Arzusunu hak, hayalini hakikat bellemek
Şimdiki zamanda olmakta olanlar geçmişte herhangi bir zamanda başlamış bir dönemin son bölümü müdür, yoksa gelecekte yaşanacak bir dönemin başlangıcı mıdır? Bitmekte olanı mı yaşıyoruz, başlamakta olanı mı?
Bugün resmi olarak göreve başlayacak olan ABD başkanı Trump’ın “Grönland, ABD çıkarları için önemli, bize satın, satmazsanız askeri seçenek gelebilir” açıklaması, “konuştu yine deli” minvalinde tepkilere neden oldu.
Trump’ın gerçekten mi deli olduğu ya da ABD emperyalizmini “deliliğe vurarak” mı uygulamaya çalıştığı hakkında farklı görüşler var. Trump’ın birinci başkanlık döneminde ve son adaylığı sırasında ABD’nin en önde gelen psikiyatr ve psikologları ortak açıklamalar yapmışlardı. Trump’ı ruh sağlığı ileri derece bozuk, “ağır kişilik bozukluğuna sahip bir kişi” olarak tanımlamış ve yönetiminin ABD ve dünya için tehlikeli olacağını açıklamışlardı. Dünyanın en çok yalan söyleyen liderleri arasında ilk sırada geldiğini gösterenler olmuştu. İlk başkanlık döneminde günde ortalama 21 yalan ya da yanlış bilgi verdiğini gösteren araştırmalar vardı.
Yine de seçildi. Trump’ın nasıl olup da yeniden seçildiği üzerine kasım ayından bu yana herhalde binlerce analiz ve yorum yayınlanmıştır. En ilgi çekici analizlerden birine göre Biden yönetiminin kamucu (sosyal demokratımsı) uygulamalarından en çok fayda sağlayan eyaletlerde bile Trump daha çok oy almış. Bu sonuçların, toplumun yoksul ve orta sınıfının ekonomik sosyal durumunu iyileştiren politikaların bile Trump’ı engelleyemediğini gösterdiği yazılıp çizildi. Biden döneminde ekonomik ve sosyal koşulları düzelen kesimler bile Trump’a oy veriyorsa Trumpgillerle mücadele edilemez diyen karamsar yorumlar da var.
Trump’ın, Kanada eyaletimiz olsun, Panama Kanalı’nı geri verin, Grönland’a ihtiyacımız var o zaman bize verin, ya tatlılıkla verin, satın ya da ben askeri güçle çökerim demesi, delilik olarak görülebilir mi? Bu sorunun yanıtı için “deli”den ne anladığımız hakkında da hemfikir olmamız gerekir. Hitler’in, “hayat alanı”, (lebensraum) kavramına dayanarak, Almanların yaşadığı ve yaşamak için ihtiyacı olan topraklar Almanya’nın olmalı diyerek 2. Dünya Savaşı’nı başlatmasına benziyor olabilir mi?
Hitler ne kadar “deliyse”, Trump ve Trumpgiller de o kadar deli diyebilir miyiz? Her ikisi ve benzerleri için psikiyatrik bir inceleme yapılsa ve gerçekten “ağır ruhsal hastalık” tanısı konulsa ne değişir ki?
Eğer Trumpgillerin deliliğini, “evrensel hukuk ve kurallara uymama hali" olarak tanımlarsak, psikiyatrik hastalık dilinden çıkıp, liderlerin ruh halini belirleyen ekonomi-politik koşulları değerlendirebilmeye başlayabiliriz.
Nasıl oluyor da kendi ekonomik ve sosyal koşullarını iyileştirenlere ya da iyileştirmeyi vaat edenlere değil de Trumpgillere oy veriyor insanlar? İnsanların siyasal alana dahil olamamaları, bireylerin kendilerini siyaset yapan özneler olarak görememeleriyle açıklamak yeterli mi? Neden muhalefetin mitingleri yüzbinleri kendine çekemiyor? Asgari ücret ve ortalama ücretlerle bırakın şehirleri kırsal hayatta bile temel ihtiyaçların karşılanması mümkün değilken, neden yoksullar isyan etmiyorlar? Yoksulların isyan potansiyeli neden örgütlenemiyor?
Trumpgiller, sorunun nedeni (mikrop) değil de sorunun belirtisi (ateş, öksürük) olabilir mi?
Trump’ın söylemi, bir şeyi arzuluyorsam, o şey benim olmalı anlamına geliyor değil mi? Aynı şekilde, hayalini kurabiliyorsam o zaman gerçektir, gibi. Saatte 300 km. hız yapabilen bir araba aldıysam o hızda gidebilirim; gidebiliyorsam da hiçbir kuralı önemsemeden giderim demeye benzemiyor mu? Petrol ve doğal gazım olsa zengin bir ülke olurum; Musul ve Kerkük’te petrol var, o zaman 82 Musul’un, 83 Kerkük’ün plakası olsun; zaten eskiden “benim” değil miydi?
Trumpgiller, bize ve dünyaya “yeni bir düzen” vaat ediyorlar. Bu düzeni basitçe “güçlü olan kazanır” ilkesi olarak tanımlamak yeterli olmayabilir. Bu düzen, kendi gücünü nesnel olarak değerlendirme gereği duymayan bir “arzusunu hak belleme” ilkesine yaslanan, “akıl yerine duyguyu” temel alan bir düzen.
Yazının başındaki soruya dönersek, Trump, bitmekte olanın son hali mi, başlamakta olanın ilk aşaması mı?