Anadolulu bir yeryüzü bilgesi: Vedat Günyol
Açık çağrımdır: Vedat Günyol gibi Anadolulu bir yeryüzü bilgesinin kitapları, çevirileri düzenli bir dizi içinde acilen yayımlanmalıdır! Bu da Cumhuriyetçi, demokrat, hümanist, sosyalist yayınevi ve kurumlara düşen bir görevdir.
Herhalde “Cemal Süreya yazmıştır...” diye başlayan 99 yazı yazmış olacağım sonunda, 9’unu yazmışımdır. 10’uncusu da Türkiye’de Aydınlanmanın, Hümanizmin öncü adlarından Vedat Günyol için olsun. Cemal Süreya, Türkçenin okunması gerekli 99 kitabından olan 99 Yüz’de yazmıştı “Vedat Günyol İçin Çağrışımlar”ı.
“Yüzü sanki bir yazarın değil de bir gökbilim profesörünün yüzü” diyecek ve yüzünde yalnızca yeryüzünü değil, göğü de görecektir Günyol’un. Yakıştırma mı, değil, “Aynayı tuttum yüzüme/Ali göründü gözüme” dizeleri, Tanrının insanın yüzünde tecelli ettiğinin nasıl derinliğine yalın söyleyişiyse, güneş de insanın sözünden yüzüne ışığıyla, sıcaklığıyla gece ve gündüz gezer.
Yıldızın Parladığı Anlar gibi güneşin indiği yüzlerden biri de Vedat Günyol’un yüzü. Yaşı da nerdeyse yüze yakın bir bilge olarak var oldu, eyledi, yazdı, söyledi ve bir anlamda da kendine mistik diyenlerin, öyle vehmedenlerin bile erişemeyeceği dervişane bir yaşam sürdü. Yalınlığa erişmenin, derinliğe ulaşmak gibi bir yükseklik olduğu düşünülürse, bir ülkenin çilesini üstlenmek, buna gönüllü olmak, yılmamak ve en önemlisi de şimdilerde eser miktarda bile kalmayan “diğerkâm” tutumuyla dünya malında gözü olmamanın, bencillik nedir bilmeden, başkaları için üretmenin, “varlığım varlığına armağan olsun” bilincinin en öndeki, en yüksekteki adı oldu Vedat Günyol. “Çoğulcu anlayışla bölmeli kafalar arasındaki farkı” durmadan anlatan, yazan bir öğretmen, bir yazar, bir düşünür ve bir adanmış oldu.
Sevgiye, dostluğa, çağdaşlığa ve Anadolu’ya bağlı oldu hep, İslamcıların günümüzde çıkarları ve görüşleri gereği dine indirgedikleri “Anadolu İrfanı”nı özüyle aslıyla, kaynağında yorumladı ve onun çağımızdaki bir temsilcisi gibi davrandı hep: “Bir pota içindeki kültür bileşimidir Anadolu. Avrupa kültürüne kaynaklık ettiğini söyleyebilirim. Yunan felsefesi Anadolu kaynaklıdır. Roma, Hitit, Sümer, Fars, Arap, Selçuklu, Osmanlı kültürleri Anadoluludur” der ve ekler “Cumhuriyet öncesi ve sonrasıyla benimsenip özümsenen ve insanı, insansal değerleri ön plana alacak olan bir Hümanizma kültürü, Hümanizma eğitimi gerek Türkiye’ye bugün. Bizde Hümanist görüşün ta Yunus’lara, Mevlana’lara, Pir Sultan’lara uzanan bir geçmişi var. Mevlana; din, ırk, soy sop ayrımı yapmadan herkese gönlünü kucağını açan Yunus Emre, hümanizmanın pirleridir bence. Hele Bektaşilik; ‘Dünyamız Tanrısal değildir’ diyen Lucretius’un bir çeşit çömezi sayılabilecek olan Bektaşilik dogmalar karşısındaki babacan, eleştirel tutumuyla hümanizmanın ta kendisi sayılabilir.”
Evi birkaç sandalye, masa dışında kitapların evi olan ve mülkiyeti reddeden Hümanist Sosyalist Vedat Günyol 275 sayı çıkardığı aylık Yeni Ufuklar dergisiyle, yazdığı sayısız deneme ve düşünce kitabıyla, çevirisiyle sahiden de Türkiye’ye yeni ufuklar getiren, ilerici, yurtsever, insancıl bir aydın oldu. Soğuk savaşın sıcak aklı, aydınlatma yolcusu, imece sevdalısı, insan sıcaklığı, büyük yaşam ustası, sevgi insanı, evrensel cumhuriyet aydını, dupduru denemelerin sevimli yazarı, bir uyanış savaşçısı, aydınlanma bilgesi gibi birbirinden özlü, doğru, fazlasıyla hak edilmiş sıfatlarla anıldı, anılıyor, anılacak...
Fakat Vedat Günyol’un kitaplarını kim yayımlayacak, onları ikinci yüzyılında laik cumhuriyetin varlık-yokluk kavgası verdiği, siyasal iktidar ve yandaşlarınca doğallaştırılmaya çalışılan şeriatın tehlikelerine karşı yeni kuşakları, gençleri koruyacak, uyaracak bu birbirinden değerli yapıtları hangi yayınevi yayımlayacak? Belki bir yayınevi, üniversite ya da belediye. Açık çağrımdır: Vedat Günyol gibi Anadolulu bir yeryüzü bilgesinin kitapları, çevirileri düzenli bir dizi içinde acilen yayımlanmalıdır! Bu da Cumhuriyetçi, demokrat, hümanist, sosyalist yayınevi ve kurumlara düşen bir görevdir.