Ankara’nın taşına bak
Bugün, 13 Ekim, Ankara’nın başkent oluşunun 101. Yıldönümü. Ankara, Ulusal Kurtuluş Savaşıyla bağımsızlığın kazanıldığı; Saltanatın kaldırıldığı ve egemenliğin halkın olmasının sağlandığı kentti. Doğal olarak kurulacak Cumhuriyet’in de başkenti oldu.
Ancak, Ankara’nın başkent olmasına, biri yabancı, diğeri yerli iki güçlü kesim, kendilerine karşı Kurtuluş Savaşı verilen sömürgeci ülkeler ve bir bölümü onlarla işbirliği yapan bu ülkenin Siyasal İslamcıları karşıydı. Birinciler büyükelçiliklerini 1930’lara kadar Ankara’ya taşımadılar; sonra kabullenmek zorunda kaldılar. İstanbul’un “payitaht” kalmasının ısrarcısı Siyasal İslamcılar ise kentin Cumhuriyet’in değerlerini yansıtan fiziksel özelliklerini “her olanağı kullanarak yok ettiler ve ediyorlar.
NASIL GİTTİ?
Ankara’nın 1930’larda hazırlanmış olan çağdaş kent planı, 1950’lerden başlanarak çarpık yapılaşma ile delik deşik edildi. Gurur kaynağı Güven Park talana uğradı. Ankaralıların kültür etkinliklerinin ortak alanı Gençlik Parkı aynı sonucu gördü.
AKP iktidarı, Ankara Garı, 19 Mayıs Stadyumu ve Hipodrom gibi Cumhuriyet kimliğinin anıtsal değerlerini tümüyle işlevsizleştirdi. Cumhuriyet’in en temel kamu kurumlarının biri olan TCMB’nın yönetim merkezini İstanbul’a aldırdı.
Ankara’nın Cumhuriyetin Başkenti kimliğini yitirmesinde BB Başkanı İ.M. Gökçek (1994-2017) döneminde merkezi hükümet ile yerel yönetim el ele çalıştı.
Bahçesinde III. Cumhurbaşkanı C. Bayar’ın “Atatürk seni sevmek milli bir ibadettir” sözünün yer aldığı Çankaya Köşkü yerini Atatürk Orman Çiftliği -AOÇ üzerine çöken Saray’a bıraktı.
Bu satırlara sığmayacak çok acımasız bir yıkım öyküsü olan AOÇ, kent yaşamı ile doğayı bütünleştiren, her türlü tarımsal üretimi çağdaş yöntemlerle gerçekleştiren, hayvanat bahçesi ve piknik yerleriyle sağlıklı bir kültür alanı oluşturan özellikleriyle çok yönlü bir Cumhuriyet değeriydi. Bu değer, AKP iktidarında, kimi işbirlikçi CHP’lilerin de bağışlanamaz katkılarıyla yerel yönetimin kullanımına açıldıktan sonra, Saray ve ABD Büyükelçiliği başta, yeni yapılanmalarla tam anlamıyla yağmalanıyor.
Yıkım bitmedi; Ankara kimliği değiştirildi. Nasıl mı?
Önce, Mustafa Kemal Atatürk’ün Ulus’taki Zafer anıtının Kasım 1927’de açılmasından sonra Ankara bu heykel ile “ders kitaplarında” simgeleşti(1). Sonra, ülkemizde de kentlerin simgelerle tanıtımının önem kazanmasıyla 1973’te CHP’li, “halkçı” Belediye Başkanı V. Dalokay simge olarak Hitit Güneşini seçti(2). Ya sonra? M.Gökçek, Hitit Güneşini kaldırdı ve aşağıda görülen simge kullanılmaya başlandı(3). Olayın yargıya taşınasına karşın bir sonuç alınamadı.
Gerçekte, bu üçlü, Ankara’nın başkent olarak geride bıraktığı 101 yılda geçirdiği “değişimi” çok iyi özetliyor.
Acı olan CHP’li BB Başkanı Mansur Yavaş’ın 2019’dan buyana üçüncü simgeyi bağrına basmasıdır.
Geçen yıl, Ankara’nın başkent oluşunun 100. Yılında yaşanan şu iki olay çok şey anlatıyor. “Ankara, Beşevler’de Anıtkabir’e, bölgedeki eğitim yerleşkelerine komşu olan ve “eğitim alanı” olarak belirlenen 17 dönümlük arazide cami ile külliye yapılmasına ilişkin imar planı değişikliği Büyükşehir Belediyesi’nin Meclisinde oy birliğiyle kabul edildi. Kentin göbeğinde İmar ve İskân Bakanlığı’nın eski yerine inşa edilmesi planlanan ve ihalesi üç kez iptal edilen Diyanet Camisi ve otopark için düzenlenen dördüncü ihalede 254,4 milyon TL geçen Ekim’de sonuca ulaşıldı (Basın).
Sonuç olarak, Ankara başkent oluşunun hemen sonrasında kazandığı kimliğini çok büyük ölçüde yitirmiş, ülkenin çağdaşlaşması çürümüşlüğe dönüşmüş bulunuyor. Bugün “Ankara’da “hakimler var” bile denilemiyor; “Diyanet var” deniliyor. Güvenlik yok; ülke, cinsel saldırılarda can veren “çocuklar” ve cinayete kurban giden “kadınlar” mezarlığına dönüşüyor; cinayetler aydınlatılmıyor; “bilimsel eğitim” verilmiyor; sağlık sağlanamıyor; yurttaşlar arasında ayrımcılık yapılıyor. Uyuşturucu kullanımı toplumsallaşıyor; milletvekillerinin adı altın kaçakçılığıyla anılıyor; yiyeceklere hile karışıyor. TÜİK’in yanlış istatistiklerinin kullanımıyla her gün yoksullaşan yurttaş için yaşanmaz kılınan ülke “sığınmacı” cenneti oluyor.
Bu noktada sormak gerekiyor. Eğer, Ankara Cumhuriyet’in değerlerinden uzaklaştırılmasaydı, ülke, bunca yıkım ve yangınla ya hiç karşılaşmaz ya da bunları çok daha az bir zararla atlatmaz mıydı?
***
Mimarlar Odası Ankara Şubesi önceki başkanı Tezcan Karakuş Candan’ın hazırladığı ve dün açılan “Ankara’ya Bakmak Sergisi” 19 Ekim’e kadar NUROL Sanat Galerisinde (Gelincik Sk 2/2) görülebilir.