Anayasa Mahkemesi ve darbe anayasası
AKP Sözcüsü Ö. Çelik, Erdoğan’ın CHP dönüşünde yaptığı ve muhtemelen önceden hazırlanmış olan açıklamasında, “Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız” unvanını sürekli birlikte kullandı. CB, Anayasal unvan; Parti Genel Başkanlığı ise, fiili durum.
Bu fiili durumun kaynağı şu saptama: “Türkiye’de fiili bir durum vardır …ve de suç işlenmektedir.” Bahçeli’nin konuşması (16.10.16), OHAL ortam ve koşullarında Anayasa değişikliğinin itici gücü oldu. Anayasal kamuoyu oluşmadan ‘evet’ ve ‘hayır’ kampanyaları eşit olmayan koşullarda yürütüldü. YSK, Anayasa’ya aykırı bir kararla mühürsüz zarf ve oyları geçerli saydı ve sonucun ‘evet’ yönünde çıkmasını sağladı.
15 Temmuz darbe girişiminin 3. Ayında Hükümeti ve Parlamenter rejimi kaldırmak için düğmeye basan ve 6 ay içinde bunu ‘başaran’ AKP-MHP ikilisi, uyum yasaları için kendilerine 6 aylık süre tanıdı.
Bu zaman içinde başlıca yasama faaliyeti, seçim yasasında değişiklik oldu. 12 ay sonra, seçimleri 16 ay öne alan AKP-MHP, yine uyum düzenlemesi yapmadı; seçim kararı sonrası yürürlüğe koyduğu 7142 sayılı kanun (RG: 18.5) ile uyum düzenlemelerini KHK’ye bıraktı.
24 Haziran seçimleri, yüzyılların ürünü Anayasal ve siyasal mirası tarihe gömdü; KHK-703 ise, seçimler sonrası çıkarıldı. İzleyen günlerde Cumhurbaşkanı, CBK-1 ile 536 maddelik düzenleme yaptı.
Böylece, Nisan 2017’de tasfiye edilen Osmanlı-Cumhuriyet kurumları yerine getirilen tek kişili Devlet yönetimi ve yürütme için uyum düzenlemesi, kendini tasfiye etmiş olan Hükümet ve bütün yetkileri kendisinde toplayan kişi tarafından yapılmış oldu.
Pek hacimli olan tasfiye ve sözde uyum düzenlemelerinin iptali için CHP, 60 gün içinde AYM’ye başvuru yaptı. AYM ise, 60 ayda karar ver(e)medi.
2017 kurgusu, bir devletin yıkılarak yeni bir devlet kurulması sırasında yapılan köklü değişiklikleri andıran Anayasal düzenleme. AYM ise, CBK-1 ve KHK-703 denetimini yıllara yaydı. Olağan düzenlemelerde bile 5-6 yıl makul süre değil kuşkusuz; ancak, bu denli köklü kopuş ve geçiş dönemine ilişkin düzenlemeler açısından anlaşılması zor fazla gecikme.
‘Anayasa suçu’ saptaması, Anayasa değişikliğinin itici gücü olmuş olsa da, inşa edilmek istenen rejim, otoriter de olsa, bunun hukuk yoluyla gerçekleşmesi, AYM’nin, adil yargılanma hakkının asgari gereklerinin uygulanmasına bağlı idi.
Hukuka inançlı yurttaşlar, kararlarını sabırla bekledikleri 62 yıllık Anayasa Mahkemesi (AYM), 6 aylık zaman diliminde Devlet’in üç erkinin tümüyle Anayasa dışı söylem, işlem ve eylemleri ile karşılaştı. Kuşkusuz bu durum, Anayasa yargısında da bir ilk.
AYM kararlarını uygulamayarak Anayasa’yı ihlal ile yetinmeyen ve AYM üyelerine karşı suç duyurusunda da bulunan Yargıtay 3. CD Başkanı, 16 Mayıs’ta Başsavcı olarak atandı.
CB ve Yargıtay’ın ödüllendirme atamasının temelini C. Atalay kararı (RG: 27.10.23).
AYM’nin değinilen iki kararı da, Cumhur İttifakı’nın ödül çalışmaları yaptığı tarihlere rastlıyor:
CBK-1 hakkında 26 Ekim 2023'te verilen kısmi iptal kararı 27 Şubat 2024'te RG'de yayımlandı; yürürlük için 9naylık süre tanındı.
KHK-703 hakkında 7.12.23 ta. Kararları ise, 4.6.24 ve 5.6.24 tarihli RG’de yayımlandı…(482+113 sf.); yürürlük için 12 aylık süre tanındı.
Burada, 6 yıllık gecikme ve 6 aylık hesaplaşma arasındaki çelişkiler açık.
CB’ye atfen Ö. Çelik’in sıkça yaptığı “darbe anayasası” nitelemesi karşısında, ‘hangi darbe?’ sorusuna verilecek yanıt açık: 15 Temmuz Anayasası.
AYM, Darbe anayasası geçiş dönemi hukuksuzluğunu 2018’de yürürlüğün durdurulması veya tümden iptal ederek önleme yerine, 6 yıl sonra teşhir etme yolunu seçti.
Ö. Çelik, ısrarla kurtulunması gerektiğini vurguladığı ‘darbe anayasası’, AYM’nin teşhirine katkıda bulunduğu 2017 kurgusu değil mi?