Google Play Store
App Store

Maddi zorluklarla boğuşurken, çocukluğunuzdan bu yana görmediğiniz babanızın öldüğünü, size yıkık dökük ama tarihi bir barın miras kaldığını öğreniyorsunuz. Fakat haberiniz olsun, kafasına geçirilmiş eski ve kirli çuvalla barın mahzeninde varlığını sürdüren korkunç bir ifrit de mirasa dahildir. 17. yüzyılda masum bir kadının yine cadı olarak suçlanıp katledilmesi sonucu ortaya çıkan bu intikamcı ifrit, ölmüş sevdiklerinizle bağlantı kurmanızı sağlamaktadır.

Süreç şöyle işler: Mahzene inersiniz, korkunç ifrit duvardaki yarıktan çıkıp gelir. İfriti koltuğa oturtursunuz, siz de karşısına oturup bağlantı kurmak istediğiniz ölüye ait bir eşyayı -kolye, saat vs.- ifritin eline tutuşturursunuz. İfrit eşyayı ağzına atar, birkaç saniye sonra eşyanın sahibi ifritin yerini alır. Artık çuvalı çıkarabilirsiniz, görüşmek istediğiniz rahmetli, hatırladığınız son haliyle karşınızdadır. Bu görüşmenin en fazla iki dakika sürmesi, sonra çuvalın tekrar ifritin başına geçirilmesi gerekmektedir. Eğer süre aşılırsa, ifrit kontrolü ele geçirir.

Türkiye’de Mahzen ismiyle gösterime giren Baghead (2023), mahzendeki ifriti kazanç kapısı olarak kullanmaya karar veren Iris adlı genç kadının başına gelenleri, iki dakikayı aşmanın dehşetli sonuçlarını anlatıyor.

Ne ilginçtir ki, geçen yıl gösterime giren Talk to Me/Konuş Benimle (2022) adlı filmde de buna çok benzeyen bir hikâye anlatılıyordu. Ölüler alemiyle bağlantı kurmak için mumyalaşmış bir elin kullanıldığı o filmde süreç şöyle işliyordu: Bir zamanlar bir medyuma ait olduğu düşünülen eli tokalaşır gibi tutar, “Konuş benimle!” dersiniz. Bağlantının kurulduğunu anlayınca da, “İçime girmene izin veriyorum.” diyerek ölüyü kendi bedeninize buyur edersiniz. Ama bu bağlantının en fazla 90 saniye sürmesi gerekir. Eğer süre aşılırsa, ölüler alemi kontrolü ele geçirir.

Aslında iki film de genel olarak çok yeni bir şey anlatmıyor; hayaletlerle bağlantı kurulduğunu gördüğümüz sayısız film var. Ama o filmlerin hepsinde, ölüler alemiyle bağlantı kurmak için parapsikolojik bilgi ve yeteneği olan aracılara -medyumlara- gereksinim duyulur. Bu filmlerdeyse, son derece maddi, neredeyse elinizde tuttuğunuz telefon kadar somut objeler söz konusu: Mahzende yaşayan, dokunup kolundan tutabileceğiniz bir ifrit ve tokalaşabileceğiniz bir el. Herhangi bir medyum karaktere ihtiyaç duymadan ölülerle iletişim kurabiliyorsunuz.

Bu ‘aracıları ortadan kaldırma’ ya da en aza indirme vurgusunun önemli olduğunu düşünüyorum. Bu, gündelik hayatımızda kapladığı yer akıl almaz bir hızla artan yapay zekâ ve bilişim teknolojilerinin de peşinde koştuğu türden bir sadeleştirme, azaltma eğilimine denk düşüyor. Z Kuşağının bilgiye erişim konusundaki özgüveninin çıkış noktası olan bir ‘aracısızlık teknolojisi’; sadece bir akıllı telefonla, hiçbir insani ilişki kurmaya gerek kalmadan istediğiniz her konuda bilgi edinebilmenin, birileriyle konuşmadan pek çok şeyi yapabilmenin teknolojisi...

***

Tatil için gittiğiniz bir Avrupa kentinde kısa süreli ev ya da oda kiralayacaksınız diyelim. Süreç şöyle işliyor: booking.com veya airbnb uygulamasına giriyorsunuz, kentin adını yazıp istediğiniz özellikleri işaretleyerek arama yapıyorsunuz. Telefon size tüm alternatifleri yine sizin istediğiniz sıralamaya göre sunuyor. Seçtiğiniz konaklama yerinin ödemesini kayıtlı kredi kartınızla yapıyorsunuz. Hemen ardından, giriş-çıkış saatleri, kablosuz internet bağlantı şifreleri gibi bilgiler içeren bir mesaj alıyorsunuz. Mesajda, mekânın anahtarlarını teslim alacağınız yerle ilgili bilgiler de var -kalacağınız yerin yakınında, genellikle 24 saat açık bir kafe, büfe vs gibi bir yer. Size bildirilen şifreyle oradaki bir dolap ya da kutudan anahtarlarınızı alıyorsunuz. Tüm bu süreç boyunca bir tek insanla bile konuşmanıza gerek yok. Mekândan ayrılırken de anahtarları, şifresi bir sonraki müşteri için değiştirilecek olan aynı dolaba bırakıyorsunuz. Ama sözleşmedeki süreye uygun davranmanız gerekiyor. Eğer süreyi aşarsanız... Kimse kontrolü ele geçirmez, ama fazladan bir günlük parayı kartınızdan keserler.

Benim de son 1,5 yılda birkaç kere yaşadığım bu ‘aracısızlık’ deneyimini iyi ya da kötü diye nitelemek için anlatmıyorum - en azından şimdilik... Bu, Z kuşağının dünyası; “Yapay zekâ ve robot teknolojisindeki gelişmeler sonucu, şu şu sektörlerde artık insan çalıştırmaya gerek kalmayacak” diye bahsedilen, hatta bazen yakın gelecekte öğretmen ve doktorların bile gereksiz olacağını söylemeye kadar varan iddiaların uçuştuğu bir dünya... Böyle bir dünyada sömürü ilişkilerinin nasıl biçimleneceği konusuna ise şimdilik bu filmlerde değinilmiyor.

Onu da doğrudan, aracısız bir şekilde deneyimleyip göreceğiz galiba...