Antep fıstığı sahipsiz mi?
Geçen sene fıstığın kilosu 100 liraydı. Bu sene de 100 lira… Evet, fıstığın üreticiden çıkış fiyatı geçen yıldan bu yana hiç değişmedi. Çiftçi yüzde 61’lik enflasyona maruz kaldı, fiyatlar 2 katına çıktı ama mahsulün fiyatı değişmedi. Üreticiler isyanda.
Başlığın mucidi Antepli fıstık üreticileri… TMO, buğday alımı yapıyor, ÇayKur çayı alıyor, fındıkta taban fiyat var. Peki fıstık? Antep Fıstığı sahipsiz mi? Bu ürünlerin üreticileri dahi büyük gıda tekellerine emeklerini peşkeş çekmek zorunda kalırken, Antep fıstığında durum çok daha fena. Zira ne taban fiyatı var, ne de çiftçinin çıkarını gözettiğini iddia eden bir kurum. 21 bin çiftçinin ortağı olduğu Güneydoğu Tarım ve Satış Kooperatifleri Birliği (GüneydoğuBirlik) de yıllar önce satılmış. Haliyle çiftçi ile tüccar baş başa. Çiftçinin kaderi birkaç tüccarın iki dudağı arasında…
Çok sayıda tüccar olsa, tüccarlar birbirleriyle rekabet eder, fiyat daha cazip hale gelir. Fakat öyle değil. Yüklü fıstık alımlarını yapan baklava devlerinin sayısı belli. Tek seferde 2 bin ton alım yapan çikolata ve baklava devleri ne fiyat verirse, tüccarlar da ona göre fiyat belirliyor. Fıstık depolanabilir olduğu için bir tür emtia… Haliyle yaş meyve sebzeden farklı fıstık. Hasattan sonra depolanıyor, tıpkı altın gibi, gümüş gibi bir yatırım malına benziyor. Fıstık ne kadar ucuza kapatılırsa, yıl içinde elde edilecek kâr o kadar yüksek olacak. Çiftçiler, tüccar ne fiyat verirse, kaderine boyun eğiyor.
Geçen sene fıstığın kilosu 100 liraydı. Bu sene de 100 lira… Evet, yanlış okumadınız. Fıstığın üreticiden çıkış fiyatı geçen yıldan bu yana hiç değişmedi. Çiftçi yüzde 61’lik enflasyona maruz kaldı, ilaç ve gübre fiyatları 2 katına çıktı ama mahsulün fiyatı değişmedi. Haliyle üreticiler isyanda.
10 LİRALIK SUS PAYI
Ağustos’un başında, Antepli çiftçiler traktörleriyle eylem yaptılar, Antep halinin kapısına dayandılar. Bu eylemleri fıstığın kilosunun ancak 100 liradan 110 liraya çıkmasını sağladı. Bir çiftçi veryansın ediyor; “esir aldılar hepimizi, 10 liralık sus payı veriyorlar.”
Bu fiyata fıstık satılır mı? Çiftçinin de hiç mi aklı yok? Satmasınlar, depolasınlar, kurutup kışın satsınlar. Fakat bunların hepsi belli bir sermaye gerektiren işlemler. Maddi durumu daha elverişli olanların zaten yaptığı bu. Peki ya tüccara borçlu olanlar?
Tezgah dışarıdan görüldüğü kadar basit işlemiyor. Çiftçi ilaç mı alacak? Tüccarlardan alır. Gübre mi alacak? Tüccarlardan alır. Peki ya ödeme ne zaman? Hasat zamanında… Böylece yıl boyunca katlanan maliyetler, çiftçiyi tüccarın kapısına muhtaç eder. Çiftçi bir de tüccara borçlu. Nasıl satmasın ürününü?
Hasat zamanı belli. Tüccar alacağını bekliyor. Ne yapsın çiftçi? Başkasına sattım mı desin?
Çiftçi de akıllı olsun. İstanbul’da kurutulmuş fıstığın kilosu 800 lirayı görüyor. Sen ne diye yaş fıstığı 100 liraya satarsın? Bir yolunu bul, Antep’teki bir avuç tüccara değil de, perakendecilere sat fıstığını.
Bu öneri de dile geldiği kadar kolay değil. Çiftçi ürününü oradaki yerleşik tüccara satmazsa, kışın gübre ve ilaç ihtiyacını kimden karşılayacak? İlaçsız, gübresiz kalsa, ertesi sene malının hali ne olacak? Üstelik tüccar on yıllardır bu işin içinde, peki ya tüccara satmazsa ertesi yıl satabileceği bir perakendeci bulabilecek mi? Tüccar hiç değilse eldeki kuş, daldaki kuşa bakarken eldekinden olmak da var.
Haliyle tüccar ne fiyat verirse, çiftçi o fiyata razı gelecek.
Türkiye’deki toplam fıstık üretiminin yüzde 75’ini Antep ve Urfalı çiftçiler gerçekleştiriyor. Haliyle bölge halkı için en önemli geçim kaynağı fıstık. Zaten bu ürünün bölgedeki adı “Yeşil Altın”.
Eğer fıstık para etmezse, bölge halkının maddi durumu da bozuluyor. Haliyle fıstığın fiyatı, bölge esnafını da doğrudan etkiliyor. Fıstık fiyatı cazip olmazsa, bölgedeki berberler dahi bu durumdan zararlı çıkıyor.
Fakat sadece bu değil, fıstık fiyatı bölgedeki ücretleri de belirliyor. Fıstık para etmezse, çiftçinin çocukları tekstile işçi oluyor. Böylece işçi ücretleri de düşüyor. Bölgedeki tekstil fabrikaları Bangladeş’le rekabet ederken, tekstilciler de fıstığın ucuzlaması karşısında seviniyorlar. Ucuz fıstık demek, muhtaç işçi demek.
Peki tüm bunlar, tüketicinin ucuza fıstık tüketmesini sağlıyor mu? Elbette hayır… Türkiye’de üretilen fıstığın yarıya yakını baklavalarda kullanılıyor. Baklavanın kilosu artık bin liraya yaklaştı. Artık bu toprakların belki de en güzel tatlısı, bayramdan bayrama giriyor evlere.
100 MİLYARLIK RANT
Antep Fıstığı kimsesiz bırakılınca, fıstıktan ortaya çıkan rantı, bir avuç rantiye bölüşürken, milyonların geçimi rantiyeye peşkeş çekiliyor. Az değil, fıstık bir yıl çok, bir yıl az çıkıyor. Çift yıllar var yılı, tek yıllar yok yılı…
Çift yıllarda 240 bin ton fıstık üretiliyor. Kilosu 100 liradan hesaplansa, on binlerce çiftçinin cebine girecek toplam para 24 milyar TL. Ama bu 240 bin tonun gerçek değeri ne? Tüketicinin cebinden fıstık için çıkan para kilosu 500 liradan hesaplansa 120 milyar TL. Tüketicinin cebinden 120 milyar TL çıkıyor ama üreticinin cebine 24 milyar TL giriyor. Aradaki yaklaşık 100 milyar TL’lik pastayı ise bir avuç tüccar ve baklava üreticisi paylaşıyor.
Üretici de soruyor; Biz neden sahipsiziz?