Google Play Store
App Store
Arlı arsız
ARSIZ HAYAT, Aysel Karaca, Edebiyatist Yayınları, 2024

Şebnem GÜRLER OAKMAN

Özgürlük daha iyi olma şansından başka bir şey değildir.

Albert Camus

Ar neydi sahiden, uzaklarda kalmış bir kelime mi, anlamını unuttuğumuz yoksa kırk yılın başı birisi hatırlattığında yasak savar gibi, hı hı deyip geçiştirdiğimiz bir şey mi? Arlı hayat ve arsız hayat nasıl olur, kafa yoranımız var mı gerçekten? O patır kütür yaşadığımız hayatlarımızda durup arın ve arsızlığın üzerinde hakkını vererek düşünüyor muyuz? Gündelik hayatın ufak tefek meselelerinden en önemli konulara kadar her yerde onları arıyor muyuz?

Aysel Karaca’nın Arsız Hayat romanını okuduğumda insan olmaya dair pek çok kavram uçuşup durdu kafamda ama en derini insanın var olma yolculuğunda süregelen ar ve arsızlık ikilemi oldu. Kitabın adı nasıl da tam isabet, dedim. En kadim metinlerden dahi öğrendiğimiz gibi insan sürekli sarkacın bir yanından öbürüne savruluyor; durmakla ilerlemek, düşünmekle harekete geçmek, iyilik güzellik yaratmakla yakıp yıkmak arasında… Bu romanda da karakterlerin savruluşlarına tanık oluyoruz; ilk bakışta şehvetin yol açtığı bir yıkımın hikâyesi gibi görünürken ilerledikçe karakterleri şekillendiren olay zincirleri, geçmiş yaşantılar, travmalar açığa çıkıyor ve her bir karakter ete kemiğe bürünüyor. Dahası karakterler dibe vurdukça, anladıkça uyanıyorlar ve dönüşüyorlar. Bu dönüşümün dinamikleri titizlikle işlenmiş, işte yaşam bu diyor insan, yaşamak ve dönüşmek bu! Romanın merkezinde şehvetin kucağında büyük bir günah işlemiş Akif var. Başlarda ona kızmaktan kendimizi alamasak da onun umursamaz bir insan olmadığını, roman boyunca yaşadığı dönüşümü, yıktığı hayatına anlam katma çabalarını gördükçe insanın neler yapmaya muktedir olduğunu anlıyoruz. İnsan bir makine ya da proje değil, düşüp kalkan, günahları sevapları ile var olan bir canlı, iş ki kendisine verilen sınırsız olasılıklarla şekillendireceği özgürlüğünün sorumluluğunu alsın. Yapıp etmelerinin farkında olsun, aklı ve vicdanı ile hareket etmeye gayret etsin, ar duygusunu yitirmesin!

Ana karakter Akif’in çevresindeki insanların her biri bize farklı bir prototip sunuyor. Güzellik ve iyilik timsali eşi Güliz, aklın sağduyunun temsilcisi Rasim, durağanlığa çakılmış Sinem, kötülüğün vücut bulmuş hali Aslan, kurban anne Seher, değişimin ve dönüşümün simgesi Aslı… Onu çevreleyen bu insanların her birinin onun serüveninde önemli rolleri var, Akif trajedisini yaşarken onlarla konuşuyor, kavga ediyor, hesaplaşıyor, bunları yaparken de adım adım yolunu buluyor, yolun nereye çıkacağı okuyunca anlaşılacak elbette. Şu kadarını söyleyebilirim, bu romanı bir yolculuk hikayesi olarak okudum, kahramanın -anti kahraman mı demeliyim? -  arsızlık ve ar arasındaki yolculuğu! Akif ne yapacak dediğim anlar oldu; kaçmak, gitmek, ölmek, öldürmek, intikam almak, iyilik yapmak, iyileştirmek, iyileşmek, var olmak, yok olmak... Düşündükleri, yaptıkları, yapmadıkları ve yapabildikleri ile önemli bir yer etti kafamda. Akif’in yolu kolayca şekillenmedi, apar topar seçmedi, düşünceleri ve eylemleri çeşitli aşamalardan geçti, yıkılanı yapmaya gayret etti, oldu mu olmadı mı? Okudukça görüyoruz.

Aysel Karaca böylesi çalkantılı bir metinde bizi Akif’le birlikte yolculuk etmeye zorlarken, insanın aydınlık ve karanlık yönlerini keşfetmeye davet ediyor; kötülükle dansına, tercihlerine ve pişmanlıklarına, varlık ve yokluk savaşına da... Bütün bu derin ve karmaşık konuları, sinematografik bir tatla okutması da cabası, okurken kare kare gözümün önünden geçti anlatılanlar, iğne oyası gibi işlediği her bölüm zihnimde tüm gerçekliği ile canlandı. Arka planda işlediği toplumsal konularla ortaya koyduğu samimi duyarlılık da romanın genel havası ile uyumlu ve tarihe notlar düşüyor. Zengin okuma ve yazma birikimini bize aktardığı için kendisine müteşekkirim, bu roman yazılmalıydı, iyi ki yazılmış! Kendisinin de dediği gibi yeniden doğabilmek için ölmek, belki bu kadar basit, o basitliğe varmak için gerekli olan uzun bir yolculukmuş… Bir varmış, bir yokmuş! Arlı ve arsız olmanın üzerinde düşüneceğimiz, arlı olma yollarına düşeceğimiz günlerin hayaliyle…