Antalya Diplomasi Forumu ya da “Kedileri gütmeye çalışmak”
AB çevrelerinden İmamoğlu’nun tutuklanması ve ardından yaşananlar nedeniyle boykot edenlere ve ABD’den katılım olmamasına karşın, pazar günü sona eren Antalya Diplomasi Forum’unun (ADF) önemli/zor bir teması vardı: “Reclaiming Diplomacy in a Fragmented World”. Ben “Parçalanmış Bir Dünyada Diplomasiyi Geri Kazanmak” diye çevirirdim ama, diplomatik bir kibarlıkla Türkçesi “Ayrışan Dünyada Diplomasiyi Sahiplenmek” olmuştu.
Temaya uygun konular ve isimler vardı. Suriye’den Ahmed Şara gelmişti. Suriye, İsrail, Filistin, yani Ortadoğu, “parçalanmış dünya”nın en parçalı ve acılı coğrafyası olarak öne çıktı.
Hakan Fidan kapanış konuşmasında yüzde yüz katıldığım bir şey söyledi: “İsrail üzerinde savaş dışında etki kullanacak tek ülke ABD’dir.” İsrail’in Gazze’deki soykırımına ABD ve AB’nin açıktan destek verdiğini de yineleyip; “Ama günün sonunda daha büyük sermayenin ve siyasal gücün biriktiği Avrupa’dan ve Amerika’dan gelen destek kesilmediği sürece bu insanlık suçunun, soykırımın sona ermeyeceği gerçeği ortada” dedi.
Başlıktaki “kedileri gütmeye çalışmak gibi” deyimi de bu yüzden aklıma geldi; Fidan, İsrail üzerinde etki kullanacak tek ülke ABD dediği ve öyle de olduğu için!
“Like herding cats” (Kedileri gütmeye çalışmak gibi) Amerikanca bir deyim; neredeyse imkânsız bir şeyi yapmaya çalışmayı anlatmak için kullandıkları. Şunu da derler; “Like trying to nail Jell-O to a wall” (Jöleyi duvara çakmaya çalışmak gibi). Benzer başka deyimleri de var ama biz Hollywood sayesinde bunların “Mission Impossible” versiyonu biliriz.
“Büyüyen jeopolitik çatlaklar, derinleşen küresel eşitsizlikler, sivilleri hedef alan şiddet olaylarındaki artış, farklı görüşlere yönelik hoşgörüsüzlük, teknolojik kırılmaların yol açtığı belirsizlikler ve iklim krizinin çok boyutlu etkileri ortak adalet duygusunu sarsmış ve uluslararası kurumlara olan güveni aşındırmıştır. Mevcut uluslararası sistemin bu güncel sınamalara çözüm bulmadaki yetersizliği, halihazırda güçlükle ilerleyen iş birliği çabalarını daha da zorlaştırmaktadır.” ADF, işte bu resmi durum saptamasıyla, “diplomasinin sahiplenilmesine yönelik diyaloğu teşvik etmek” temasıyla toplandı.
ADF’deki en çarpıcı konuşmalardan birini de Prof. Jeffrey Sachs yaptı, BM Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı Başkanı sıfatıyla.
Ve özetle dedi ki: Suriye’de 600 bin insanın ölümüne neden olan savaş Esad yüzünden çıkmadı. Obama yönetimi 2011’de Esad’ı devirme kararı aldı. Netanyahu ve ABD, birlikte Ortadoğu’yu İsrail’in isteğine göre şekillendirmeye soyundular. Bunun için bölge ülkelerinin desteği ile cihatçıları eğittiler. Suriye savaşı, İsrail’in kışkırttığı 6 savaştan biri; Lübnan, Irak, Libya, Somali, Sudan. (Aslında bir de Yemen var). Gen. Wesley Clark 2011’de Pentagon’a 5 yılda çıkarılacak 7 savaşın listesini verdi. Bunlardan sadece biri, İsrail’in şiddetle istediği İran-ABD savaşı, henüz çıkarılamadı. Bu savaşların hiçbiri kaçınılmaz değildi, tercih edildi, CIA tarafından organize edildi. Hepsinden ABD ve İsrail sorumludur. ABD finansmanı ve günlük operasyonel askeri desteği olmadan İsrail Gazze’de katliam yapamaz. Bizzat biliyorum; 2012’de Kofi Annan Suriye’de tüm tarafların kabul ettiği bir barış anlaşması sağladı ancak ABD veto ettiği için uygulanmadı. Açık söylüyorum, ABD şartlarını bölgeye dikte etmeye devam ettikçe asla barış olmayacak. Ancak, ABD politikalarını İsrail kontrol ediyor ve diyor ki bana daha büyük İsrail lazım! Savaşın en büyük faili ABD’dir!
Fidan da dedi ki, ABD baskı yapmadan İsrail durmaz! Doğru da, bu “kedileri gütmek” ya da “jöleyi duvara çakmak” gibi bir şey değil mi?