An’ın içinden geçmek
Ekim ayında, vefatının 6.yılında Türkiye’nin fotoğraf ustalarından Ara Güler’i anmak üzere Atlas Sineması’nda bir tören düzenlendi. Beyoğlu Belediyesi, Habitat TV ve Foton Derneği’nin katkılarıyla düzenlenen törende açılış konuşmasını Fatih Aslan yaptı. Yönetmenliğini Erdal Buldun’un üstlendiği Merhaba adlı belgesel izleyiciyle buluştu. İhtiyaç sahiplerine gösterdiği merhamet ve cömertliği ile de tanınan Güler’in eğitim bursuyla hayata kazandırdığı öğrenciler teşekkür mesajlarını paylaştılar. Okan Bayülgen’in moderatörlüğündeki söyleşide haberci / gezgin Coşkun Aral, ustam dediği yakın dostu Ara Güler’i anlattı. Salonda bulunan ve Ara Güler ile tanış olan kişiler de ayrıca söz aldılar. Anlatılan anılardan sanatçının muhabirliğe, fotoğrafçılığa, sanata, dolayısıyla hayata ve mesleğine bakışı yorumlandı. Gandhi, Churchill, Picasso, Dalí gibi dünyaca ünlü politikacı ve sanatçılarla röportajlar yapan Güler tarihçilerden daha gerçek tarih yazan foto muhabirlerden biriydi ve kendisini sanatçı olarak tanımlamazdı. “Fotoğrafın belgesel olması sanat olmasından çok daha mühimdir” diyen Güler’e basın, fotoğraf, sanat dünyası bileşenleri ve fotoğraflarındaki evrenselliği yakalayan insanlar sanatçı unvanını layık görmüştü. Ona göre sanatçılık kişinin kendisine vereceği bir paye değildi. Anın içinden geçmek ve o anla ilgili geleceğe zamansız not düşebilmekti.
Bu yaklaşım “İnsanın yaşadığı değildir hayat; aslolan, hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır.” diyen Mârquez’de de vardır. Kendi hayatını ve tanığı olduğu yaşamları edebiyata uyarlayışı onu anlatı sanatının en önemli sanatçılarından biri yapmıştır. Sanatını, bir sayfa ile değil binlerce sayfa ve sayfalar arasındaki örüntülerle inşa etmiştir. Günümüzde düşünce ve uygulama boyutunda emek yoğun yaratım anlayışı oldukça azaldı. Sınırlı ve çoğu zaman sıradan -birkaç kitap, resim, şarkı, performans- çalışmalarla kendisine sanatçı unvanını layık gören pek çok kişi görür ve duyar olduk. Gösteri dünyası oldukça yanıltıcı profillerle dolu. Asıl sorun, sanatı ve sanatçıyı tanımlarken gelecek neslin içine düşmesi muhtemel yanılgılar… Hatta ortaya çıkabilse baş yapıt olabilecekken zihinlerde bütünlenememiş parçalar halinde kalacak olan imge ve imajlar.
Geleceğin sanatçıları ilhamı nerede bulacaklar? Sahip oldukları yaratıcılığı ve özgünlüğü nasıl koruyacaklar? Anlatı sanatının resim sanatı ile buluştuğu bazı resimli çocuk kitapları, manânın yazı ve çizginin ötesine geçebildiği derinliklere sahip ve bu yönleriyle ilham vericiler. Son günlerde okuduğum, estetik fikirleri hayatın mühim meseleleriyle birleştiren kitaplardan örnekler vermek isterim bugün.
Sanatın ön kabulleri ve ön yargıları aşmakla ilgisi olduğuna inanırım. BU NASIL TİMSAH? bir çocuğun ön yargılarına bağlı korkularıyla yüzleşme ve düşüncelerini dönüştürme hikâyesi. Okula metro ile giden küçük kız arkasında büyük bir timsahın onu takip ettiğini fark eder. Yakalandığı takdirde başına geleceklerle ilgili çeşitli senaryolar üreten çocuk kendisine timsahlarla ilgili söylenen olumsuz sözleri de hatırlar. Çocuğun güven duymadığı tek canlı timsahlar değildir. Şımarık, ukala, vurdumduymaz pek çok canlıyla yolunun kesiştiği bir dünyada yaşamaktadır. Fikrini değiştirecek çok basit fakat önemli bir an gelir çatar?! O andan itibaren okurlar için her şey yolunda ve olağan ilerler ta ki bir fil motosikletiyle ortaya çıkana kadar… Yanılgıya kapılıp yeni kaygılar inşa etmek istemeyenler için “Belki de..” dedirten resimli bir farkındalık metni.
∗∗∗
Sanat belki de en çok her gün gördüğü nesneler arasında durup bekleyen macerayı fark edebilenlere göz kırpar. PORSELEN DİYARINDAKİ MACERA’da ağzında piposu, başında şapkası kayıkta balık avlayan birini görürüz. Aniden esen rüzgarla adamın şapkası uçar. Sayfalarda, şapkasının peşine düşen adama bakışını doğrultan nesneler belirir. Yan yana sıralanan nesneler sanatçının kurguladığı maceranın düş mekânıdır. Bu mekânda sarmaşıklara dolanmak, ağaç dallarına tırmanmak, ejderhayla karşılaşmak, kaplanı uyandırmadan sıra dağları aşmak olağandır. Sözcüklere ihtiyaç duymayan anlatıda uçan şapka bahanedir ve belki de tüm gizem bir yayın balığının gayretinde gizlidir. Akademisyen Walter Fochesato’nun görsel okumada öz güvene dikkat çeken tavsiye metninin de yer aldığı kitap, küçük sıradan şeyleri görsel şölene dönüştüren bir sanat öğrencisinin ilk sözcüksüz ve ödüllü eseri. Ayrıca gelecekte ortaya koyacağı eserlerin lezzeti hakkında fikir veren de bir çalışma.
∗∗∗
Kendi olma yolculuğuna çıkmadan sanat yolculuğuna çıkamayabilir insan! Bilinen en büyük sayı olan googolplex’e atıf yapan yazarın GOOGOL Bir Keşif Yolculuğu adlı hikâyesinde başkalarının ondan olmasını beklediği kişi olmadığının farkında olan, soranlara adının Googol olduğunu söyleyen bir çocuk ile karşılaşıyoruz. Çevresindekilerin birbirini tekrarlayan sorularından bıkan ve yaşadığı yerden ayrılıp yola koyulan bu “sınıflandırılamayan varlık” yolculuğu boyunca zihinsel bir kararlılık içinde. Bu da karşılaştığı kişi ve varlıklar karşısında onu cesur kılmakta. Yolculuğunda, çocuğun karşısına dünyanın dönmesini kendi varlığına bağlayan canlılar da çıkıyor, içine insan girmemesi tercih edilen akıllı hayvanların yaşadığı tuhaf bir dünya da. “İç geçirmenin bir rengi olsaydı günbatımında uçan leyleğin rengi olurdu” gibi şiirsel unsurları da barındıran metin küçük Googol’un ilgisine çeken ve çekmeyen pek çok rastlantıyla dolu. Yağmurun konuştuğu, su birikintilerinin gülüştüğü yolculukta ukalalar, akıl çeldiriciler, yol göstericiler, şefkat arayanlar, vefalılar, domuz burunlu oyuncular çıkıyor çocuğun karşısına. Seyirci olmak da mümkün kendi seyrinin baş rolünde yer almakta. Vedalaşmayı iyi bilen çocuk harflerin arasından geçiyor ve kendini evinde hissettiği, “sonsuza yakın” macera yaşayacağı bir yere varıyor?! Dünyanın en güzel sözcüklerinden birini metafor olarak kullanan yazar metnin her aşamasında muzipliğini koruyor. Kitabın resimlerinde gerçek ile gerçeküstü arasında muazzam denge göze çarpıyor.
∗∗∗
Yazımı Marion Muller-Colard’ın kaleme aldığı Hannah Arendt’in Küçük Tiyatrosu adlı kitapta yer alan soru ile noktalamak isterim. “Dünyaya sürekli yeni başlangıçlar yapma şansı sağlayan şey nedir?” Cevaplarınızı merak ediyorum. İyilikle kalın.