkilerin kesilmesi isteniyor. Ve hükümeti oluşturan üçlü koalisyondaki partilerden ikisi yani Yeşiller ve liberaller de bu beklentilere uygun davranıyor.

Alman sanayi işçilerinin “aynı ücretle daha az çalışma“ talebinin kısa sürede gerçekleşmesi pek mümkün değil. Ancak bu imkânsız da değil. Bunun gerçekleşmesi için sendikaların mücadelesi gerekmeyebilir, büyük bir hızla gelişen “yapay zeka“lı robotlar bu sorunu çözer belki de…

Dünyanın birçok ülkesinde insanlar işsizlik nedeniyle yoksulluk içinde yaşıyorlar. Milyonlarca genç insan da iş bulmak umuduyla, bir yolunu bulup, Almanya’ya (ve tabii ki diğer kapitalist ülkelere) kapağı atmayı düşlüyorlar. Bırakın haftada dört gün çalışmayı, her gün çalışmaya da razılar, yeter ki bir işleri olsun.

Zenginliği esas olarak ihraç ettiği sanayi ürünlerinden kaynaklanan Almanya’da da “daha az çalışma“ tartışılıyor…

Bu arada bir de sağlık, bakım, inşaat ve gastronomi gibi sektörlerde yeterli işgücü olmadığı gerekçesiyle dışarıdan işçi ithalini kolaylaştırmanın yollarını tartışıyorlar…

Almanya'daki en büyük 1 Mayıs yürüyüş ve mitinglerinden biri Frankfurt'taydı. Mitinge aralarında SOL Parti'nin de yer aldığı Türkiye kökenli örgütler de kendi bayrak ve sloganlarıyla katıldı. Eyleme katılan Sol Parti (Linke) yöneticilerinden Eyüp Yılmaz (solda) yaşanan enflasyon ortamının zenginlerin daha da zenginleşmesine yol açtığını vurgulayarak, "Yeterince para var. Sorun onun adaletli bir biçimde paylaşılması. Bu nedenle zenginlerin ve tekellerin daha adil olarak vergilendirilmesi. Silah ve enerji tekellerinin krizden kaynaklanan ekstra gelirlerinin toplumların refahı için değerlendirilmesini talep ediyoruz. Enflasyonla mücadele için dar, gelirli herkese aylık olarak az 200 euro daha fazla ücret verilmeli" dedi.”